Özgürcan'ı alnından öperim!

A -
A +

G.Saray altyapısının sağlıklı ürünlerinden Özgürcan Özcan, 2005 Dünya Fair Play Şeref Diploması'na ittifakla layık görüldü. Bu haber, ülke sporu ve onun lokomotifi futbol için parayla ölçülemeyecek bir propagandadır. Peki, Özgürcan ne yaptı da, bu şerefe layık görüldü ? İstemeyerek de olsa, elle attığı golü sayan hakemi uyardı ve golü iptal ettirdi. Üstüne üstelik bu yüzden gördüğü sarı kartla, bir sonraki maç için sarı kart cezalısı durumuna da düştü. Ülkemin futbol alanlarında elle attıkları gollerin sevincini yaşayanlar utanabildilerse, bu ödülün anlamı daha da büyür! Rüştü'ye kulak veren oldu mu? F.Bahçe ve Milli Takım'ın deneyimli kalecisi Rüştü, Almanya'daki kamp süresinde harika bir demeç verdi. Aynı konuda ben de aynı görüşü ortaya koymuştum. Rüştü şöyle konuştu; "Nobre'yi neden kaçırdınız? Giden hocanın raporuna göre hiç hareket edilir mi? O bizim takımın ilerideki en önemli, en yararlı elemanı idi..." Doğruya doğru... Haaa bu satırları okuduğunuz sıralarda Daum'un, F. Bahçe'de kaldığı haberini de okursanız, o zaman başka... Yok, gittiyse... Amaaaan biz neden aklımızı karıştıralım ki... Beşiktaş, sağlam basıyor mu? Beşiktaş, transferde, son iki sezondur olduğu gibi, bir hayli atak... Yerli, yabancı, bir çok futbolcuya imza attırıldı. Kimisi ile de görüşmeler devam ediyor. Ancak bakıyorum da, alınan veya alınması düşünülen isimler arasında savunmanın göbeğine hiç adam yok... Acaba Tigana oradaki hataları rüyasında mı gördüğünü sanıyor... Bence, maçların kasetleri yeniden izlenip, rüyadan uyanılmalıdır. Yoksa, sezon yine erken bitebilir. Bile bile lades! G.Saray müthiş bir çabuklukla, iç transferde tek pürüzle karşılaşmadan sözleşme yeniletti. Hayret! Sayıları kaçtı bu imzaları atanların, pek iyi hatırlamıyorum ama, insan hiç yeniden yaşayacağı sıkıntılara, acılara, işkencelere böyle çabucak nasıl da imza atar ? Demek ki, G. Saray takımında çok ama çok "G.Saraylı" var... Herhâlde, hatta büyük ihtimalle, bu sezonki şampiyonluğu, her türlü olumsuzluğa rağmen kovalamanın altında yatan sır da bu olsa gerek... Lazaroni ve Ali Şen! Trabzonspor'un teknik direktör lotaryasından Brezilyalı hoca Lazaroni çıktı. Kimdir bu Lazaroni ? 1990 Dünya Kupası'nda Brezilya'nın başındaydı. Sonra Ali Şen'in başkanlığı döneminde, Parreira'dan sonra F.Bahçe'nin başına getirildi. Lazaroni ile F. Bahçe, sadece şampiyonların katılabildiği, yani Ali Şen'e göre gerçek Şampiyonlar Ligi'nde (doğrudur) 7 puanla rekor kırdı. Sonra, Ali Şen yine kendi tasarrufu ile F.Bahçe'yi daha büyük takım haline getirmek için tuttu, tüccardan Otto Bariç'i getirdi. Tüccardan diyorum çünkü, bu Bariç, takım elbise ile Brezilyalı bir kasaba oyuncusu için tuttu, Viyana'dan günübirlik uçağa binip çamurda idmana bile çıktı... Neyse... Bakacağız; Lazaroni ile Trabzonspor, "Daha büyük takım olabilecek mi ?" Olmadı Altan Tanrıkulu! Altan Tanrıkulu genç