Şaka da ölçülü olmalı...

A -
A +

Geçen hafta dilin afetlerinden bahsetmiştik. Bugün de dilin afetlerinden biri olan aşırı şakadan bahsedelim... Şakalaşmak güzeldir. Lâtife tatlıdır ama belli bir ölçüde olursa. Şakayı tuza benzetmişler; hiç olmazsa yemeğin tadı olmaz, çok olursa yenmez!.. Düşmanlıkların çoğu, aşırı şakalaşmaktan meydana gelir. Buna, zaman zaman hepimiz şahit oluruz. Bazen dinleyenleri daha çok güldürebilmek için lâtifelerdeki ölçüyü kaçırıyoruz. Bu da senelerce sürebilen bazı kırgınlıklara, küskünlüklere sebep olabilmektedir. Çok gülmek kalbi karartır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, çok ağlar, az gülerdiniz.) Abdullah bin Abbas buyuruyor ki: "Gülerek günah işleyen ağlayarak Cehenneme girer." Ne kadar şaşılır!.. Muhammed bin Vasi de şöyle buyuruyor: Cennette birini ağlayarak görsen ne kadar hayret edersin! Bu adam niçin ağlıyor? Cehennemden kurtulmuş, cennete girmeye nail olmuş, artık onun için ebedi saadet elde edilmiş demektir. Üstelik, nimetlerin en büyüğü olan Yüce Rabbimizi görebilme şerefine kavuşmuş, peygamberlerle, meleklerle, salih kimselerle beraber olmuş. Hâlâ ağlıyor. Hayret!.. Cenette ağlayana ne kadar hayret edilirse; dünyada kahkaha ile gülene de o kadar hayret etmek gerekir. Çünkü insan, akıbetinin ne olacağını bilmiyor, hangi felaketlerin, hangi sıkıntıların, hangi hastalıkların onu beklediğinden haberi yok. Onu saracak olan kefeni belki de dokunmuştur! Hasan-ı Basri hazretleri bir genci, kahkaha ile gülerken görür ve ona der ki: -Sana birkaç soru soracağım. Birincisi: Bu dünyaya biz kalmak için gelmedik, misafiriz. Bir gün buradan göçüp gideceğiz, belki de pek yakında. İmanla son nefesini veremezse bir kul ebedi cehennemde kalacak ve sürekli yanacaktır. Dünyadaki yanmanın ne kadar zor olduğunu biliyorsun ki, üç-beş dakika sürer, insan ölünce artık acı duymaz. Ama oradaki yanma öyle birkaç dakika, birkaç saat, birkaç günle bitmiyor. Üstelik cehennem ateşi ile dünyadaki ateş de mukayese edilemez. Sen, imanla son nefesini vereceğini garanti edebildin mi? Genç, "hayır" diye cevap verir. İkinci sorum: Kabirde Münker ve Nekir isimli meleklerin soracakları suâllere doğru cevap verebileceğinden emin misin? Genç, o soruya da "hayır" diye cevap verir. Üçüncüsü: Kıyamet günü çok sıkıntılı bir gündür. Çocukları ihtiyarlatır! O gün amel defterlerimiz dağılır, hesabı iyi çıkmayanlar, herkesin gözü önünde cehenneme atılır ve cayır cayır yanarlar. Senin hesabının iyi çıkacağına ve cehennemden kurtulacağına dair bir haber mi aldın? Genç, o soruyu da "hayır" diye cevaplandırır. -Öyle ise neden böyle kahkaha ile gülüyorsun? diye o genci ikâz eder. Ve derler ki; o gencin artık kahkaha ile güldüğünü kimse görmedi. Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam) da bazen lâtife yaparlardı; ama ölçülü... Mesela bir gün yaşlı bir hanım yanlarına gelir ve cennete girebilmesi için dua ister. Onlar da; "İhtiyarlar cennete girmez" diye cevap verir. Bunun üzerine ihtiyar hanım ağlamaya başlar, sonra kendisine, "İhtiyarlar, ihtiyar olarak cennete girmezler, gençleşir ve öylece cennete girerler" buyurmaları ihtiyarı sevindirir... Bir başka gün birisi gelir sevgili Peygamberimizden binmek için bir deve talep eder. O da, "Sana bir deve yavrusu getirelim ona binersin" buyurur. O kişi, "deve yavrusu beni taşıyamaz ki" der. Bunun üzerine âlemlere rahmet olarak gönderilen zat, lâtife yaptığını işaretle buyurur ki: "Bütün develer, deve yavrusu değil midir?" Sır, para gibi emanettir Bir Müslüman kardeşimizin bizde parası veya malı varsa onu nasıl emanet bilip muhafaza etmek zorunda isek, kimsenin duymasını istemediği gizli meselelerini de aynen emanet bilmeli ve kimseye anlatmamalıyız, değilse emanete hıyanet etmiş oluruz. Dibi delik bir kapta nasıl hayır yoksa; içindekilerini sızdırdığı için kimse tarafından beğenilmezse, kendisine emanet edilen bazı sırları içinde tutamaz ve başkalarına anlatırsa, o adamda da hayır yoktur! En iyisi emin olmadıklarımıza duyulmasını istemediğimiz şeyleri anlatmamalıyız. Bizim göğsümüz nasıl daralıyor, deşarj olma ihtiyacı hissediyorsa, başkalarının göğsü daha da dardır. Onlar daha çok anlatma ihtiyacı hissederler. Meşhur atasözüdür: Bütün bilgiler, eğer yazılmamışsa, kaydedilmemişse zayi olur, unutulur. Bütün sırlar da iki kişiyi aşmışsa şüyû bulur, etrafa yayılır. Bu da kırgınlıklara sebep olur. Güvenip gizli sırlarımızı söylediklerimiz, bunları anlatmışlarsa bizim dostluğumuz artık devam edemez demektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.