İnsanoğlu gamdan hali değildir!

A -
A +
Âşık Sümmâni… Erzurumlu "Sümmâni Baba" adıyla da bilinen Türk halk edebiyatının özü, sözü ve kalp gözü bir olan bu önemli şairinin asıl adı Hüseyin olup 1861 yılında Erzurum’un Narman ilçesinde doğmuş ve 5 Şubat 1915’te vefat etmiştir. Biz Türkoloji ilmiyle ilgilenen kimseler Âşık Sümmani’yi bir kültür ve edebiyat kişisi olarak tanısak da türkü severler onu daha çok türkü icra eden sanatçılar tarafından seslendirilen şiir ve türküleriyle tanır, bilirler. Şu türküyü bilmeyenimiz var mıdır? “Ervah-ı ezelde levh-i kalemdenBu benim bahtımı kara yazmışlarBilirim güldürmez devr-i âlemdenBir günümü yüz bin zara yazmışlar” Âşık edebiyatındaki “rüyasında âşık olmak motifini” Âşık Sümmani'de de görüyoruz. Rüyasında Gülperi adındaki genç kıza âşık olan Sümmani, diyar diyar gezerek 'Gülperi’yi arar uzun zaman. “Gülperi ile Sümmani” adındaki hikâye, Erzurum ve çevresinde bugün dahi teferruatlı bir şekilde anlatılır. Âşık Sümmâni şiirlerini hem heceyle hem de aruzla yazmıştır. Alaylı bir şair olmasına, eğitim görmemesine rağmen aruzla şiir yazmış olması ilginçtir! Kayıtlarda rastlanmasa da aruzu biliyor olması bir şekilde kendini eğittiğini, bu konuda bilgi sahibi olduğunu düşündürüyor. İçinde derin manalar gizlenen öğretici şiirler kaleme almıştır: “Sümmânî âh edip sararıp solmaGelen Mevlâ’dandır kimseden bilmeSevilen bir yere çok gidip gelmeKesilir muhabbet itibâr olmaz” Âşık Sümmânî, "alaylı" bir şairimizdir. Lakin bütün şiirleri baştan aşağı bir hikmet kervanı gibidir. Gönül gözünün ardına kadar açık olduğu Sümmânî Baba ne söylemişse kalpten söylemiş ne anlatmışsa gönülden anlatmıştır. İnanoğlu’nun içler acısı hâlini, açmazlarını, çıkmazlarını, inişlerini, yokuşlarını kendinden bilip söylemiştir:
“Dünyayı sevenler veli değildir
Canı terk edenler deli değildir
İnsanoğlu gamdan hali değildir
Her birini bir efkâra yazmışlar”
Âşık edebiyatının en önemli hususlarından birisi de halk şairlerinin karşılıklı atışmasıdır hiç kuşkusuz. Âşık Sümmânî’nin, Karslı Âşık Şenlik ile yaptığı atışmalar yörede büyük ilgi uyandırmış, zaman içerisinde çok geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Kars’ta karşılaştıkları bir düğünde şöyle atışırlar: Âşık Şenlik: “Merhaba Ustam Sümmânî gevher saçan merhaba,Kelâm-ı kadim içinde harfi seçen merhaba,Hasret kaldık bu dünyada mâhitâp ziyâsınaDünyanın müzeyyen keyfin koyup geçen merhaba” Âşık Sümmânî: “Sümmân hizmet eder gevher satanaBen de geldim gardaş sizin vatanaLütfun bana benzer hükmün sultanaBu Çıldır elinde cân mısın gardaş” Bir taraftan "Âşıklık" geleneğini sürdüren Sümmânî Baba, öbür taraftan da yazmış olduğu irfani derinliği olan şiir ve türküleri edebiyatımızın zirvesindeki irfan taraçalarına bırakmıştır. Yazımızın başında bahsettiğimiz türkünün sözleri bugün dahi bütün çevrelerce söylenmekte ve dinlenmektedir:        
“Olaydım dünyada ikbali yâver
El etsem sevdiğim acep kim ne der
Bilmem tecelli mi yoksa ki kader
Beni bir vefâsız yâre yazmışlar

Yazanlar Leyla’yı Mecnun kitabın
Sümmâni'yi bir kenara yazmışlar”
Âşık Sümmânî’nin tavrını ve tarzını sürdüren ve hâlâ onun izinde yürümeye çalışan birçok halk ozanımız bugün de onun ismini her fırsatta dile getirmekte ve onun şiirlerinden istifade etmektedirler. Erzurum, Kars, Artvin ve Erzincan yörelerinde onun şiir ve söyleyişlerinin izleri vardır. Öyle ki bu yörelerde “Sümmânî Tarzı” denilen bir makam ile şiirlerini ve türkülerini söyleyen âşıklar vardır. Bir 5 Şubat günü dâr-ı dünyaya veda eden Sümmâni Baba'nın aruz ölçüsüyle yazdığı bir gazeliyle sözlerimizi bitirelim: “Reddeyleme arzuhâlim icrâ et efkârımıYâ kime ifâde edeyim Sultanım senden gayri   Sümmâni’yem bir âh ile bir recâ bir cânım varBaşka yoktur cân içinde cânânım senden gayri”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.