İşte o yazı!

Geçen hafta Fenerbahçe’nin önündeki tek düzlüğe çıkış formülünü bu hafta yazacağımı belirtmiştim. Evet, Fenerbahçe düzlüğe çıkmak istiyorsa, acilen olağanüstü kongre kararı alınmalı ve bugünkü yönetim görevi bırakmalıdır. Kime mi? Şimdiden yazmayayım. Hele bu aşamaya gelinsin, o zaman... Peki, günümüz yönetimi devam ederse sakıncası nedir? Bence Fenerbahçeliler  gelecek sezon bugünleri bile ararlar. Benden söylemesi... Hatırlarsanız, gelmeden, daha ismi anıldığında “Cocu’dan cacık bile olmaz” diye yazan tek kişiyim. Devamında vatandaşı için de aynısını yazdım, söyledim. Ersun Yanal ‘ın işe yaramayacağını yine ismi telaffuz edildiğinde belirtmiştim. Önemli olan bu kulübün bünyesini iyi tanımak, kan akışını bilmek ve de en önemlisi dolmuşa binmemektir. 
Baksanıza son divan toplantısına... Kulübün başkanı, “Üç kadeh içip ahkam kesen yorumcular” diyor basında görev alanlara... Açıklasana isimlerini... Derdi gücü para olanlar mı Fenerbahçe’yi yönetecek? Vah ki vah! Sahi, Comolli’den ne haber?

Volkan Demirel mi?
Efendim, Volkan Demirel sahadan çıkarken Trabzonspor’un bir görevlisi kendisine sataşmış. Kaleci de, “gelir otobüsten alırım, şayet özür dilemez ise” diye malum tavrını sergilemiş. Trabzonspor başkanı da otobüslerinden kimsenin kimseyi alamayacağını dile getirmiş. Yahu amma uzattınız haaa... Millî takımı, yani ay-yıldızlı formayı, hem de en kritik maçlardan birinde, bırakıp kaçan ve o kaleye bir yavru file bekçisini iten adamdan ne olur ki? Peki, benim federasyonum ne ceza verdi o ihanete? Hiiiç! Hadi işimize bakalım...

Volkan Demirel mi?
Efendim, Volkan Demirel sahadan çıkarken Trabzonspor’un bir görevlisi kendisine sataşmış. Kaleci de, “gelir otobüsten alırım, şayet özür dilemez ise” diye malum tavrını sergilemiş. Trabzonspor başkanı da otobüslerinden kimsenin kimseyi alamayacağını dile getirmiş. Yahu amma uzattınız haaa... Millî takımı, yani ay-yıldızlı formayı, hem de en kritik maçlardan birinde, bırakıp kaçan ve o kaleye bir yavru file bekçisini iten adamdan ne olur ki? Peki, benim federasyonum ne ceza verdi o ihanete? Hiiiç! Hadi işimize bakalım...

Aykut’un aklı mı, yoksa?

Malatyaspor’un kupa rövanş maçında ve de Kayserispor’un ligde Galatasaray’dan toplam sekiz gol yedikleri gerçeğini hatırlarsak Aykut Hoca’nın Konyaspor’un kendi yarı alanında sıkıştırmasının rakibine neler yaşatacağını da bilmek Amerika’yı yeniden keşfetmek anlamı taşımazdı. Hele hele tam takım baskı kurmuş bir ekibin santrforu kazık gibi yerinde duruyorsa toplanan rakip sadece keyif çatardı. Öyle de oldu. Terim Hoca mı? Onyekuru çıkar mı? Tam da Konyaspor açılmaya başladığı anda... Aynı görüşüm Ndiaye için de geçerli... Diagne mi? Eh, ya bir top direkten veya kaleciden dönerse... Ya birileri penaltı yaparsa veya hakem abimiz çalarsa... 

Voleybol hocaları aciz mi?
Saint Joseph’liyiz ya, voleybola da bulaşmıştık, basketbola da... Hatta bir de orta sonda İstanbul şampiyonluğumuz bile vardır. Bizde futbol yasaktı. Bu iki branştan kaçan topa ayağımızla dokunsak 25 kuruş cezasını anında keserlerdi. Buradan yola çıkarak bugünkü voleybol hocalarına şaşıyorum doğrusu. Ben evde, “Bu servisi kesin kaçıracak” dediğimde, dudak büküyorlar ama sonrasında da, “Vay be gene bildin” demek zorunda kalıyorlar. Onca sayı bu yüzden karşı tarafa ikram ediliyor. Eskiden servis geçerdi, idare edilirdi. Yahu beyler, bayanlar; hele şu topu karşı alana bir geçirin, belki de olmadık şekilde yanlış yapılacak, ya da smacı bloke edeceksiniz. Yani oyuncu asla suçlu değil... Kenardakiler ya korkak, ya da otoriteden uzak... 

Hülya ve Türkân’a teşekkürler!

Dün öğlen saatlerinde TRT-2’deydiler başlıkta isimleri geçen iki harika sanatçı, iki harika insan... Yani yıllarca filmleri kapalı gişe oynayan Hülya Koçyiğit ve Türkân Şoray... TRT-2’ye bir kere daha teşekkür edeyim Hülya kardeşime bu programı sunduğu için... Sizleri bir kere daha böyle sıcacık gördüğüm için vallahi beş yaş gençleştim...