Çanakkale cihadının yılında!

A -
A +
Türk tarihinin en zor meydanı hiç şüphesiz Çanakkale’dir. Türk Milletinin var oluş mücadelesinin yanında Hakk’ın ve batılın da mücadelesidir Çanakkale meydan muharebesi...
Osmanlının bütün kaynaklarını tükettiği bir savaş olmanın yanında, “Ya istiklal ya ölüm” ifadesinin ete kemiğe büründüğü, Türk’ün ve İslam’ın iman gücüyle Batı'nın çelik kanatlarını kırdığı, Türk tarihinin en önemli zaferidir Çanakkale.
Çanakkale Savaşı, bütün Türk ve İslam dünyasında “özgürlük ve mücadele” kavramlarının sembolü olmuştur. Çanakkale, bütün dünyaya bir başkaldırıştır, bir meydan okumadır, bir ölüm kalım savaşıdır.
İngiliz Churchill, Türk milletinin bu destansı duruşunu şu sözleriyle ifade etmiştir:
"Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına âdeta bir kale gibi dikilmişlerdir.”
18 Mart Çanakkale Zaferi, Türk milletinin bir varoluş destanıdır…
Peki gençlerimiz, küçük çocuklarımız bu büyük zaferi Türk tarihine altın harflerle yazan o büyük ruhun farkında mı? Yüz binlerce genç, yaşlı, kadın erkek nasıl oldu da bu büyük ruhun etrafında kenetlendi? O yüksek ruhu, o mirası yeni kuşaklara aktarma hususunda edebî eserlerin, sinema ve dizilerin önemi büyüktür.  Nitekim tarihî hadiseler, edebiyat eserlerinde zamanın ruhu gözetlenip yeni baştan anlatılıp yazılırsa yeni kuşakların bu olayları anlama, yorumlama, içselleştirme kabiliyetleri de o denli artar...
Nitekim Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu hususu şöyle ifade ediyor:
“Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
Çanakkale Zaferinin 104. yıl dönümünü bugün kutlarken tarih bizlere neler fısıldıyor, insanın aklına neler neler geliyor… Edebiyat tarihinin sayfalarında kimler ne söylemiş ne yazmış bir kez daha hatırlıyor insan.
Şairlerimizden Yusuf Dursun Hoca yazmış Esat Kabaklı Ağabey bestelemiş:
“Malazgirt’te Alpaslan’ın dilinde
 Surlarda Ulubatlı’nın elinde,
Çanakkale cihadının yılında;
 Zemin kan kırmızı, ay yıldızı ak,
 O mübarek bayrak, işte bu bayrak!”
 
Çanakkale savaşını en iyi anlatan şiir, hiç şüphesiz Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şiiridir. Bu şiir, bu büyük var oluş mücadelesinin bir yazılı vesikası gibidir, öylesine içten öylesine gerçekçidir:
 
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor.
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
 
Akif’in bu şiiri, ebediyete kadar bu milletin dilinde olacak zira bu şiirin verdiği ruh ve ifade unutulursa işte o vakit Çanakkale elden gidecektir. Aslında şair Necmettin Halil Onan “Dur Yolcu” şiirinde bunu anlatmak istemektedir:
 
“Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!"
 
Evet bir devir ve o devrin insanları yitip gitmiştir lakin ay yıldızlı bayrağın aydınlığını bırakarak yürümüşlerdir er meydanına. Savaşmaktan kaçınmamış ve yiğitçe, mertçe toprağa düşmüşlerdir. Hüseyin Nihal Atsız bakınız bunu nasıl ifade ediyor:
“Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara…
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara,
'Çanakkale' ufkunda, 'Sakarya' toprağında.”
 
Ve "Destan Şairi" Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu son noktayı koyuyor:
 
Dön ardına bir bak hele
Hatırına neler gele...
Dar boğazda Çanakkale,
Tarihin en zor meydanı!
 
O dönemleri yaşayan, derinden etkilenen ve şahitlik eden Tanzimat dönemi romancısı Sami Paşazade Sezai ise Çanakkale için şu çok önemli cümleleri kuruyor:
“Çanakkale müdafaası, üç harikalar muharebesidir: Hâli kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti, vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.