Tarihini bilmeyen kulüp?

A -
A +

Geçtiğimiz çarşamba “Haftalık” yazımı göndermiştim. Aradan birkaç saat geçtikten sonra Fenerbahçe’nin malum sitesine bir bakayım dedim. Rahmetli Melih Ilgaz Ağabey’in oğlu vefat etmişti. Üzüldüm. Sonra da kahrettim. Çünkü sitedeki haberde şöyle diyordu: Rahmetli başkanlarımızdan Faruk Ilgaz’ın kardeşi ve eski yönetim kurulu üyelerimizden Melih Ilgaz’ın oğlu vefat etti... Sadece bu kadar mı, ey tarihçiler? Diş hekimi olan Melih Ilgaz aynı zamanda Fenerbahçe takımında futbol oynamadı mı? Santrhaf olarak... Hoş Melih Ağabey vefat ettiğinde haberi bir takım fotosu ile sunmuştunuz da, o takımda Melih Ağabey yoktu da İlhan’ı, Melih Ağabey yapmıştınız. Bilmediğini, hele hele tarih ise sorup öğrenmek ayıp değildir.

Bu haber artık yalan değil...
Bu sezon flaş yapan, uzun zaman liderlik koltuğunda oturan Sivasspor’un üç yerlisi Mert, Emre ve Erdoğan’ın Galatasaray’la yürekten ve hatta  sümen altı imzaladıkları haberleri sıklaştı. Haber, giderek gazete ve ekranlarda yayıldı. Hatta ismi geçenlerden bazıları net değil ama üstü kapalı Galatasaray diye konuşmaya başladılar. Sözleşmeleri de sezon sonu bitiyor. Yani beleş... Diyorum ki, acaba Terim Hoca’m 1996-2000 arasına mı dönüyor?

Doğalgaz kıyaslaması!
Bizim gazetenin geçen perşembe günkü 5. sayfasında detayı, birinci sayfasında da haber girişi olan bir vaka vardı. Millet yeni doğalgaz faturalarına isyan etmiş. Çünkü kıyaslama usulü ile kesilmiş faturalar. Nasıl mı? Bir önceki ayın faturasını dörde bölüp bir haftaya rastgelen miktar bu yeni faturalara eklenmiş. Peki, gelecek ayki faturalarda bir haftalık eksiklik olacak mı?

Nihayet Karius gitti ama ya yönetim!
Başta spor medyası olmak üzere ne kadar Beşiktaşlı varsa kaleci Karius’a takmıştı. Bütün kötü sonuçlar ona fatura ediliyordu. O da en sonunda sözleşmesini yırtıp atıp gitti. Gözünüz aydın! Tabii ki Atiba hariç, takımdaki bütün siyahilerden hesap soran yok ama... Bakalım önümüzdeki maçlarda alınabilecek kötü sonuçlar kimlere fatura edilecek? Pardon bitirmedin bu bölümü; şu eski-yeni yönetim içi hesaplaşmayı hâlâ sürdürmek ayıp olmuyor mu? Anlaşılan o ki, siz de Beşiktaş’ın tarihini iyi bilmiyorsunuz...

Atatürk’ün yakasındakini gördünüz mü?
Çocukluğumdan beri Atatürk’ün 10. yılda halka seslenişi dinlerim. Rahmetli Saip Amca ki, babası Ata’nın öğretmenlerindenmiş, dolayısıyla yakından yaşadığı için bu nutku sık sık söylerdi evimizde. Neyse, bendeniz de 23 Nisan günü internetten bir kere daha dinleyeyim dedim.  Bir de ne göreyim. Ata’nın göğsünde bir “Altı Ok” kâğıt rozeti... Yani CHP rozeti... Rüzgârdan sallanıp duruyor. Ey Kılıçdaroğlu ve ekibi, demek ki Başkan’ın da partisi oluyormuş değil mi? Hele hele sık sık ekrana çıkıp da günümüz Başkanı Erdoğan Kardeş’ime “Partili Başkan” eleştirisi yapan tarihini bilmeyenlere sesleniyorum. Yoksa siz Ata’ya da mı karşısınız?

Erkan Can ve Güven Kıraç...
Futbolun yayıncı kuruluşu diye adlandırdığımız beIN’in İZ kanalında sahne ve sinemanın iki ustası Erkan Can ve Güven Kıraç’ın sundukları “Gezginler” programı var. Yani Avrupa’nın ilgi çeken yörelerini evimize kadar getiriyorlar. Son Portekiz gezileri de ben ve benim gibi oraları görmüşlerin anılarını canlandırıyor. Programda bu iki ustanın tiyatral sunumları da var ki, sormayın... Umarım, zamanında iki yerli eğitimcinin sunduğu İstanbul gibi kesilip atılmaz.

FIFA’dan çıkar yol formülü...
Bu haftanın başında FIFA’nın, önümüzdeki lig maçları süresince oyuncu değişiklik sayısını üçten beşe çıkarmayı planladığı haberi patladı. Futbolun en yüksek makamında oturanlar, bu lig ortası uzun süre verilen aranın ardından maçlarda çok sakat verilebileceği gerçeğini masaya yatırmış. Haklılar! Ben de buradan bizim kulüplere sesleneyim; “Doktor ve masör ilavesi yapınız, kulübenize oturttuğunuz ‘mankenlere’ de görevler düşecek, ona göre hazırlıklı olunuz...” Kim bilir belki de düne kadar harcananlar da ders sunacaklardır.

Bravo Ömer Faruk!
Bizim Türkiye gazetesinde bu sıkıntılı günlerde spor sayfamızda bizim ligin hakemleri ile yapılmış röportajlar okuyoruz. Hakem işleri yazarı diyelim ki, tam anlamı olsun, Ömer Faruk’un bu günlerde çalmadığı hakem kapısı kalmadı. Eşler, çocuklar hepsi hepsi söyleşilerin fotoğraflarında... Eee ne mi olmuş? Bakınız eski yıllarda hakemler, hem de dünyaca ünlülerinin ödü kopardı bir gazeteciyle karşılaşırım diye... Evlerine girip röportaj yapmak mı? Hayal bile edilemezdi. Bendeniz, rahmetli Hilmi Ok Hoca’m MHK Başkanı iken Çayırova’daki sezon başı hazırlık idmanlarına misafir olmuştum. Eee ne mi olmuş sorusu bir kere daha... Sadece izle, notunu al, istersen koşulara katıl ama yazmak yok, muhabbetler burada kalır kanunlarına teslim olmuştum...

e-Muhtıra’nın sırları!
Spor yok ya... Allah’tan sporun dışında ne varsa ortada... 27 Nisan malum... Hani şu Yaşar Büyükanıt paşanın e-Muhtıra’sı... Ama Tayyip Kardeş’im yemedi tabii ki... Peki, bu gelişmeden sonra Yaşar Paşa’nın sesi niye çıkmadı hiç? Sorunun cevabı mı? Yaşar Paşa bir zamanlar Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı idi... Eeee mi? Hani acaba diyorum şu e-Muhtıra’dan sonra Beşiktaş semtinde önüne bazı belgeler mi koydular? Bir zamanlar bir kulübümüzün bir ünitesinde görev yapmış olan bir albay emeklisinden tüyo mu aldım? Ya da bir önemli ordu evindeki dostumdan da devamını mı? Akfırat bölgesindeki evler mi? Allah’tan bunların hepsini zamanında yazdım ve söyledim... Hadi bu kadar yeter!

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.