Dünya malı kabrin kapısına kadardır!

A -
A +

"Gönlünü dünyaya bağlama, çünkü dünyanın bekâsı yok. Gönlünü halka da bağlama halkın da vefâsı yoktur. Gönlünü Rabbine bağla, O'na güven, bir kul için Rabbinden daha hayırlısı yoktur."

 

 
 
Rabbimiz, bizi topraktan yarattı, biz dünyaya daha gelmeden önce, hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekli olanları da yarattı... Havasız yaşayamazdık, havayı yarattı, susuz olmazdı, onu da verdi. Gıdaya ihtiyacımız olacaktı, yemeden, içmeden yapamazdık, onların tamamını, hiçbir eksik bırakmadan bizlere ihsan buyurdu... Sütten kesildiğimizde, bizleri ömrümüz boyunca faydalanacağımız iki başka "meme" ile tanıştırdı. Birisi, hayvanlardan aldığımız gıdalar, diğeri ise topraktan elde ettiğimiz sebze ve meyvelerdir... Bizim için yaratılan ve bize takdim edilen bu tatlı gıdaları çiğnemeden yutamazdık, bu husus bilindiği için ağzımızda dişler meydana geldi, hem de etten çıkarılarak sıralanan dişler. Dizilişleri ne kadar mükemmel... Belli bir seviyeye (tam istenilen miktara) ulaşınca dişlerin büyümeleri durdurulur. Tırnak ve saç gibi uzamaya devam etselerdi, belli bir zaman sonra ağzımız kapanmaz hâle gelecekti... Ancak bizim; havaya, suya, gıdaya olan ihtiyacımızdan daha çok dine ihtiyacımız vardır... İnsan zayıf yaratılmıştır. Dünyaya geldiğinden beri içine düştüğü sıkıntılardan, maruz kaldığı belalardan kendisini koruyacak bir güç, bir sığınak aramıştır. Bir yerden medet ummaya kendisini mecbur hissetmiştir. Ezelden beri onu titreten, korkutan "Ölüm muamması"nı ve buna karşı içine düştüğü ümitsizlik karanlığından kurtulmak için çare aramış durmuştur. Bunun içindir ki; tarihte hiçbir kavim ve kabile yoktur ki, bir ma'budu olmasın!..Rabbimiz bizim bu ihtiyacımızı bildiği için, bize doğru yolu gösteren Peygamberler ve kitaplar gönderdi. Böylece, bizi sahte ve yalancı ma'butlardan kurtarıp, gerçek ma'buda (kendisine) kavuşturdu. Bundan dolayı ne kadar hamd etsek yine de azdır. Nimetlerin en büyüğü, iki cihan saadetine vesile olan iman nimetine kavuşmuş bulunuyoruz. İnsanlar, çağımızda kendisine başka ilâhlar edinmiş, onlara tapmakla ömürlerini heba etmektedirler. Bu yeni "ilâh"lar; para, makam, mevki; şan, şöhret ve buna benzer şeylerdir. Bir insan, makamını "ilâh" kabul eder ve ona taparsa, makamı da onu köle hâline getirir. Makam elde etmek veya makamını muhafaza edebilmek için yapamayacağı fedakârlık yoktur. Ancak, dünya makamı, parası, şan ve şöhreti kabrin kapısına kadardır. Değer mi onu gaye edinmeye? Sadi-yi Şirazi buyuruyor ki: "Gönlünü dünyaya bağlama, çünkü dünyanın bekâsı yok. Gönlünü halka da bağlama halkın da vefâsı yoktur. Gönlünü Rabbine bağla, O'na güven, bir kul için Rabbinden daha hayırlısı yoktur."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.