Ali Yavaş'a futbol Oscar'ı verilmeli!

A -
A +

G.Saray'ın alt yapısının başında Ali Yavaş görev yapıyor. Ali, sahaların efendisi, ağır işçisi, saha dışının da sözüne güvenilir, biraz da bıçkın delikanlısıdır. Şimdi esasa gelelim... Ali, göreve soyunduğundan bu yana şu ürünleri vermiş: Sabri, Uğur 1, Uğur 2, Ferhat, Özgürcan, Cafercan, Aydın, Arda, Zafer, Mülayim, Cihancan, Mehmet, Erhan ve Oğuz... Telefonda bu kadar aklına geldi. Belki de bir iki isim daha vardır. Böyle bir hocaya, çeşitli kategorilerde şampiyonluk eksikliği var diye yüklenenlerin olsa olsa kafalarından sorunları olabilir. Çünkü alt yapının asli görevi kupa kaldırmak değil, üst yapıda kupa kaldıranların arasına ürün sıkıştırmaktır. Tebrikler Ali usta! Bu da benden olsun! Daum'un süper falsosu! F.Bahçe'nin birkaç gün önce görevinden alınan hocası Daum, genç kuşaktan Gürcan'la Sabah için Köln'deki evinde bir söyleşi yapmış. Daum, söyleşide üstü kapalı da olsa yönetimi ve yönetimin tutumunu eleştirmiş. Detaya fazla girmeye gerek yok. Acaba aynı Daum, malum olaydan sonra başkanıyla ekranlara çıkıp özür dilediği günleri unuttu mu? Zaten o gün bitmişti de... Neyse... Herr Daum; madem senin fikirlerinle hareket etmiyorlardı, neden o zaman istifa etmedin? Hayatında hiçbir kulüpte bulamayacağın euroları mı düşündün yoksa? Şimdi yakınmaya hiç hakkın yok! İlkelerini savunamayan hoca, hoca değildir. Zorlanılan maçlarda soyunma odası baskını yiyen hoca da, hoca değildir. Timsahın gözyaşları da hiçbir şekilde kariyer yapmaz... Haaa aklıma bir şey daha geldi. Herr Daum bir başka söyleşide de, "Türkiye'de bazı skandal oyunlar oynanıyor" buyurmuşlardı. Yapma be! Çıkıp açıklasaydın ya... Beşiktaş'ın 11 puan gerisinden gelip şampiyon olduğunda, skandal oyunlar yoktu değil mi? UEFA'nın teftişi! UEFA Stad Komisyonu üyeleri geçtiğimiz hafta, Avrupa kupalarına katılacak İstanbul kulüpleriyle Kayserispor'un stadını gezdiler. F.Bahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı ayrıca UEFA Kupası'na ev sahipliği için de görücüye çıktı. Komisyonun raporları bütün statlarımız için olumlu... Çok şükür; Türkiye hiç olmazsa bu konuda AB üyesi olmuş bile... G.Saray'ın iç borcu! Ne güldüm, ne güldüm bilemezsiniz... Gazetelerde G.Saray'ın iç borcunun 7 milyon dolar olduğu yazıldı. İç borç derken, futbolculara ödenmesi gereken tutar imiş... Peki, bu kulüp hiç mi yemez içmez, elektrik, su, doğalgaz, badana, boya, personel parası ödemez? Tabii ki öder, daha doğrusu ödemek zorundadır. O zaman siz iç borcu yeniden gözden geçirin derim... Hadi G.Saraylı futbolcu alacaklı olmaya idmanlıdır da, ama diğer devlete, özel sektöre bağlı borçlar aman dinlemez. Peki, bu yeni yönetimle, giden arasında ne fark kaldı? Onların şampiyonluğu yoktu, bunların var... Yaşşa be Fanatik! Geçtiğimiz cumartesi günkü Fanatik'te, ön sayfada F.Bahçe'ye iki yabancı, üçüncü sayfada da bir başka iki yabancı futbolcu aldırılmıştı. Eh, elde de beş tane var, etti mi dokuz... Herhalde federasyon yabancı futbolcu sayısındaki sınırlamayı kaldırdı da haberimiz olmadı, ya da bu gazetenin birinci sayfası sorumluları ile üçüncü sayfası sorumluları birbirlerine dargınlar... Hadi uçurtma üstadı veya rekortmeni diğer iki spor gazetesi artık kimilerinde fena şekilde yeme alışkanlığı meydana getirmiş olabilir, bari siz bu topa girmeyin sevgili Fanatik sorumluları! Böylesi varsa, işi bırakırım! Şimdi size kısacık, özetlenmiş bir transfer hikayesi anlatayım... Efendim; bir kulübün milli kalecisi ki, bu kaleci hem kendi takımında, hem de milli takımında kaptanlık yapmıştır, sözleşmesi bittiğinde, yaklaşık 8 yıl oynadığı takımından çantasını alıp gidiyor. Yeni transfer kuralla rına göre hakkı ya... Kulübü, kaleci ayrılırken, ah vah çekiyor ama, perde arkasından da el