Kaç forvetle şampiyon olunur?

A -
A +

Dünya Kupası, bizim spor medyasının futboldaki çok forvetle ve az savunma yapılarak oynanmalı şeklindeki tuhaf iddiasına yeni bir darbe daha vurdu. Henry, Fransa'da, Luca Toni, işler zorlaştıkça İtalya'da, çeşitli tiplerdeki tek uç adamı olarak görev yaptılar. İngiltere, bazı maçlarda Brezilya, Arjantin hep bizim kalemşörlere ters gelen çeşitlemelerle oynadılar. Ve bu yüzden de bizim anlı şanlı yorumculara futbolu bir türlü beğendiremediler. Ama onlar Dünya Kupası'ndaydılar, biz ise yazlıklarda... Buradan hareketle Türkiye'nin garabetine bir göz daha atalım; G. Saray, zaman zaman dört uç adamı ile oynayarak lig şampiyonu oldu... O zaman, ülke futbolumuzun ne kadar da ileri bir durumda olduğu ortaya çıkmıyor mu ? Ribery iyi ki gitmiş! Bizim Ömer Söztutan, köşesinde geçtiğimiz cumartesi Ribery ile ilgili mini bir taşlama yapmış. Mesele şu... Ribery demiş ki ; "Dünya Kupası'ndan sonra en büyük idealim hacca gitmek." Sonra Ömer şu taşı atmış, "Allah'tan bizden Fransa'ya gitti, yoksa laiklik elden gidiyor naraları ile buralar inlerdi..." Kalemine sağlık Ömer ! Faruk Süren'den müthiş benzetme! G. Saray'ın eski başkanlarından Sayın Faruk Süren, Okan'ın iyiden iyiye speküle edilen transferi ile, spor tarihimizde eşine rastlanmamış bir yorum yapmış. Süren buyurmuşlar ki, " Katili kan tutar ve cürümü işlediği yere döner..." Sayın Süren, sakın ola ki, bir daha G. Saray başkanlığına soyunmayın. Çünkü o zaman, şayet ömrüm varsa, ben de aynı şeyleri sizin için yazacağım... Öyle ya, koca G. Saray'ın 225 milyon dolar borcu varmış... Fikstür onaylanmadı ki! Türkiye Türkcell Süper Ligi'nin fikstürü geçen hafta çekildi. Derbiler tuhaf bir takvimin içine düğümlendi. Olabilir. Bilek olacak ki, çektiğin numara ile kağıt üzerinde de olsa, nefes alacaksın. Neyse... Fikstür daha sonra bütün gazetelerde çeşitli formatlarla yayımlandı. Ama bir şey atlandı. Hem de çok önemli... Acaba Federasyon fikstürü F. Bahçe'nin sayın başkanına onaylattı mı ki, böyle her yerde yayımlandı ? ? Hele hele son altı haftada F. Bahçe'nin üç derbi oynayacağını dikkate alırsak... Hani şimdiden yazayım dedim de... Öyle ya, devlet de şimdiden son altı hafta için kendini ayarlasın... Disiplin Kurulu eksik kalıyor! Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu, daha lig başlamadan, geçen sezondan kalan bazı dosyaları karara bağladı. Saymadım ama, bir hayli sayıda kulüp yöneticisi hak mahrumiyetleri aldılar. Sizce yeterli mi ? Bence değil... Ne olur ki yani, hak mahrumiyeti alsalar, stad onların gidip en kral yerlerde maçlarını izlerler... En fazla resmi yazışma yapamazlar. O da ne ki ? Ama siz disiplin talimatına, bu mahrumiyetlerin yanına bir de yüklü para cezasını koyun bakalım, silah çekseniz artık o yöneticileri konuşturabilir misiniz ? Hayırlı işler Murat hoca! Ülkerspor'u yıllar sonra hakiki basketbol takımı yapan Murat Özyer, Yunanistan macerasından sonra G. Saray basketbol takımının başına geçti. Bence G. Saray'ın yıllar sonra bu branşta yaptığı en doğru iş budur... Bakın bu sene, neredeyse on-onbeş yıldır izlemediğiniz bir takım huzurlarınıza çıkacak... Hele hele Ülkerspor, kendisine 13 yıllık tarihinde en muhteşem şampiyonluğu yaşatan bu genç hoca için G. Saray'a Cafe Crown kanalından gerekeni bir yapsın... Ayağını yere basmak! G. Saray'da Maniche, Gravesen, Ze Roberto'dan tutun da, neredeyse şampiyon İtalya'nın Gattuso'su, Pirlo'su, gümüş