Dua zamanı!..

A -
A +

Her zaman dua edilir, fakat bazı vakitlerdeki dualar daha çok kıymetlidir. Onbir ayın sultanı olan bu mübarek ayda, hele son on gününde yapılırsa müstecâb olma ihtimali daha yüksektir. Dua etmek başlı başına ibadettir, sevap kazandırır. Rabbimizin beraberliğini kazandırır, Hadis-i kudside buyuruluyor ki: "Kulum beni nasıl bilirse, ona öyle muâmele ederim. Bana dua ettiği zaman da onunla beraberim." Kabul olmasa bile bu nimet bize kâfidir. Ki kabul olmaması mümkün değildir. Bir hadis-i şerifte; "Allahü teâlâ kerimdir, kendisine açılan elleri boş çevirmek istemez" buyuruluyor. Yine bir rivâyet var ki; yapılan dualara karşılık olarak üç şeyden biri verilir: Ya hemen kabul edilir, aynen, istenildiği gibi verilir veya tehir edilir, sonra verilir. İstediği şey onun için o anda iyi olmayabilir. Şeker hastasının tatlı istemesi gibi. Veya dünyada hiç verilmez ama, ahirette ona sevap olarak verilir ve ona denilir ki: Sen dünyada dua etmiştin ya, kabul olunmamıştı, işte bu sevaplar onun karşılığıdır. Bunun üzerine Eshab-ı kirâm (aleyhimürrıdvan) dediler ki: Öylese biz de çok dua edeceğiz. Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâm) şöyle buyurdu: "O da size daha çok verecek." Cenab-ı Hak'tan istenince memnun olur, kullarından da istenince üzülür, bundan hoşlanmazlar. Kabul olması için... Duaların kabul görmesi için helâl lokma yemeliyiz. Vücudumuz, haramlardan beslenmişse veya sırtımızdaki elbiseler haramdan alınmışsa, yapılan dualar kabul görmez. Büyüklerimizden Ebu İshâk hazretleri bir seyahatten döner, kendisini iki adam çok telâşlı bir tarzda karşılar ve derler ki: -Çok büyük bir sıkıntımız var, hayatımız tehlikededir. Bizim emirin iki tane atı vardı, onları ahırdan kaçırdık, dağda dolaşıyorlar, yakalayamazsak ikimizi de cezalandırır. Atlara yaklaşıyoruz, kaçıyorlar. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bunun üzerine bu mübarek zat atından iner, iki rekat namaz kılar ellerini açar ve dua eder. Daha elleri havada iken atlar kendiliğinden gelir ve teslim olurlar. Bunu gören talebesi; -Hocam, bu nasıl bir dua idi, bunu bize de öğretseniz, biz de lüzumlu hallerde bu duayı yapsak, deyince. Ona şöyle cevap verir: -Bu duanın böyle anında kabul olmasının sebebi otuz senedir boğazımdan harâm lokma girmediği içindir. Kırık kalple yapılan dualar daha makbuldür. Bir adam Süfyan-ı Sevri hazretlerine gelir ve der ki: -Bizim aile çok kalabalık, gelirimiz de azdır, sıkıntılı bir hayat yaşıyoruz. Bazen evden un istiyorlar, yağ istiyorlar, bende de hiç para olmuyor, çok üzülüyorum, dua buyurun da Rabbimiz bize biraz daha fazla imkân versin. Ona şöyle cevap verir: -Senden bu gıda maddeleri istendiğinde sende de para yoksa, kalbin kırılır. Rabbimiz hadis-i kutside buyuruyor ki; "Ben kalbi kırık olanların yanındayım." O zaman senin duan, bizim duamızdan daha kıymetlidir öyle hallerde sen hem kendine dua et, hem de bize. Seher vakti yapılan dualar makbuldür. Yusuf aleyhisselamın kardeşleri, babalarından, (yaptıklarından dolayı) af olunmaları için dua istediler. O da, "size sonra dua edeceğim" dedi ve seher vaktinde (sabah namazından önce) onların mağfireti için dua etti ve affedildiler. Dua ederken, kabul olunacağına inanmak lazım. "Benim duamdan ne çıkar, ben kötü bir kulum, şu kadar zamandır dua ediyorum da n'oldu? Bir netice alamadım" demek yanlıştır. Mahlûkâtın en kötüsü olan şeytan, cennetten çıkarılınca dua etti. "Ya Rabbi kıyâmete kadar canımı alma, beni yaşat" diye ve duası kabul olundu. Kendi düşmanının bile duasını reddetmeyen Rabbimiz, hiç bizim dualarımızı geri çevirir mi? Dua ederken, yalvararak dua etmeli, muhtaç ve aciz olduğumuzu düşünmeliyiz. Bir kul, kendini ne kadar küçük görür, mütevazı olursa, Cenab-ı Hakk'ın indinde o kadar yükselir. Kendini ne kadar büyük görür kibirlenirse, o kadar alçalır... Huzurlu, sıhhatli zamanlarda dua edersek, sıkıntılı ve hasta olduğumuz vakitlerdeki dualarımızın kabulüne vesile olur. Nimete kavuştuğumuzda dua etmezsek, nimetlerin elden çıktığından sonraki dualar kıymetli olmaz. Önce tövbe etmeliyiz... Duaya başlamadan önce tövbe etmeliyiz. Bilerek veya bilmeyerek yüzlerce günâh işliyoruz. Tövbenin şartları yerine gelirse, kul hiç günâh işlememiş gibi olur. Duaya Rabbimize hamd ederek ve Salevat-ı şerife ile başlamalı, bitiminde de yine Salevat-ı şerife okumalıyız. Salevât, kabul edilmiş duadır. Rabbimiz, melekleri ile beraber sevgili Peygamberimize Salevat getiriyorlar. Bir duanın baş tarafı kabul edilir, sonu da kabul görmüşse, ortadakilerin de onun hatırına kabul edilmesi umulur. Ne dua edersek edelim, daima "hayırlı ise olsun" demeliyiz. Neyin hayırlı, neyin hayırsız olduğunu biz bilemeyiz, ama Rabbimiz bilir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.