Kaç fırın ekmek lazım?

Aslında dün geceki maçı Başakşehir üzerinden değil, Türk futbolu üzerinden değerlendirmek lazım...

Şampiyonlar Ligi’ndeki temsilcimiz Başakşehir’in üzerinden aslında bizim futbola yaklaşımda bulunmak lazım. Hani bir de ülke puanımız geride ya... O yüzden bu değerlendirme çok önemlidir.
Leipzig takımı fiziksel açıdan büyük farklılık gösterirken bize göre, koşuda, rakibi takipte, hücuma giderken çok çabuk fazlalaşan, her topa pas için kendini gösteren bir takım idi. Başakşehir ise daha çok topla oynayıp, rakibi ferdi özelliklerle oyundan düşürebilirse etkili olmayı bekleyen taraftı. Hâl böyle olunca bizim kaleci Mert skor tabelasında daha fazla bir farkın artmasına engel oldu.
Savunmamız özellikle yediğimiz ilk golde kendi alanı hem genişlemiş hem de derinleşmişken çalımla oyuna çıkmayı tercih edip, topu da kaptırınca ciddi bir moral bozukluğuna uğradı. Leipzig, Alman Ligi’nde liderlik koltuğunda otururken gecen sezonki derecesini de inkâr etmiş olmuyordu, ya biz? Şampiyon takımımız beşinci maçta ancak ilk galibiyetini bulabilmiş taraftı.
Bütün bunları alt alta koyup, toplayıp bir de karşılaştırma yaparsak; bizim bu tip rakiplerle mücadele edebilmek, maç kazanabilmek için birkaç fırın ekmeğe ihtiyacımız olduğu gerçeği ortaya çıkar.
Bir önemli notu daha vurgulamakta yarar var; en uçta oynayan Crivelli ve Demba Ba’ya göre rakibin aynı pozisyondaki oyuncusu hem nüfus kağıdı daha taze hem de daha iyi pozisyon alabilen bir isimdi. Yine bize ulaşan bilgilere göre bu Leipzig, 25 yaşından büyük oyuncu transfer etmemeyi prensip edinmiş. Başakşehir ve de diğer kulüplerimizin böyle bir sağlıklı ölçü üzerinde durduklarını söyleyebilir miyiz?
Tabii ki bu bir grup maçıydı. Bu yenilgiyle birlikte Başakşehir’in işi bitti diyemeyiz. Daha beş maçı var temsilcimizin ama hem Leipzig’i hem de Manchester ve PSG’yi düşünürsek pek de şansımız yok gibi...

MAÇIN ADAMI: Angelino