Hangisi daha hayırlı !

A -
A +

Ülker, basketbol takımını, hem de şampiyon olduğu sezon, ligden sildi. Sonra da, o şampiyon takıma harcadığı paranın üç-beş katını futbolun "dörtler"inin sponsorluğuna döktü. Bu para, Delgado'nun transferindeki rakamdan da anlaşılacağı gibi neredeyse 20-25 milyon doları bulacak. Peki, ülkenin ikinci polüler sporuna 13 yıl önce büyük iddialarla girip, ciddi katkılar da yaptıktan, hatta öylesine ki ikinci büyük lokomotif olduktan sonra; bu, sizce daha mı uygun oldu? Bence hayır! Basketbol ailesi, günümüz fotoğrafına bakılırsa, önemli bir bireyini kaybetti. Sadece bu acıyla mı kalındı? Hayır! Başka müessese kulüpleri de Ülker'in izinden gittiler... Bakalım tek gerçek basketbol yuvası Efes, daha ne kadar tek kalacak? Haa bir de, Milli Takım meselesi var. Hidayet'le Mehmet rapor getirip kadrodan aflarını sağlamışlar. Milli Takım onlarla mı yoksa onlarsız mı daha iyi olur? Eh, geride yaşanmışı var. Hangisi hayırlı göreceğiz. Başkan mı, futbolcular mı doğru söylüyor? F.Bahçe başkanının son kongredeki konuşmasında, "Ligin son altı haftdası devlet tarafından incelenmeli" sözleri büyük yankı uyandırmıştı. Ben de o söylem üzerine, "Altı haftalık masal" başlıklı bir yazı yazmış, F.Bahçe'nin o süreçte, G.Saray'ı ligde 4-0 yenmekle beraber, Fortis Türkiye Kupası'ndan da elediği, Trabzonspor'u da deplasmanda devirdiğini, bu nedenle de neyin incelemesinin istendiğini anlayamadığımı dile getirmiştim. Neyse ki tartışmalar devam ederken ilk onbirin üç F.Bahçeli futbolcusu Serkan, Tuncay ve Rüştü, hiç de başkanlarıyla aynı görüşte olmadıklarını açıkladılar. Onlara göre kupa da, lig de kendi yanlışları ve Daum yüzünden kaybedilmişti. Ola ki başkan; yağcı ve yalaka yazarları duymamış, okumamış olabilirler diye zahmet edip yazıverdim... G.Saray'ın büyük zararı! Süren ve Cansun başkanlıklarında, G.Saray Şampiyonlar Ligi'nde topladığı puanlarla tonla para kazanmıştı. (Yaklaşık 43 milyon İsviçre frangı) Reklam, gişe, sponsor ve televizyon gelirleriyle o rakam ikiye katlanmıştı. Sonra 200 milyon borç çıktı. Neyse, ben muhasebeden anlamam ama, şu Ribery'ye 300 bin euro alacağı ödenmiş olsaydı, bugün, nereden başkarsanız bakın, bir 25-30 milyon euroluk satış, hayal değil gerçekti... Boşuna dememişler, kaçan balık büyük olur diye... Bence Özhan Canaydın başkanın en büyük falsosu Ribery'de olmuştur. Ne falso ama değil mi? Hayırlı olsun hocam! Prof. Dr. Ateş Vuran, bu ülkede iletişimin babasıdır. Benim, hem çocukluk arkadaşım, dostum, hem de okuldaşımdır. Babalarımız F.Bahçe-G.Saray rekabetinin en hızlı futbolcuları, ama aynı zamanda da en samimi en içten dostlarıydılar. Değerli hocam, Marmara Üniversitesi'ndeki büyük emeklerinden sonra İstanbul Ticaret Üniversite'sinde dekan oldu. Ardından da doğal olarak rektörlük hakkını elde etti. Ama bu ülkeye yararlı olan kime, bu ülke itibarını teslim etmiş ki... Ateş hocam, hakkını sonunda yargı sayesinde aldı ve rektörlük makamına oturdu. Tebrikler ve hayırlı olsun sevgili hocam! TSYD'nin Uluç açıklaması! Türkiye Spor Yazarları Derneği, Hıncal Uluç'un bir yazısında, F.Bahçe Başkanı'nın bazı yazarlara avanta dağıttığı iddiasına sert bir tepki koydu. Önce yeni yönetimi kutlarım. Ancak bundan böyle benzeri çıkışları, hem de daha sertlerini, spor dünyamızın bütün bireyleri için yapmalıdırlar. Uluç'a gösterilen yazılı tepki ile kendilerini bağlamışlardır. Ben takipçisiyim arkadaşlar, haberiniz olsun! NTV'deki çadır tiyatrosu! Kimin fikridir bilemem ama, NTV gibi ciddi, ilkeli ve de en önemlisi haberci bir kanala bu hiç yakışmadı. Ne demek; Hıncal Uluç'un malikanesinin bahçesinden bir Dünya Kupası maçı sonrası canlı yayın... Bu ne demek ? Hıncal ve Haşmet'in dışındakiler kimlerdir? Futbolla, yazarlıkla, yorumculukla bağlantıları ilişkileri var mıdır? NTV, yoksa bundan böyle kahvehane, meyhane, bitirimhaneden de mi yayın yapacak? Öyle ya, aralarda futboldan, Hıncal'ın müritlerinden daha iyi anlayanlar vardır. NTV, gelsin bizim Süleyman kuaföre de görsün bakalım, futbol yorumu nasıl yapılırmış... Bizim Saint Joseph ekibinden Müdür Tevfik, Kör Faruk, Arap Kadri, July, bulmaca ustası Melih gibi elemanlara bir gece gelin, bakın bakalım futbol nasıl