Cenâb-ı Hak, Onun ümmetini de seviyor

A -
A +
Rabbimiz, Muhammed aleyhisselamı çok sevdiği için onun sevdiği ümmetini de çok seviyor. Bunu bilen birçok Peygamber Onun ümmetinden olmayı temenni etmişlerdir.
 
 
Yaratılmışların en şereflisi ve üstünü Sevgili Peygamberimiz daha dünyaya gelmeden ve kâinatı şereflendirmeden birkaç ay önce muhterem babaları Abdullah vefât etmişti. Yetim olarak doğdular. Melekler sordu:
"Ey Rabbimiz binlerce senedir beklenen en son ve en büyük Peygamber babasını göremedi. Anneler yufka yürekli olduklarından umumiyetle babalar çocuklarını terbiye ederler. Bu mübarek zatı kim terbiye edecek?" Cevap alamadılar...
Altı yaşına geldiklerinde muhterem valideleri de vefat etti. Melekler yine sordular:
"Annesinden de ayrıldı, büsbütün sahipsiz kaldı. Hem yetim hem de öksüz. Onun terbiyesi ile ilgilenecek kimsesi kalmadı!.."
Bunun üzerine Yüce Rabbimiz şu cevabı verdi:
"Onu ben terbiye edeceğim. Onun terbiyesi bana aittir."
Bizzat Allahü teâlâ tarafından terbiye edilen birinde hiçbir kusur bulunabilir mi? O bütün insanlara en güzel örnektir.
El Ahzab Suresi 21. âyeti kerimede meâlen:
"Resulullah'ta sizin için güzel örnekler vardır" buyuruluyor.
El-Kâlem Suresi 4. âyeti kerimede ise meâlen:
"Muhakkak ki sen ey habibim yüksek bir ahlâk üzeresin" hitab-ı ilâhisi, Onun nasıl terbiye olunduğunu bizlere bildirmektedir.
Nitekim Resul aleyhisselâm da bu hususta buyurdu ki: "Beni Rabbim terbiye etti; güzel bir şekilde terbiye etti!.."
Onu örnek alanlar, Onun gibi yaşamaya çalışanlar, Onun sünnet-i seniyyesine tabi olanlar, insanüstü güzelliklerle melekleşmeye doğru yükselirler.
O mübarek zatın ümmetinden olma şerefine kavuştuğumuz için ne kadar sevinsek, ne kadar hamd etsek yine de azdır.
Büyük İslâm âlimlerinden Kadı İyad hazretleri buyuruyor ki:
"İki şey bana o kadar şeref bahşediyor ki, tarif edemem. Bu iki şeye kavuştuğum için kendimi o kadar yükseklerde hissediyorum, sanki yıldızlar ayağımın altında gibidir.
Bunların birincisi; Rabbimin bana hitap etmesidir. Kur'an-ı kerimde insanlara hitâp iki türlüdür. Umumu ilgilendiren meselelerde; 'Ey insanlar' veya 'Ey Âdemoğulları...' şeklindedir. Yalnız müminleri ilgilendiren kısımlarda ise; 'Ey iman edenler...' tarzındadır. İkisinde de Rabbimin muhatabı olma şerefine ben de kavuşuyorum... Beni yücelten ikinci sebep de, o büyük şahsiyetin ümmetinden olmamdır..."
Rabbimiz o mübarek zatı çok sevdiği için onun ümmetini de çok seviyor. Bunu bilen birçok Peygamber Onun ümmetinden olmayı temenni etmişlerdir. Mesela Musa aleyhisselam "Ya Rabbi, Ahmed’in ümmeti için bu kadar nimet ihsan ettin, beni de onun ümmetinden eyle" diye dua etmiştir. 
Ne mutlu Onun ümmetinden olanlara...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.