Sebeplere yapışmak...

A -
A +

Dünyada yaratılan her şey, bir sebebe bağlanmıştır. Rabbimiz dileseydi sebepsiz de yaratabilirdi. Sebebi de, sebeplere güç ve kuvveti veren de O'dur... Dilerse, sebep olduğu halde yaratmaz. Meselâ: Ateş, yakmaya sebeptir, fakat İbrahim aleyhisselamı yakmadı. Havasız yaşanmaz. O hayatımızın sebebidir, ama Yunus aleyhisselam günlerce balığın karnında kaldığı halde hayatı devam etti. İlaç hastalığın gitmesinin sebebidir. İlaca şifayı veren yine Rabbimizdir. O dilemezse ilaçlar hiçbir işe yaramaz. Nitekim, dünyanın en modern hastanelerinden de cenazeler peş peşe çıkıyor. Sebeplere yapışacağız ama neticeyi sebeplerden beklemeyeceğiz. Tedavi olacağız fakat şifaya kavuşursak onu ilaçtan, doktordan değil, Rabbimizden bileceğiz... BİZ KARINCA DEĞİLİZ Kİ!.. Bir adam kâğıt üzerinde yazı yazsa, bir karınca da kâğıdın üzerinde bulunsa, karıncanın boyu küçük olduğundan kalemi tutan eli göremez, yazıyı kalemin yazdığını zanneder. Bakar ki koca bir kalem yaza yaza geliyor. Bilmez ki kalem kendi başına yazamaz. O kalemi tutan bir el vardır, kaleme yazıyı yazdıran da odur. Lakin biz karınca değiliz; aklımız var, kalemin bir el tarafından kullanıldığını bilmek durumundayız. Bazen sebepler de meydana gelir fakat netice elde edilemez. Meselâ: Bir çocuğun dünyaya gelebilmesi için bir anne ve bir de babanın olması ve bunların beraberlikleri gerekir. Böyle olduğu halde yıllarca evli olan, çocuk hasreti içinde bulunan nice aileler vardır, bunlar bir çocuk sahibi olabilmek için bütün sebeplere başvuruyorlar, bütün imkânlarını kullanıyorlar ama nafile. Bunun yanında dilerse annesiz ve babasız yaratabilir Âdem babamız gibi. Annesiz yaratabilir, Havva annemiz gibi. Babasız yaratabilir, İsa aleyhisselam gibi. Anneli ve babalı yaratabilir hepimiz gibi... Çok yağmur alan, ağacı bol olan yerlerde bazen aylarca yağmur yağmaz, buna rağmen yağmuru ve ağacı az olan mıntıkalarda da bazen sel akar. Öyleyse bize yağmuru yağdıran ağaçlar değil, ağaçları, bulutları ve kâinatı yaratan yaratıcımızdır. Dilediği yere, dilediği kadar yağmur yağdırır. Akıl ve tecrübe, ticaret hayatında başarının başlıca sebebidir. Fakat bazen oluyor ki; akıllı ve tecrübeli tüccar başarı elde edemiyor, buna mukabil aklı ve tecrübesi az olan kişiler ise büyük ilerlemeler elde edebiliyorlar. Bunun hikmetini büyüklerden birine sormuşlar o da şöyle cevap vermiş: "Her akıllı adam kazansa ve her aptal olan zarar etseydi, bu başarı akıldan bilinecekti. O zaman Rabbimiz unutulacaktı." Yalnız sebeplerle mesele halledilebilseydi, akıllı insan akılsız arıdan daha güzel bal yapabilecekti. Daha güçlü ve daha kuvvetli olan insan, yerde sürünen böcekten daha mükemmel ipek dokuyabilirdi. HEPSİNİ RABBİMİZDEN BİLECEĞİZ... İlimde bile, bazı hayvanlar kadar olamıyoruz. Mesela; ilim ve teknik bu kadar ilerlemiş olmasına rağmen, depremi daha önceden tespit edip bilemiyoruz. Köpekler ve diğer bazı hayvanlar bunu hissedebiliyorlar. Münbit, toprağı elverişli tarlalarda bazen istenilen mahsul elde edilemiyor. Beğenilmeyen yerlerden de çok iyi hasılat elde edilebiliyor. Bazı hayvanlar bize musahhar kılınmış, bazısı da düşman. Meselâ: Köpek ile kurt aynı cinstendir, birbirlerine çok benzerler. Birisi bize sadık, bize bekçilik yapıyor, biz uyurken o uyumuyor, tehlike anında bizi ikâz ediyor. Diğeri ise düşman; gördüğü yerde saldırır ve elinden gelse bizi parçalar. Başka bir örnek: Bir çocuk bir at sürüsünü bir deve sürüsünü güdebilir. Hatta onları dövebilir de. Halbuki o at ve develerden bir tanesi, bir tekme ile o çocuğun işini bitirebilir. Onların bize böyle itaatkâr olmalarını, bize hizmet etmelerini Rabbimizden bileceğiz ve O'na şükredeceğiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.