Harama ve küfre düşmemek için...

A -
A +
İlim sahibi, dinin emir ve yasaklarını bilir ve bunlara aykırı iş yapmaz. Âlim, kendisinin kusurlarını bilir ve ilmiyle amel ederse nûr üstüne nûr olur.     Din büyükleri "Bütün kusur ve aşağılıkların anası cehalettir" buyuruyorlar. Allahü teâlâ bir kulunu yüceltmek isterse ona faydalı ilim verir, her ilmi herkese vermez. Allahü teâlânın aşağı kimselere vermediği ilim, imân ve marîfet yani Allahü teâlâyı tanıma ilmidir... İlim başlı başına hayırdır. Çünkü ilim sahibi, haram ve helâli, dinin emir ve yasaklarını bilir ve bunlara aykırı iş yapmaz. Âlim, kendisinin kusurlarını bilir ve ilmiyle amel ederse nûr üstüne nûr olur. Câhil ise böyle değildir. Kişi, cahilliği sebebiyle her an harama, küfre düşmekle karşı karşıyadır. Peygamber Efendimiz (Bir saat ilim öğrenmek, yetmiş senelik (nafile) ibâdetten hayırlıdır) buyurdu. Kalbin rızkı din ilmidir. Kişi kitap okumaz ise, rızıksız kalır. Kişinin manevi rızkı olmayınca da, günâh işlemeye başlar. Günâh işledikçe de kalbi kararır, artık haram işlemek ona normal bir iş gibi gelmeye başlar. Bu hâle düşenin kalbi de ölür.  Hadîs-i şerîfte, (Küçük günâha devam, büyük günâha sebep olur. Büyük günâha devam da küfre sebep olur) buyuruldu. Harama, küfre düşmemek için dinimizi iyi öğrenmeliyiz. Bunun için de muteber bir ilmihâl kitabından her gün birkaç sayfa okumayı alışkanlık hâline getirmek lâzımdır.  Kişi ilmi ile amel ediyor, Allah rızâsı için Müslüman kardeşine muhabbet besliyor ise, ahirette büyük nimetlere kavuşur. Ahirette, bazı kimselerin hesabı, Sırat'tan geçmeleri o kadar süratli, o kadar kolay bir şekilde olacak ki, bunlar farkında bile olmayacaklar. Melekler bunlara soracaklar: -Siz bu mertebeye nasıl kavuştunuz? Onlar şöyle cevap verecekler: -Biz dünyada sadece Allah rızâsı için birbirimizi severdik. Biz birbirimize gösterdiğimiz muhabbet sebebiyle bu derecelere kavuştuk.              *** Müslüman, Müslüman kardeşini dünyalık menfaatler sebebiyle değil, her şeyden önce din kardeşi olduğu için sever. Kendi kavuştuğu nimetlere Müslüman kardeşinin, arkadaşının, sevdiği kimselerin de kavuşmasını ister. Nitekim, hazret-i Ebû Bekir, Peygamber Efendimizin peygamberliğini öğrenince, İslâmiyet ile şereflenince ilk işi arkadaşlarını da bu nimete kavuşturmak oldu. Peygamber Efendimizden hemen izin istedi: -Yâ Resûlallah! Arkadaşlarımı da getireyim mi, onlar da bu şerefe nail olsunlar. Peygamber Efendimiz, izin verince hemen gidip arkadaşlarını toplayıp getirdi. Onlar da İslâm ile şereflendiler. Hazreti Osman, Zübeyr bin Avvam, Abdurrahman bin Avf, Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleri gibi Eshâb-ı kirâmın meşhurları bu vesile ile Müslüman olmuşlardı... Hülasa, Müslüman bütün varlığı ile Hak teâlâya yönelmeli ve her yaptığını Allah için yapmalıdır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.