ovuşturuyor. Neyse... Ve kaleci, dünyanın ünlü kulüplerinden birine transfer oluyor. Ama o kulüpte, gittiği sezon hiç oynatılmıyor desek yalan söylemiş olmayız. Bu süreçte eski kulübü, genç bir kaleci ile şampiyon oluyor... Sonra bakıyorsunuz, o bedava giden ve gittiği yerde hiç oynamayan kaleci, şampiyon takımın kalecisinin yerine 1.5 milyon euroya kiralanıyor. İş bitmiyor... Aynı kaleci bir sonraki sezon da yine aynı fiyata bir daha kiralanıyor... Durun bitmedi. Aynı kaleci için bu sezon da üçüncü defa kiralanma çalışmaları yapılıyor. Ücret? Ne fark eder ki? Böyle bir transfer politikası yürüten bütün yönetimin başkanıyla birlikte, "Biz her şeyden anlarız ama, ana işimiz futboldan asla" diyerek istifa etmesi gerekir. Sadece bu hikaye yeter de, artar bile... Benzeri varsa, belgeleyerek iletin, köşemden çekileyim. Trabzonspor nereye koşuyor? Fatih Tekke'nin hayli fazlaca speküle edilen transferi, ne yazık ki Trabzonspor kanadında hâlâ netlik kazanamadı. Ben bu satırları yazarken son durum böyleydi. Bence başkan Albayrak'ın ekranlara çıkıp, hem de son defa, net bir açıklama yapması gerekir. Çünkü Trabzonlu da, Trabzonsporlu da, kaygan zeminde dolaştırılmaktan pek hoşlanmaz da... Maliye'nin turu devam ediyor mu? Bu ülkede 40 yıla yakın bir süredir spor yazarlığı yapıyorum. Aklımın erdiği günden bu yana da futbolun ve kulüp yapısının içindeyim. Ve hayatımda ilk defa sezon bittikten yaklaşık 1 ay sonra Maliye'nin, Ankara 1. Lig kulüplerine dalarak ceza kestiği haberini okudum. Şimdi beklentim odur ki, aynı Maliye'nin, ülkenin bütün kulüplerinin kapısından içeri girip büyük-küçük ayırmaksızın, torpilli-torpilsiz gözetmeden aynı uygulamayı yapmasıdır. Haydi hayırlı işler. > Delgado, Pele mi? Beşiktaş tutturmuş bir Delgado, gidiyor... Neden? Yoksa, dünyada oyun kurucu tip futbolcu kalmadı mı? Acaba Beşiktaş'ın transfer politikasını yönlendiren, yürüten zat-ı muhteremler Dünya Kupası yerine magazin programlarını mı izliyorlar? Erken elenenlerde bile, hem de belki de bu Delgado'nun yarı fiyatına ne elemanlar var... Yok gazetelerin yazdığı gibi Tigana, kendini bu Delgado diye yırtıyorsa, buna da şaşarım haaa... Neyse... Anlaşılan o ki, Beşiktaş, tuhaf transfer rekorlarına yenilerini eklemek için kafa patlatıyor. Ama sonra ne oluyor? Kapı kapı dolaşıp, kullanma tarihi geçmişlere kulüp aranıyor... > Tanyeviç tutmadı! Basketbol Milli Takımı'nda çok tatsız gelişmeler yaşanıyor. Hidayet, basın toplantısı yapıp, Tanyeviç'in kendisini kadroda istemediğini açıklıyor. Ardından federasyon kanadı işin öyle olmadığını belirtiyor. Henüz ortada Mehmet Okur problemi yok... Belki de başka oyuncular için de sıkıntı yaşanıyor. Örnek mi? Hüseyin Beşok... Çocuk, Fransa şampiyonu oldu... Milli Takım'da neden yok? Bence, Demirel ekibinin meseleyi masaya yatırıp, yeni bir boyut kazandırması gerekir... Örnek mi? Murat Özyer... Siz hiç Ülkerspor'un onun dönemindeki kadar disiplinli oynadığına tanık oldunuz mu? Hani reçetesiz teşhis olmaz derler ya, ondan bu ismi verdim. Sonra ben, Tanyeviç'in bozuk para harcar gibi, daha dakika dolmadan oyuna sürdüğü oyuncuyu kenara alışına hiç ama hiç anlam veremiyordum. Yol dikenli olmuştur. Bu nedenle yol haritanızı yeniden gözden geçirin derim... > Fatih için tıs yok, ama Hakan olsaydı! Fatih Tekke kardeşimiz, takım arkadaşı Hüseyin'le birlikte Umre'ye gitmişler. Gazetelerden okuduğum, televizyonlardan işittiğim bu... Zaten kendileri de hayır gitmedik demediler. Zaten neden desinler ki... Öyle ya bu çocuklar, hem de en kralından, Müslüman değiller mi? Ama nedense söz konusu Hakan Şükür oldu mu, "Vay kökten dinci" naraları... Bunları yazanlar ayıplarıyla, günahlarıyla ne de güzel yüz yüze kalıyorlar... Eeee, Allah büyüktür!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.