Bir Murat'ın zaferi!

A -
A +

Sporda teknik adamın başarıdaki veya başarısızlıktaki rolü mutlaka büyüktür. Hele hele, son yıllarda, takım kurma, sistem yerleştirme, antrenman vermenin yanı sıra, felsefe, psikoloji, ekonomi, sosyoloji gibi artık ana öğeler arasına girmiş unsurlarda da bilgi sahibi olmanın arandığı gerçeğiyle, bu rolün ne kadar önemli ortaya çıkmaktadır. Yani günümüz teknik adamı eskilerin klasikleşmiş çalışma şartlarıyla yetinmeyip, hayatı bütünüyle takımıyla paylaşmak zorundadır. Şimdi böyle girişten sonra, gelelim Ülkerspor'un şampiyonluğuna... Hatırlanacağı gibi Ülker sezona Ergin Ataman ile girmişti. Türkiye'deki başarılarından sonra İtalya'da da iyi işler becermiş bu hocamız, kısa sürede önce incelmiş fiziğiyle dikkatleri çekmişti. Sonrasında ise, Ülkerspor takımı salonda inanılmaz bir disiplin kaosu yaşar görünmüştü. İbrahim, Trepagnier, Stefanov, Cüneyt, Ömer gibi oyuncular topla kalabalık savunmaların içine gereksiz yere dalarak steps yaptılar, top teslim ettiler. Mirsad, Mirsad gibi oynamıyordu. Haislip zaten malumdu. Ülkerspor, Maccabi gibi takıma, hem de İsrail'de 18 sayı fark atmışken, İbrahim ve Trepagnier'in iki kamikaze dalışıyla, yedekler sırası acı ve hayretle yerlerde yatan rakibini maça davet etmişti. Bir şeyler olmuyordu Ülkespor'da... Ben de çok merak ediyordum, bu deformasyonun sebeplerini... Sonra bir gün gazetelerin magazin sayfalarında Ergin Hoca'nın maceralarını okudum. İşte bu anda da, Ergin Hoca'nın, artık basketboldan çok başka mecralarda kafa yorduğunu anladım. Üzüldüm tabii... Bir F. Bahçe maçı sonrası olaylarında Ergin Hoca'nın giyotine gönderilmesini televizyon programında engellemiş kişi olarak, daha da üzüldüm. İşte böyle bir süreçte Murat Özyer birinci adam oldu. Ülkerspor'da kısa sürede çok önemli bir değişiklik gözlenmeye başladı. İnanç, istemek... Bunlar vardı. Ama asıl önemlisi, artık Ülkersporlu basketbolcular macera peşinde takılmıyorlardı. Müthiş bir disiplin içinde takım oyunundan ferdi patlamalar fışkırıyordu. Öylesine ki, son maçta, sadece bir kere Trepagnier, o da maç koptuktan sonra bir üçlük şova yeltenebiliyordu. Bu değişimin baş mimarı, hayatı basketbol olan, ülkenin benim için bir numaralı bayan sporcusu Derya ile düzeyli bir evlilik yürüten Murat Özyer idi. Basketbolun evrensel boyutlarından ve de Derya'sından başkaca unsurlara beyninde yer bulunmayan Murat Hoca, Abdi İpekçi'de, bütün aile fertleriyle şampiyonluğu kutlarken, spor kamu oyuna bir de mesaj çıkıyordu; "Teknik adamlık, artık dört dörtlük adamlık da istiyor..." Basketbolda bir Efes Pilsenli olarak, Ülkerspor'u ve Murat Hoca'yı candan kutluyorum. Tabii ki Oktay Mahmuti'yi de bu sezonki yoğun mesai ve başarılarından dolayı kutluyorum. Bütün spor branşları için de, teknik adam seçiminin çok geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gerektiğini bir kere daha vurgulamak istiyorum. Hani futboldaki Lucescu gibi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.