Dört de­fa yağ­ma­la­na­ca­ğız!..

A -
A +

Bü­tün in­san­la­rı dört yağ­ma bek­li­yor: 1- Az­râ­il aley­his­se­lâm ve ona yar­dım­cı olan me­lek­ler ru­hu­mu­zu yağ­ma­la­ya­cak. Ölüm me­le­ği ru­hu­mu­zu al­dık­tan son­ra, sa­lih­le­rin ru­hu­nu rah­met me­lek­le­ri­ne tes­lim eder. Kö­tü in­san­la­rın ru­hu­nu da azâp me­lek­le­ri­ne bı­ra­kır. Böy­le­ce her ruh lâ­yık ol­du­ğu ye­re va­rır. İn­san, ru­huy­la in­san­dır. O, öl­mez. Vü­cu­du­muz, dün­ya se­ya­ha­ti­ni ya­pa­bil­me­miz için bi­ze bir at gi­bi ya­ra­tıl­mış, yol­cu­luk son bu­lun­ca bi­nek­ten ini­lir. 2- Vâ­ris­le­ri­miz, ma­lı­mı­zı yağ­ma­la­ya­cak­lar. Ma­lı­mız, ne ka­dar çok olur­sa ol­sun ke­fen­den faz­la­sı­nı be­ra­ber gö­tü­re­me­yiz. O da çü­rü­ye­cek. Ge­ce gün­düz de­me­den ça­lı­şa­rak bi­rik­tir­di­ği­miz ser­ve­ti­mi­ze, bel­ki de hiç sev­me­di­ği­miz bi­ri­le­ri ge­lir ko­nar, afi­yet­le ye­me­ye baş­lar. He­sa­bı­nı da bi­ze so­rar­lar! "SAY­DI­ĞIN PA­RA Kİ­MİN­DİR?" Ab­dul­lah bin Ömer haz­ret­le­ri bir ada­mı pa­ra sa­yar­ken gö­rür ve ona so­rar: "Say­dı­ğın pa­ra ki­min­dir?" O da kı­za­rak der ki: "Ken­di pa­ra­mı sa­yı­yo­rum." Bu­na şöy­le ce­vap ve­rir: "Elin­de­ki pa­ra­nın ki­me kıs­met ola­ca­ğı bel­li de­ğil­dir. Ölür­sün, vâ­ris­le­re ka­lır. Kay­be­der­sin bu­la­nın olur. Çal­dı­rır­sın baş­ka­la­rı­na ka­lır..." Ce­bi­miz­de­ki pa­ra bi­zim ol­ma­ya­bi­lir. Al­lah için har­ca­dı­ğı­mız pa­ra bi­zim­dir. O, ne ça­lı­nır, ne kay­bo­lur, ne ko­kar ve ne de çü­rür. Emin bir yer­de mu­ha­fa­za edi­lir, en sı­kın­tı­lı gü­nü­müz­de bi­ze ula­şır. İb­ra­him bin Et­hem rah­me­tul­la­hi aleyh bu­yu­ru­yor ki: "Ben fa­kir­le­ri çok se­ve­rim. Ma­lı­mı ahi­ret­te ba­na ve­ril­mek üze­re gön­de­ri­yor­lar. Nak­li­ye üc­re­ti­ni de ta­lep et­mi­yor­lar. Bü­tün kar­go­lar üc­ret alır, on­lar al­maz­lar..." Ser­ve­ti­mi­zin bi­zim­le be­ra­ber gel­me­si­ni is­ti­yor­sak onu ha­yır­lı yer­ler­de har­ca­ma­lı­yız. De­ğil­se hep­sin­den bir an­da, bir da­ha ka­vuş­ma­mak üze­re ay­rı­la­ca­ğız. Eme­vi ha­li­fe­le­rin­den Sü­ley­man bin Ab­dül­me­lik, za­ma­nın­da ya­şa­yan bü­yük âlim Ebu Ha­zım haz­ret­le­ri­ne so­rar: "Biz, ölüm­den ni­çin bu ka­dar çok kor­ku­yo­ruz?" O da şöy­le ce­vap ve­rir: "İki se­be­bi