Me­lek­ler­le be­ra­ber­dik...

A -
A +

Yer­yü­zün­de ya­şa­yan Müs­lü­man­la­rın sa­yı­sı bir mil­yar­dan faz­la­dır. Bun­la­rın he­men he­men ta­ma­mı Kâ­be-i mu­az­za­ma­yı gör­mek, ta­vaf et­mek is­ter. Ha­ya­tı­mı­za ve hi­da­ye­ti­mi­ze se­bep olan, âlem­le­re rah­met ola­rak gön­de­ri­len Sev­gi­li Pey­gam­be­ri­mi­zin kabr-i şe­ri­fi­ni zi­ya­ret­le şe­ref­len­mek bü­tün mü­min­le­rin en bü­yük ar­zu­su­dur. Dün­ya­nın ne­re­sin­de bu­lu­nur­sa bu­lun­sun her na­maz­da yö­nü­nü dön­dü­ğü ve ona doğ­ru sec­de et­ti­ği kıb­le­si­ni gö­re­bil­me has­re­ti her Müs­lü­ma­nın için­de mev­cut­tur. Sev­gi­li Pey­gam­be­ri­mi­zin mü­ba­rek vü­cu­du­na te­mas eden top­rak ha­riç dün­ya­nın en mu­kad­des me­ka­nı­dır... Bi­zi biz­den da­ha çok se­ven Al­lah'ın Re­su­lü­nün mes­ci­din­de bu­lun­mak, ona se­lam ver­me şe­re­fi, ele ge­çe­bi­le­cek en bü­yük ni­met­tir. "Be­nim kab­ri­mi zi­ya­ret eden, be­ni ha­yat­ta iken zi­ya­ret et­miş gi­bi­dir" müj­de­si ha­dis-i şe­rif­tir. Bir di­ğer ha­dis-i şe­rif­te de, "Be­ni zi­ya­ret ede­ne şe­fa­atim va­cip olur" bu­yu­rul­mak­ta­dır. NE BÜ­YÜK DEV­LET... Bu ni­met­ler bir mil­yar­dan faz­la Müs­lü­man­dan bir­kaç mil­yo­nu­na na­sip ol­du. Ne bü­yük dev­let... Rü­ya­sın­da bi­le gör­se in­san, ne ka­dar se­vi­nir. Se­vin­me­ye de hak­kı var­dır. Bu ni­met­le­re bi­zi ka­vuş­tur­du­ğu için Rab­bi­mi­ze ne ka­dar hamd et­sek az­dır. Yer­yü­zü­nün iki cen­ne­ti­ne ka­vuş­tuk. Bu fa­zi­le­te biz­le­ri ka­vuş­tu­ran­la­ra, se­bep olan­la­ra ne ka­dar du­a ve te­şek­kür et­sek yi­ne de az­dır. Hac va­zi­fe­mi­zi ya­par­ken me­lek­ler­le be­ra­ber­dik. Biz Kâ­be-i mu­az­za­ma­yı ta­vaf eder­ken, on­lar da ta­vaf edi­yor­lar­dı. Biz on­la­rı gö­re­mi­yor­duk ama on­lar bi­zi gö­rü­yor­lar­dı... Ara­fat'a çık­tık, vak­fe­ye dur­duk yi­ne me­lek­ler­le be­ra­ber­dik. Âde­ta biz­ler de me­lek­leş­miş­tik. Are­fe gü­nü, şey­tan­la­rın en çok üzül­dük­le­ri, sı­kıl­dık­la­rı gün­dür. Yıl­lar­ca ça­lı­şıp biz­le­re gü­nah iş­let­miş­ler­di. Bu­nun için çok ça­ba har­ca­mış­lar­dı. Bir gün­de hep­si­nin af­fe­dil­me­si on­la­rı çıl­gı­na dön­dü­rür­dü. Öy­le de ol­du. Ha­dis-i şe­rif­te bu­yu­ru­lu­yor ki: "Gü­nah­lar­dan sa­kı­na­rak, kim­se­nin kal­bi­ni kır­ma­dan hac­cı­nı eda eden ki­şi an­ne­sin­den ye­ni do­ğan bir be­bek gi­bi gü­nah­sız ha­le ge­lir." Müz­de­li­fe'de de vak­fe yap­tık, or­da da me­lek­ler bi­zim­le be­ra­ber idi­ler. Müz­de­li­fe'de vak­fe du­ası­nı yap­tık­tan son­ra Pey­gam­be­ri­miz te­bes­süm bu­yur­du­lar. Se­be­bi­ni sor­du­lar, bu­yur­du ki: "Bü­tün ha­cı­la­rın af edil­di­ği­ni şey­tan öğ­re­nin­ce o ka­dar üzül­dü, ne ya­pa­ca­ğı­nı şa­şır­dı ve ba­şı­na top­rak dök­me­ye baş­la­dı. Ona gül­düm." Ora­dan Mi­na'ya gel­dik. Ora­da İb­ra­him aley­his­se­lam, eşi­ne en­der rast­la­nan bir im­ti­han­la kar­şı kar­şı­ya gel­miş­ti! Ken­di eli ile bi­ri­cik ev­la­dı­nı kur­ban ede­cek­ti. Âdem ba­ba­mız­dan be­ri biz­le­re kin gü­den şey­tan, bu im­ti­ha­nın ka­za­nıl­ma­sı­nı is­te­me­di ve in­san kı­lı­ğı­na gi­re­rek İb­ra­him aley­his­se­la­ma gel­di. Onu bu iş­ten vaz­ge­çir­me­ye ça­lış­tı. "Rü­ya­ya iti­bar edil­mez" de­di. İb­ra­him aley­his­se­lam onu 7 taş­la taş­la­dı. Bu de­fa an­ne­lik şef­ka­ti­ni kul­la­na­rak Ha­cer va­li­de­mi­zi al­dat­ma­ya ça­lış­tı. "Oğ­lu­nu kes­me­ye gö­tü­rü­yor, sen na­sıl bir an­ne­sin! bı­rak­ma" de­di. O da "Ni­çin ke­se­cek?" di­ye sor­du. Şey­tan da "Rab­bim böy­le is­ti­yor di­yor" de­di. Ce­vap çok mü­kem­mel­di; "Rab­bi­miz em­re­di­yor­sa ni­çin ol­ma­sın!" di­ye­rek o da taş­la­dı. On­dan da ümit kes­ti. Son ola­rak İs­ma­il aley­his­se­la­ma gel­di. "O he­nüz ço­cuk­tur, onu ra­hat al­da­ta­bi­li­rim" de­di ve sor­du: "Ba­ba­nın se­ni ne­re­ye gö­tür­dü­ğü­nü bi­li­yor mu­sun?" O da "Gez­me­ye gö­tü­rü­yor" di­ye ce­vap ver­di. "Gez­me­ye de­ğil kes­me­ye gö­tü­rü­yor!" de­di. "Kaç, git­me, sen da­ha ha­ya­tı­nın ba­ha­rın­da­sın!" di­ye­rek al­dat­ma­ya uğ­raş­tı. Bu­nun üze­ri­ne İs­ma­il aley­his­se­lam sor­du: "Pe­ki ni­çin be­ni ke­se­cek?" Ona da "Rab­bim böy­le is­ti­yor di­yor" de­di. O mü­ba­rek zat da ba­ba­sı ve an­ne­si gi­bi şey­ta­nı taş­la­dı ve; "Rab­bi­mi­ze ita­at et­mek bi­zim en bü­yük ga­ye­miz­dir" bu­yur­du... RAB­Bİ­MİZ MÜ­BA­REK EY­LE­SİN Biz de on­lar gi­bi yap­tık, İb­ra­him aley­his­se­la­mın sün­ne­ti­ni ay­nen ye­ri­ne ge­tir­dik. O gün­le­ri ha­tır­la­dık ve bu­nun için de ha­cı­lar çok göz­ya­şı dök­tü­ler. Yi­ne Mi­na'da kur­ban kes­tik. Şü­kür kur­ba­nı, Pey­gam­ber aley­his­se­la­mın em­ri­ni ve sün­ne­ti­ni yap­mak­la şe­ref­len­dik. Re­bi bin Hey­sem rah­me­tul­la­hi aleyh kur­ba­nı­nı kes­tik­ten son­ra di­yor ki: "Ya Rab­bi! Kur­ban ke­sin em­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­dik. Za­ti Ru­bu­biy­ye­ti­ne ye­min ede­rim ki eğer kur­ban ke­sin em­ri­nin ye­ri­ne 'ken­di­ni­zi kur­ban edin' bu­yur­say­dın, onu da ya­par­dım..." Biz­den du­a is­te­yen­le­re, bi­ze du­a eden­le­re, mem­le­ke­ti­mi­ze, mil­le­ti­mi­ze ve bü­tün İs­lam âle­mi­ne çok du­a et­tik. Rab­bi­miz mü­ba­rek ey­le­sin, amin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.