Altı haftalık masal!

A -
A +

F. Bahçe'nin en son kongresinde, "en son diyorum çünkü gözü yaşlı gidiş-gelişler sonunda kulüp, böyle sık sık kongre yapacağa benzemektedir" başkanlıktan gitmeden seçilen ki, tarihte görülmüşlüğü yoktur, başkanı, "Ligin son altı haftası araştırılmalıdır" gibilerinden yeni bir dikkatleri başka yöne çekme süreci başlattı. Cümle biraz uzun oldu. Ama sanki öyle olması gerekiyordu. Tutup da, futbol tarihimizde yaşanmamış gelişmeleri, bir-iki kelime ile sınırlamayacaktık herhalde... Neyse, başkan son altı haftayı araştırın deyince, ben de şöyle kısadan bir yaz mesaisi yapayım dedim. Hoş, gerek yoktu ya... Çünkü, maliyeti koca ligin tamamından daha fazla olan bir takım, şampiyon çıktığı son maçı, hem de rakibinin maçı bittikten sonra 16 dakika daha oynayıp kazanamıyorsa ve de o maçtan dört hafta önce çoluk-çocuk takımından beş gol yiyorsa, neyi araştıracaktım ki... Öyle ya, bu takım, ezeli rakibini bu süreçte ligde, hem de tenzilat yaparak 4-0 yeniyor ve de Fortis Türkiye Kupası'ndan da iki maçlık çarpışma sonucu eliyorsa, ben neyin mesaisini yapacaktım. Az kalsın unutuyordum. Trabzon'u Trabzon'da kader maçında yenerken neden masallar üretilmemişti. O günün hakemi Selcuk Dereli değil miydi? Ben böyle bir masalın peşinde neden koşacaktım? Ama baktım bazı gazeteler, başkana yeni bir destek kampanyası başlatmışlardı... Nasıl mı? Medyanın yeni "Destekleme Kampanyası"nda Beşiktaş Başkanı'nın şampiyonluk temennileri, ezeli rakibin Diyarbakırspor'la maçını İzmir'de oynaması, Vestel maçının neden başka ilde oynanmayışı, bu yüzden de Kayseri Erciyes maçının seyircisiz oynanması, Kulüpler Birliği'nden tavır alınması, Ali İpek'in sözleri, Ahmet Çakar'ın kehaneti, Beşiktaş maçının hakemi gibi yalanlar, masallar bulunuyordu. Buna kayıtsız kalamazdım işte... Zaten bu yaz mesaisinin asıl nedeni de budur. Çünkü bu ülkede spor medyası dürüstlüğünü giderek kaybetmektedir. Tiraj ve reyting uğruna gazeteciliğin ilkelerinden ciddi sapmalar yaşanmaktadır. Şimdi medyanın kampanyasına ben de bazı cevaplar vereyim.. Çünkü bu yalanlar, masallar yarın kamuoyunda da yerini bulur ve böylece de başkanın masalları neredeyse gerçek hikayelere dönüşüverir... Şimdi gelelim sadede... G.Saray'ın Diyarbakırspor maçı, yayıncı kuruluşun Elazığ'da maç oynanmasına karşı çıkması yüzünden gerçekleşmiştir. Diyarbakırspor Kulübü'nün en yetkili kişilerinden biri bunu açık ve net biçimde kendi sesinden televizyonda açıklamıştır. Yani maç, Elazığ'da oynanma şansını kaybedince, Diyarbakırspor maçı İzmir'de istemiştir. Vestel maçı neden Manisa'da oynanmıştır? Ya nerede oynanacaktı? Trabzonspor takım değil miydi? Beşiktaş takım değil miydi? Bu iki takım Vestel'le maçlarını hangi sahada oynadılar? Kulüpler Birliği'ni kim "Tanımam" dedi? Kim, birliğin toplantılarını boykot etti? Ali İpek'in sözlerinin açılmasını isteyenler, neden "Elimizde noter tasdikli belgeler var" deyip bunları ortaya çıkarmayan Mahmut Uslu ve Murat Özaydınlı'yı açıklamaya davet etmiyorlar? Bu sözleri, yöneticilerin kendi seslerinden duyduk... Ahmet Çakar'a gelince... Komplo teorisi uzmanı bu dostum, daha neler neler üretmedi ki... Üzerinde fazla durmam... İsveç Milli Takımı'nı bile iddia oynamışlar topluluğu olarak gösteren kişiye, ben neden itibar edeyim ki... Beşiktaş maçında Okan'a Ümit tarafından faul yapılmıştır. En kralı kimse futboldan anlayan, gelsin tartışalım... Ama bu ülkede yağcı, yalaka o kadar çok ki, o pozisyonu bile sağlıklı yorumlayamadılar... Başka? Siz "Altı haftalık" araştırma isteyenlere, yukarıda işaret ettiğim G.Saray maçlarını bir hatırlatın bakalım... Hocasının, Vestel'e karşı 6 hafta maç oynamamış iki sakat Önder'le Anelka'yı önlü arkalı neden oynattığını bir sorun bakalım... Maç berabere gittiğinden, Denizli'de oyuncuların artık yavaş yavaş riske girmeye başlayacaklarını düşünmeyen hocanın, Serkan'ı çıkarıp intihar edişini sordunuz mu? Her idmanda, her maçın soyunma odasında başkanını gören futbolcunun ayaklarına hangi tür bir pranga bağlanabileceğini hiç düşündünüz mü? Hepsinden öte; daha önce kazanılmış iki şampiyonluğun analizini iyi yaptınız mı? Son olarak; İtalya olaylarını gündeme getirmek, herhalde sizlerin işi hiç olmasa gerek... Çünkü bu ülkede, devletin saygın bir kuruluşu, Beşiktaş'ın 8 puan öndeyken kaybettiği şampiyonluğun, bazı sebeplerini ortaya çıkaran belgeler bulmuştu. Ama ne oldu? Hikaye... Meclis Komisyonu bile sağır kaldı. O dönemin federasyonu zaten dosyayı kayıplara kavuşturdu bile... Mükâfatını görenler de var... Ben derim ki; iki kupayı birden, hem de 10 günde, hem de 100 milyon dolarlık maliyetli takımla kaybetmenin birinci derecede sorumluluğu yeni bir senaryo ile atlatıldı. Ona şükredilsin yeter!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.