Amcam Ahmet Kabaklı…

A -
A +
Şeyhü’l Muharririn… Yani “Yazarların Üstadı, Hocası”… Edebiyat dünyasının ilimde, irfanda, erdem, fazilet ve şahsiyette zirve olarak gördüğü Ahmet Kabaklı Hoca'ya verdiği isimdir. Türkiye gazetesinde uzun yıllar “Gün Işığında” adındaki köşesinde edebiyat, fikir, irfan, nezaket ve nezahet içerikli yazılarıyla aklımızı ve gönlümüzü aydınlatan büyük münevverdi o. 24 Mayıs 1924 yılında Harput’ta dünyaya geldi ve 8 Şubat 2001 yılında rahmet-i Rahman'a yürüdü. Hem gazete yazılarıyla hem çıkardığı “Türk Edebiyatı” dergisiyle ve hem de birbirinden kıymetli kitaplarıyla geniş bir okur kitlesini etkiledi, derin izler bıraktı. Gerçek bir münevverdi, bir duruşu ve istikrarı vardı Kabaklı Hoca’nın. Sadece hakikatin, doğru bildiğinin peşindeydi. Mertti, dürüsttü, vicdanlıydı, itibarlıydı, gerçek bir dava adamıydı. Dostlarını, arkadaşlarını ve nice genç yazarı destekledi, arka çıktı ve edebiyat dünyasına nice güzel isimler kazandırdı. Bugün özellikle milliyetçi ve muhafazakâr bildiğimiz belli bir yaşın üzerindeki neredeyse bütün yazar ve şairler onunla bir şekilde teşrik-i mesai yapmış, Türk Edebiyatı Vakfı çatısının altında onun gönül sohbetlerinin feyzinden istifade etmişlerdir. Özellikle beş ciltlik “Türk Edebiyatı” ansiklopedisi bugün çok önemli bir kültür hazinesidir. “Müslüman Türkiye”, “Mâbet ve Millet”, “Kültür Emperyalizmi”, “Bürokrasi ve Biz”, “Temellerin Duruşması” adlı fikrî eserleri bugün gençlerimizin mutlaka okuması gereken eserlerindendir. Kabaklı Hocayı bir sütunda anlatmak kâfi değildir. Kendisini özlüyoruz, yeri dolmuyor. Kabaklı Hoca, Arvasi Hoca gibi önümüzde ufuk açan gönül erlerinin kıymetini ve eksikliğini her geçen gün biraz daha iyi anlıyoruz. Kabaklı Hocayı önceki gün güzel bir hukukumun olduğu kardeş çocuklarından, yeğenlerine sordum. Herkesin yakından tanıdığı büyük ozanımız Esat Kabaklı Ağabey bakınız neler söyledi: “Amcam Kabaklı ailesinin baş tacıydı. O Elâzığ’a geldiğinde onun etrafında hâlelenir, onun bizimle sohbet etmesini beklerdik. Yazılarını yazmak için odasına geçtiğinde bizler de kapının önünde bekleşirdik.  Bütün yeğenleri ona benzemeye, onun yolundan gitmeye çalıştık. Bizim ailemizin Kabaklı Hocasıydı; amcasıydı, koruyup kollayanıydı ve başımız dara düştüğünde ilk arayacağımız kişi amcamızdı. Hiç imtina etmezdi. Elazığ’a geldiğinde Harput ağzıyla konuşur, çocuklarla çocuk gibi olurdu. O da memleket hasretini böyle giderirdi, bugün böyle anlıyorum. Biz yeğenlerine devamlı, iyi birer insan olmayı, saygın insan olmayı, dünyada şöhret ve paradan daha önemli değerlerin olduğunu anlatırdı. Saygın olma hâli her şeyin üzerindedir derdi. Elazığ’a geldiğinde bütün komşuları, evleri ziyaret ederdi. Zaten her akşam bir evde ailece toplanır, onunla sohbet imkânı bulurduk... Onun ailemize kazandırdığı 'soy ismi' saygınlığından, hem darbeler yedik hem güzellikler gördük. O da sıkıştığımız vakit bundan ötürü o badireyi atlatmamız için elinden geleni yapardı. Onu çok özlüyoruz...” Rahmetli Servet Kabaklı Ağabey'in kendisinden sürekli bahsettiği ve “Sen benim ikinci kız kardeşimsin” dediği ve benim öz ablam kadar sevdiğim Ayşe Sema Kabaklı Doğan ise Ahmet Kabaklı’ya hasretini şöyle ifade ediyor: “Değerli Kardeşim, dostum, Meryem Aybike beni arayıp Kabaklı Hoca için bir şeyler anlatmamı istediğinde özlem ve hasretin ilk günkü gibi yüreğimi sızlattığını hissettim. Çocukluğumda amcamın 'baba ocağı' dediği anasının hayır duasını almak için, kardeşlerinin evine geldiğinde evimiz bayram evine döner bizler de bayram havası yaşardık. Onun gelişiyle her şey kutlulanır, mutlulanırdı. O önceleri sadece benim amcamdı ve zaman ilerlediğinde Ahmet Kabaklı Hoca'yı tanıdım. O sadece benim amcam değildi, memleket sevdalısı, Müslüman Türkiye için, kalemiyle çırpınan, yazan ve haykıran bir Alperen’di... Genç kızlığa adım attığımda can yoldaşımdı. Dertleşir, bir gamım kederim varsa ilgilenirdi. Amcam ilim irfan kokardı, gül kokardı, iman kokardı, amcam insan kokardı... Yoğun bakımdan çıkarken, Ayşe Sema’sına bakıp, 'beni bırakma' diyen amcamdı o. En son vedalaşma zamanı geldiğinde, emr-i Hak vaki bulacağı vakit bana o güzel ilmiyle şunları söylemişti:-Ayşe’ciğim yavrum, Allah ikimize de gitmeyi emrediyor. Senin yavrularına benim Allah’a kavuşma vaktim geldi, deyip Allah’a kavuşan Amcamdı o. Amcacığım seni çok özledik, bu millet seni çok özledi, can amcam…” Ruhu şad mekânı cennet olsun inşallah...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.