Yunanistan’ı kopya etsek mi?

A -
A +

Başlık sizi şaşırtmış olabilir. Ama ardında tatlı bir gerçek yatmaktadır. Evet, Yunan Millî Takımı 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine katılma şansını elde etmişti. Tamam da, finallerde adının geçmesine kimse ihtimal bile vermiyordu. Ancak aynı Yunan takımı kupayı havaya kaldırdı. Hem de gruptan çıktıktan sonra Fransa’yı penaltılarla, Çek Cumhuriyeti’ni ve ev sahibi Portekiz’i aynı skorlarla, yani sadece 1-0’larla geçip büyük zaferi elde etmişti. Savunma ağırlıklı oynamışlardı. Hücuma zor çıkıyorlardı. Şimdi biz de büyük firmalar karşısında böyle oynayıp aynı zafere neden ulaşmayalım. Çünkü kalecimiz, arka blokta yer alanlarımız sağlam. Yoksa birileri (!) gibi açık ve rakibe bol pozisyon tanıyan ve çabuk elenen takım olup, sahte alkışlara mı sahne olalım...

Falcao’nun pabucu...
Hani derler ya, “Bu gelen onun pabucunu dama attı” diye... Ha işte tam öyle gibi... Galatasaray’ın en son uç adamı Andone bu gidişle transfer tarihinin en ceremeli dönemini yaşatan Falcao’nun da pabucunu tehdit etti Sivasspor maçı ile. Başka mı? Yarı yarıya yenilenmiş Galatasaray’ın bu maçtaki yapısı geçici mi, yoksa kalıcı mı? Hadi bakalım Fatih Hoca’m papatya falına...

Hayırlı olsun Çebi!
Beşiktaş’ın kongresi hayli yüksek bir katılımla bitti. Ve Ahmet Nur Çebi başkan oldu. Yeni başkanı hayli zorlu bir gündem bekliyor. Bu arada yönetime baktım, sadece üç İstanbul doğumlu var. Zaten “Üç Büyükler”in tarihî yapısından eser kalmadı ki! Temenni etmem ama acaba bunlar daha iyi günlerimiz mi?

Kunuri Savaşı’nı hatırlatsak...
Güney sınırlarımızda güvenlik bölge oluşturabilmek için verdiğimiz mücadele, sözüm ona, müttefiklerimiz tarafından eleştiriliyor, hatta mani olunmak için gayret gösteriliyor. Peki, biz onlara neden 1950’deki Kunuri Savaşı’nda hayatlarını kurtardığımızı anlatmıyoruz. Hem de Çinlilerin makineli tüfeklerine süngüyle dalarak... Albay rütbesindeki Tahsin Yazıcı ve Celâl Dora, komutanlarımızın göğüslerine bayrağımızı sararak en önde gittiğini hatırlayarak... Yüzsüz, hatır bilmeyen sözüm ona dostlarımız... Bizim Pakistan’dan başka gerçek dostumuz var mı be?

Başkan ve Divan Başkanı için...
Galatasaray’da son divan toplantısında Başkan ile Divan Başkanı atıştılar. Hatta öylesine ki neredeyse fiziki durum bile ortaya çıkacaktı. Neyse... Sonrası daha da vahim gibi değil mi? Ali Sami Yen’i mezarı başında anarken itiş kakış... Yani Divan Başkanı’nın, “Ben liseliyim. Sen ise değil. O zaman merhuma ben en yakın olmalıyım” mesajı falan... Bu gelişmeler sonrasında ise spor medyası her iki tarafı da hedef tahtasına aldı. Bence mi? Bu, şimdilik söz kavgası, aslında bu camiada herkesin konuşma hakkı olmasının kanıtı olduğu gibi “Hayat var” anlamı taşımaktadır. Tabii ki fiziksel davranışlar hariç. Ya tarihî rakipler? Onlarda divan net şekilde teslim durumundadır. Haaa bir konuşmacı yönetimi eleştirirse divan “Otur yerine adam...” diye azarlar.

Belhanda’dan edebiyat!
Galatasaray’ın Real Madrid’in anlık futbol sergilediği gecede bile kaybedişi tabii ki üzücü... Ama oyundan alındıktan sonra Belhanda’nın kendisini protesto eden taraftara, Fransızca cevap verişi tam anlamıyla bir sokak işidir. Bendeniz naçizane Saint Joseph’te dirsek çürüttüm. Biz bile birine takılacaksak daha seviyeli sallardık. Sağ olsun bizim müdür Ercan bir yerlerden bulmuş Belhanda’nın kullandığı kelimeleri, bana nakletti. Tam Faslı artı Fransız sokak çocukluğu ürünü... Terim ve ekibi taraftara kızmışlar. Acaba oyuncularının söylediklerini tercüme ettirirlerse ne derler?

Büyük kalecinin büyük işi...
Ersun Yanal bence doğru yaparak sahaya bol orta sahalı bir takım sürdü. Böylece rakibin kontrada Fenerbahçe yarı sahasını tarlaya çevirmesini engelledi. En savunma göbeği de sakat ya... Yenen gol mü? Hemencecik büyük kaleci yapılan Altay havada kimi yumrukladı acaba? Arkadaşlar durun biraz... Olacaksa Altay’ı çabuk sıradan hâle sokacaksınız.  Haa bu arada, Fenerbahçe’de hâlâ ilk yedekler arasında Alper varsa yarın karşılaşacağımız yenilgilerin hiçbiri sürpriz değildir.

Sıra Aydınus’a ne zaman gelecek?
MHK, hatırlanacağı gibi iki hakemin defterini dürdü, bir üçüncünün mangırını kesti. Peki, Fenerbahçe maçındaki yönetimi sonrası çoktan emekli olmuş Fırat Aydınus için ne zaman karar almayı düşünüyorsunuz? Faulden gol atmak ve gol attırmak serbest... Bazı takıma sarı kart bol, bazısına sıfır... Zaten göğsünden FIFA kokardı düşmüş bir hakemin, sözüm ona, Süper Lig’de ne işi var?

Basketbol Federasyonuna uyarı!
Geçtiğimiz haftaki basketbol maçlarına şöyle dikkat kesileyim dedim. Ve acı gerçekle bir kere daha karşılaştım. Fenerbahçe ve Anadolu Efes dışındaki takımlarda oynayan, özellikle siyahiler, acaba nereden gelmişlerdi? New York sokaklarında başıboş gezenler mi düştü bu ülkeye? Federasyon’un acilen bir kalite ölçüsü koyması gerekiyor. Yoksa ne sponsor bulunur, ne de yayıncı kuruluş... Benden söylemesi...

Ljajic bu spor medyası varken...
Şaşmamak ve hayret etmemek mümkün değil. Beşiktaş’ın yine gol atamadan bitirdiği maçtan sonra ülkemin futbol bilginleri demezler mi, “Ljajic yedek çıkar mı?” diye... Yahu dostlar, arkadaşlar; adam ayakta zor duruyor. O hâliyle mi kurtaracak takımı? Söyler misiniz bana 57. dakikasında girdiği maçta minik bir icraatını? Hem de 10 kişi kalmış rakibe rağmen...

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.