"Dünyanın bekâsı yok halkın da vefâsı yok!"

A -
A +
"Gönlünü dünyaya bağlama, çünkü dünyanın bekâsı yoktur. Gönlünü halka da bağlama halkın da vefâsı yoktur..."
 
İnsanoğlu zayıf yaratılmıştır. Dünyaya geldiğinden beri içine düştüğü sıkıntılardan, maruz kaldığı belalardan kendisini koruyacak bir güç, bir sığınak aramıştır. Bir yerden medet ummaya kendisini mecbur hissetmiştir. Ezelden beri onu titreten, korkutan "Ölüm muamması"nı ve buna karşı içine düştüğü ümitsizlik karanlığından kurtulmak için çare aramış durmuştur.
Bunun içindir ki; tarihte hiçbir kavim ve kabile yoktur ki, bir ma'budu olmasın!..
En ilkel topluluklarda bile, tapındıkları "tanrı"ları vardı. Kimi ağaçtan, kimi taştan kendi elleri ile yaptıkları ve şekil verdikleri putlara tapıyor ve onlardan medet umuyorlardı. Hâlbuki, kendileri de çok iyi biliyorlardı ki; duymayan anlamayan, iyiliği veya kötülüğü dokunma ihtimali olmayan bu cansız varlıklardan hiçbir hayır gelmezdi. İçgüdülerini tatmin ve tapma ihtiyaçlarını giderebilmek için bu yolu seçmişlerdi.
Bazı insanlar da Güneş'e, Ay'a, yıldızlara, bazı hayvanlara ve ateşe taparak kendilerini avutuyorlardı. Ne gariptir ki, hâlâ bunlara tapanlar mevcuttur ve sayıları da az değildir...
Rabbimiz bizim acizliğimizi bildiği için, bize doğru yolu gösteren Peygamberler ve kitaplar gönderdi. Böylece, bizi sahte ve yalancı mabutlardan kurtarıp, gerçek mabuda (kendisine) kavuşturdu. Bundan dolayı ne kadar hamd etsek yine de azdır.
Nimetlerin en büyüğü, iki cihan saadetine vesile olan iman nimetine kavuşmuş bulunuyoruz.
İnsanlar, çağımızda kendisine başka ilâhlar edinmiş, onlara tapmakla ömürlerini heba etmektedirler. Bu yeni ilâhlar; para, makam, mevki; şan, şöhret ve buna benzer şeylerdir.
Bir insan, makamını ilâh kabul eder ve ona taparsa, makamı da onu köle hâline getirir. Makam elde etmek veya makamını muhafaza edebilmek için yapamayacağı fedakârlık yoktur, her şeyini feda etmeye ve her türlü zillete katlanmaya hazırdır.
Bu kadar çok değer verdiği dünya saltanatı ele geçse bile birkaç günlüktür. Belli bir müddet sonra ne hayat kalır ne de saltanat... Dünya makamı, parası, şan ve şöhreti kabrin kapısına kadardır. Değer mi onu gaye edinmeye?
İbrahim aleyhisselam gibi "Ben batan şeyleri sevmem" demeli ve kalıcı saltanata talip olmalıyız.
Sadi-yi Şirazi buyuruyor ki: "Gönlünü dünyaya bağlama, çünkü dünyanın bekâsı yoktur. Gönlünü halka da bağlama halkın da vefâsı yoktur. Gönlünü Rabbine bağla, O'na güven, bir kul için Rabbinden daha hayırlısı yoktur."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.