var. Bi­rin­ci­si, siz ma­lı­nı­zı dün­ya­da bı­rak­tı­nız, Al­lah için har­ca­ma­dı­nız! İn­sa­noğ­lu, ya­ra­tı­lı­şı ge­re­ği ma­lı­nı se­ver, on­dan ay­rıl­mak is­te­mez. İkin­ci­si, siz dün­ya­nı­zı ma­mur et­ti­niz, ahi­re­ti­ni­zi ha­rap et­ti­niz! Hiç kim­se ma­mur yer­den vi­râ­ne ye­re git­mek is­te­mez. Ma­lı­nı­zı öbür ta­ra­fa gön­der­sey­di­niz, ölüm­den kok­maz­dı­nız, hat­ta ma­lı­nı­za ka­vuş­mak için se­ver­di­niz." 3- Be­de­ni­miz ka­bir­de­ki bö­cek­ler ta­ra­fın­dan yağ­ma­la­na­cak. Bö­cek­ler de yağ­lı eti se­ver­ler. Bu­nun için şiş­man­la­ma­ma­ya dik­kat et­me­li­yiz! 4- Son yağ­ma da ame­li­mi­ze, se­vap­la­rı­mı­za ola­cak­tır. Üze­ri­miz­de kul hak­kı var­sa ala­cak­lı­lar top­la­nır, se­vâp­la­rı­mı­zı pay­la­şır­lar. Bi­ri­nin ma­lı­nı ye­mi­şiz, bi­ri­ni gıy­bet et­mi­şiz, bi­ri­ne ha­sed et­mi­şiz, bi­ri­ni döv­mü­şüz. Bun­la­ra hak­la­rı nis­be­tin­de ha­yır­la­rı­mız da­ğı­lır. Se­vap­lar bi­ter ve hâ­lâ ala­cak­lı­lar var­sa, bu de­fa on­la­rın gü­nâ­hı alı­nır, bi­zim gü­nâ­hı­mı­za ila­ve edi­lir. Böy­le bi­ri­nin uğ­ra­ya­ca­ğı akı­bet bel­li­dir. KU­LUN MER­HA­ME­Tİ­NE GÜ­VEN­ME!.. Zen­gin ol­mak için ne ka­dar ça­ba har­cı­yor­sak, onu mu­ha­fa­za et­mek için de o ka­dar ça­lış­ma­lı­yız. Yok­sa eli­miz­de, avu­cu­muz­da hiç­bir şey kal­maz. Za­ten gü­nâh­la­rı­mız ol­duk­ça çok, se­vâp­la­rı­mız ise az­dır. Bu az olan ha­yır­la­rı­mı­za sa­hip ol­maz­sak sı­kın­tı çe­ke­riz. Rab­bi­mi­zin rah­me­ti son­suz­dur, ümit ke­sil­mez. Ne ka­dar çok gü­nâh iş­le­sek de töv­be ede­rek, töv­be­nin şart­la­rı ye­ri­ne ge­lir­se hiç gü­nâh iş­le­me­miş gi­bi olu­ruz. Rab­bi­miz bi­zi an­ne­miz­den da­ha çok se­vi­yor. Ha­dis-i kut­si­de bi­ze bu müj­de­yi ver­mek­te­dir. Fa­kat kul­la­rı­nın mer­ha­me­ti­ne gü­ven­me­me­li­yiz. On­lar, hak­la­rı­nı biz­den sö­ke sö­ke alır­lar. Bu­na ih­ti­yaç­la­rı da çok­tur. Ola­bi­lir ki; te­ra­zi­si­nin ha­yır ke­fe­si ha­fif ka­lır, biz­de­ki hak­la­rı­nı alır­sa kur­tu­lur. Bu­nu hiç ka­çı­rır mı? Bi­zim de te­ra­zi­mi­zin ha­yır ke­fe­si ağır ola­bi­lir, fa­kat hak sa­hip­le­ri bun­la­rı alın­ca gü­nâh­lar ağır ba­sar ve bü­yük aza­ba ken­di­mi­zi böy­le­ce at­mış olu­ruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.