madalyalı Fransa'nın Vieira'sı, Makelele'si de gündeme gelecek... Oysa, hazine tam tıkır... Yukarıdaki isimlerin maliyetleri 7-8 milyon doları bulur. Ama şampiyon takımın alacaklarının daha henüz ödendiği dikkate alınırsa, sanki biraz ayıp olmaz mı ? Peki, daha ucuzu, hem de daha yararlı olacak olanı yok mudur ? Olmaz mı ? Bak; Aurelio... Bizim gazetede ismi çıktı diye yazıyorum; İsveç'in 66 defa milli, iki Dünya Kupası, bir Avrupa Futbol Şampiyonası oynamış ön liberosu Linderot işe yaramaz mı ? Bu ne biçim yasak? Zico'dan açılmışken... Brezilyalı hoca sözleşme imzaladığının ertesi günü, Sabah'da şöyle bir haber vardı :" Zico'ya konuşma yasağı..." Hem de sözleşmede madde olarak... Şaştım. Sonra ertesi gün, Zico'nun, bütün gazetelerin muhabirleri ile söyleşi yaptığını gördüm. Yine şaştım... Acaba bu söyleşiler ilk ve son mu idi? Neden yasak ? Madem Zico gibi bir fenomen geldi, bırakın da millet futbol öğrensin... Yok haber yalansa, siteden yalanlanmalı... Benim adım Fatih Tekke! Trabzonspor'un kaptanı, kendi sesi ve kendi görüntüsünden, "Türkiye'de sadece Trabzon'da oynanır. Bu formayı ancak yurt dışı için çıkartırım" dedi. Kendisine Tümer Metin'in, Beşiktaş için söyledikleri hatırlatıldı, Fatih sert çıktı ;" Benim adım Fatih, soyadım da Tekke..." Tam Karadenizli gibi yani... Eee belinde silah taşımak çocuk oyuncağı iş değil ki... Burak Yılmaz diye biri! Beşiktaş'ın Antalya'dan kaptığı Burak Yılmaz'ı ilk defa Le Mans maçında televizyondan izledim. Hemen söyleyeyim, bu çocuktan, çalırsa, en önemlisi de çalıştırılırsa bir Vieira olur... Bizim Coşkun Demirbakan hoca ki, bu çocuğun mucidi, tam bir forvet arkası oyuncusu, tek eksiği patlaması demişti... Tam tespit! Haydi hayırlısı... Anelka'dan ne yazacaksın? Bu da sürekli sorulan bir soru... Ama ben bu defa fazla bir şey yazmayacağım. Sadece adamı sık sık "Fransa tutuyor" hepsi bu kadar... > Zico için yorum..! Zico'nun, F. Bahçe teknik direktörlüğüne getirilişinden bu yana, sokakta, toplu taşıt araçlarında, neredeyse her yerde aynı soru ile karşılaşıyorum; Zico ne yapar ? Ne cevap veriyorsun diye soracak olursanız... Büyük futbolcudan, her zaman büyük hoca olmaz... Örnek; Türkiye'nin en büyük futbolcusu Lefter... Peki, sıradan bir futbolcudan, büyük hoca olur mu ? Olur... Örnek; Dünya Kupası'nın en usta teknik adamı İtalyan Marcello Lippi... Peki, cevap tatmin ediyor mu ? Bilemem ama, başkanın yalakaları şimdiden Zico'ya kefalet bile imzaladılar... Onlar zaten imzalar imzalar sonra yırtar, çöpe atar... Eh, şimdilik hayırlı olsun diyelim... İcraatı görelim ve raconu keselim... Haaa az kalsın unutuyordum... Lorant geldiğinde, dün Zico'nun yanında görülen zat-ı muhterem, "Ne olur yani, bizde deneyim kazanır" demişti. Bir de bu yanı var hani... > Delgado sanki biraz pahalı gibi... Daha ilk hazırlık maçında hemen not vermek doğru değil ama, ben şu Beşiktaş'ın 5 milyon euro bonservis bedelli Arjantinli oyuncusu Delgado için iki satır yazacağım... Tamam idman eksikliği var... Yeni bir takıma geldi, o da tamam... Ama her aldığı topu yeniden savunmanın içine oynamayı anlamadım. Hani insan yeni geldiği yere bir hava olsun diye, en azından, iki adam geçmeye çalışır, öne hamle yapar falan... Rıza Çalımbay hoca, Sergen, Tümer, İbrahim Akın ve Ahmet Hassan varken aynı oyuncuyu almayı düşünmediklerini söylemişti. Haklı çıkar mı, sanki öyle gibi görünüyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.