Sistemin zaferi

A -
A +

Dünya Kupası'nın beklenmeyen finali, bana göre beklenenin üstünde bir tempo ve futbolla geçti. Fransa, oyunun ilk çeyreklik bölümünde beklemede kaldı, ama geri kalan bölümünde İtalyan takımını neredeyse kendi sahasına hapsederek pozisyon zenginliğine ulaştı. Bir tarafta Pirlo ve Gattuso, diğer tarafta ise Vieira ve Makelele ön liberolar olarak oyunun baskı ve futbol tartısında rol oynadılar. Daha iyi olan, daha baskılı oynayan, daha aktif gözüken Fransız ön liberolarıydı. Bundaki en büyük sebep, Gattuso'nun Zidane'ı kollama göreviyle sahaya sürülmüş olmasıydı. Burada Totti'ye yük bindi ama Totti bu yükü taşıyamadan oyundan çıktı. Savunmalar, taa kupanın başından beri en iyi dörtlüler olarak zaten bütün futbol dünyasının güvenini kazanmışlardı. Orada hemen hemen aksama hiç olmadı desek eksik konuşmuş olmayız. Fransa'da vitesi yükselten, İtalya'nın kendi futbol klasiğindeki savunmada çabuk toparlanmasında arıza oluşturan Ribery'di. İtalyan yarı sahasına çok çabuk top kaçıran ve genelde de bunları iyi kullanan Ribery, bence Zidane'dan daha çok İtalya'nın baş belası oldu. İşte İtalya'da bu görevin adamı Camoranesi hiç etkili olamayınca, bu defa kendi yarı alanında çabuk toparlanma gereğini Fransa sahaya yerleştirdi. Yaklaşık 12 - 13 yıldır futbol dünyasını etkisi altına alan, temeli dörtlü alan savunmasına dayalı sistem icat edildiğinden bu yana bir kere daha finale kalırken, yeni maceralar peşinde koşanların da boşuna ter akıttıklarını ortaya çıkardı. Çift ön liberolu, tek uç adamlı sistemin çeşitlemesi ise özellikle bizim ülkede, neden iki veya üç forvetle oynanmıyor gibi çağ dışı çığlık atanlara da bir ders oldu. Ben, finali o kazanır veya bu kazanır diye maça bakmadım. Çünkü ben ne Fransız'dım ne de İtalyan. Ama bu sistemin dünyayı kısa sürede saracağını, Türkiye'nin de bütün takımlarıyla zorunlu olarak sisteme yapışacağını 1996 yılında hem gazetelerde yazmış, hem de o zamanki NTV programında iddia etmiş bir yazar olarak nasıl gurur duymaz, nasıl mutlu olmazdım. İşte finalin, ya da neredeyse kupanın tamamının bu sistem ve çeşitlemeleriyle oynanmış olması bana yeter de artardı bile. Şampiyonu kutluyor, finali oynayana da en az şampiyon kadar değer verilmesi gerektiğini söylüyorum. Hatta kupa üçüncüsü Almanya'nın da 6 - 7 sene direndikten sonra sistemi kabullenmiş olması ne hoş değil mi? Tabii bu görüşlerle kupayı noktalarken, son 15 yılın en büyük oyuncusu, hatta kimilerine göre asrın futbolcusu Zidane'ın yaptığından söz etmek zorundayız. Futbol adına büyük bir ayıp, ülkesi adına da tarihi bir ihanettir. Bu hareketi, bana göre Zidane'ın bütün apoletlerinin üzerine gölge düşürmüştür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.