yorumlanırmış... Ama hiç öyle şey olur mu? Tekrar ediyorum, kimdir o şahıslar? NTV'de ter döken arkadaşlarım, onlar gibi onar tanesini ceplerinden çıkarır. Bu yayın, görülmemiş fiyasko olarak medya tarihimizi geçmiştir. Bu ayıbı unutmak mümkün değildir. Biline... Hoca her yerde hocadır! Teknik direktörleri eleştirmemiz bazı fanatiklerin hoşuna gitmet. Ama bizim işimiz de bu... Baksanıza; Scolari, Ronaldo'dan bir yirmi dakikalığına orta en uç adam yapmaya çalıştı... Parreira, önlerinde adamsız oynayan Roberto Carlos ve Cafu, ve de Fransa karşısındaki komik orta alan yüzünden yıkıldı. Eriksson, Rooney'den uç santrfor keşfetmeye çalışarak, rakiplerin savunmalarıyla orta alanları arasındaki bölgede rahat etmelerini sağladı. Pekerman, 1-0 öne geçtiklerinde Almanya'nın risk alarak kendi yarı bölgesinde derinlik bıraktığını görmeyip Messi'yi oyuna almadı ve elendi gitti. Aragones, zayıf rakiplere karşı Raul'u, hep iki santrfordan birinin yerine oyuna soktu ama, Fransa'ya karşı iki santrforun arkasında oynatıp intihar etti. Saymakla bitmez... Ama kupada yol bitiveriyor işte... Ulusoy olmasaydı! Hep bunu bilir, bunu söylerim; şayet ülke futbolunun başında Haluk Ulusoy, yani Ulusoy soyadı olmasaydı, neler neler olurdu. Şimdi ne havuzda para vardı ne de federasyonun kasasında... Politikanın eli sürekli futbolun içindeydi. Futbol Federasyonu eski yönetim kurulu üyelerinden Serdar Güzelaydın bile son ropörtajında, Ulusoy'u hem çok sevdiğini hem de görevi bırakmasını istediğini söylemiş... Yani Brütüsler'e rağmen Ulusoy bu kadar dik durabiliyor. Eh, kısa bir süre için Bıçakcı'yı denedik, ortalık ne hale geldi. Ulusoy'dan öncekiler de Ali Şen, "Zooort" çekince dayanamayıp gitmişlerdi. Siz ülke futbolseveri; dua edin de Haluk Ulusoy daha uzun yıllar kalsın. Ondan sonrası için de, en azından sıkı soyadı olan birini bulun! Gerçek yıldız! Futbolda veya sporun bir başka dalında yıldız kavramı bizim ülkede çok uçukça... Herhangi bir takımda iki flaş yapsanız, hemen yıldız oluveriyorsunuz. Oysa gerçek yıldız, giydiği formaya maç kazandıran, en zor anlarda en zor şartlarda işe soyunup takımı alıp götürendir. Siz yıldız diye çuvalla para döküp oyuncu alırsınız, ama iş yapmaz... Ama üç kuruşa adam alırsınız, takımınızı sırtlar götürür... Örnekler mi? Bizden; Anelka ve Aurelio... Dünya'dan Ronaldinho ve Zidane... Paidar'a yandık! Paidar'la hiç tanışmışlığım yoktu. Ama bizim mesleğin voleyboldaki tek ismi Cengiz Tokgöz, Tercüman yıllarımızda her habere, her kritiğe mutlaka Paidar ismini koyardı. Cengiz haksız da değildi hani... 25 yıl bir takımın formasını giymek, bir spor branşına neredeyse ömrünü vermek ne demek? Paidar kardeşimizi elim bir trafik kazasında kaybettik. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve voleybolumuza başsağlığı dilerim. Tigana ezip geçecekmiş! Beşiktaş, sanki büyükler arasında en ciddi başlangıç yapanı... Transferleri, çalışması falan filan... Teknik Direktör Jea Tigana'na da Fransa'ya yerleştikten sonra, ülke topraklarına mı güvendi yoksa takımına mı bilemem ama, "Bu sezon ezip geçeceğiz" demiş. Bunu söylerken de özellikle futbol tarzlarıyla bunu yapacaklarını belirtmiş... Geçen sezon da Beşiktaş'ın ezdiği çok maç vardı. Ama bunların yarısını kaybetti. Hani hatırlatalım dedik de... > Anelka kendini nerede zannediyor? F.Bahçe'nin Fransız futbolcusu Anelka, geçtiğimiz günlerde ülkesinin TV-5 kanalına verdiği bir söyleşide, takım içindeki ikiliklerden söz etmişti. Artık F.Bahçe'de kalmak istemediğini dile getirmiş, Daum'un yanlış sistem ve taktik tercihleri yüzünden de şampiyonluğu kaçırdıklarını söylemişti. Anelka, Türkiye'ye döndükten sonra sözlerinin yine yanlış anlaşıldığını, çarpıtıldığını açıkladı. Tabii bunu birilerinin talimatı üzerine yaptı da; Anelka, acaba bu ülkede kaç tane Fransız Koleji'nin bulunduğundan haberdar mı? > Bir Maradona eksikti! Vallahi hiç şaşmadım... Maradona, Almanya'dan F.Bahçe'ye seslenmiş; "Göreve talibim..." Peki, neden mi şaşmadım? Eh, Maradona, Daum'la Almanya'da görüşmüş olabilir. Maradona'nın sosyal faulü nedir? Daum'unki neydi? Kim bilir belki de Maradona bizim ülkeyi Kolombiya zannetti...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.