meslektaşlardandır... Hürriyet'te geçen hafta sonunda hiç hoş olmayan bir yazı yazdı. Yazar, böyle zemine göre adım atmaz. Bir görüşü olur, onun da arkasında durur. Aksi, bukalemunluktur. Neden mi ? Altan kardeşimiz, "milyon dolar borçla bir UEFA Kupası, bir Süper Kupa kazanılmamışsa, Aziz Yıldırım başarısızdır" falan filan diye devam etmiş. Olmadı... F. Bahçe'nin herhangi bir Avrupa Kupası kazanamadığının yeni mi farkına vardın, Altan kardeş? Yoksa Erman'dan mı cesaret aldın ? Erman'ın yazısı! Erman Toroğlu, geçtiğimiz cuma, yani 2 Haziran 2006 tarihli Hürriyet'te manşete bir yazı kondurmuştu. Başlığı da "Yıldırım, açıklamalı..." Yazının içeriğini burada yeniden karalamanın anlamı da yok, gereği de... Asıl olan, herhangi bir medya kuruluşunun o yazıdan alıntı yapmayıp, o yazıyı hiç okumamış gibi davranmasıdır. Ben bu satırları yazarken, pazartesi, yani 5 Haziran olmuştu. Hiçbir cepheden hâlâ ses seda yoktu! Hani dedim, 6 Haziran, Normandiya Çıkartması'nın yıldönümüdür ya... Harika Çocuklar! Sabah'ın eki Günaydın'da, "Keyif verici maddeler" diye bir köşe var... İki genç star, Hakan Köksal ile Utku Gürtunca yazıyor. 5 Haziran pazartesi günkü yazıları bir harikaydı. "Haydi, hayali transfer yapalım" başlıkla bölümde, ülkemizdeki transfer çalışmalarını mükemmel bir şekilde hicvetmişler. Ben kestim sakladım. Size tavsiyem o ki, o gazeteyi bulup, nasıl uyutulduğunuzu, pardon gaza getirilip sonra kandırıldığınızı anlayın... Ne de olsa voleybolculuk var Bizim Saint Joseph'te ders yılı açılınca ilk iş sınıfların voleybol takımlarını belirlemekti. Ne kadar eskide kalmış bir uygulama ise de ben de o takımların içinde yerimi alırdım. Hatta 1963'te İstanbul şampiyonu olan takımın yedekleri arasındaydım. Şimdi büyük keyif ve sevinçler okudum. Bizim Erkek Voleybol Milli Takımı 39 yıl sonra Avrupa Şampiyonası finallerine katılmaya hak kazanmış. Bu camianın şimdi aramızda olmayan Deniz'ini, İsmail'ini, İbrahim'ini bir kere daha andım. Hepinizi tebrik eder, bu zor yolda başarılar dilerim. >>> Başkanın forması! G.Saray Başkanı Canaydın, yanılmıyorsam pazar günü, yani lisenin geleneksel gününde gazetelere takımının basketbol forması ile görüntü vermiş. Bunu beceren kim ise kutlamak gerek. Ben son yıllarda forma giymiş bir G. Saray Başkanı pek hatırlamıyorum. Yoksa dört - beş senedir beklenen yıldız futbolcu Sayın Canaydın mı ? >>> Kol saati! Beşiktaş Başkanı Demirören, kupa kazanıldıktan sonra, o maçın kahramanı Tümer'e kendi kol saatini hediye etmiş. Güzel bir jest! Ama gelin görün ki, aynı başkan, Tümer, adres değiştirince, dedikodu mudur, değil midir bilemem, saatini geri istemiş... Olmadı... Şayet bu gerçek ise, o zaman başkan profesyonellerle çalıştığının farkında değil... Yok bu haber doğru değilse, o zaman yazanlar büyük bir gazetecilik suçu işlemişlerdir. Herkesin kulağına küpe olsun! Şey; saat olsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.