İkbal için ahbâbı siâyet yeni çıktı!

A -
A +
Düzenbaz bir çağdayız.
Akıllar karışık, yürekler karışık, fikirler karışık, dünya karışık ve hasılı insanoğlu bir o yana bir bu yana savrulup duruyor. Bu çağın insanı aklı, kalbi ve menfaatleri arasında çatışma yaşamaktadır. Bu nedenle mutsuzdur, öfkelidir, saldırgandır.
Aynı tarafta olduğunu sandığımız, aynı türküyü dinlediğimiz insanlar kavga ediyor, kimi ayıracağımızı, kime inanacağımızı gerçekten de şaşırdık. Herkes haklı, herkes fikirde, işte, davada on numara! Oysa hakikat bir ve yeganedir!
Önceki gün sosyal medyada aynı tarafta olduğunu sandığımız iki tanınmış kişinin kavgasına tanık olduk. Biri hanımefendi, öteki kendisini eski defterleri açarak utandırmaya, aşağılamaya çalışıyor kendince… Hanımefendi de boş durmuyor ve o da beyefendinin eski defterlerini açıyor ve çarşaf çarşaf seriyor umumi efkârın önüne…
Peki ya sebep?
Sebebini sanki Ziya Paşa biliyor:
“İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı”
(Yüksek mevkilere erişebilmek için dostlarını çekiştirmek moda oldu; eskiden bu tür çirkinlikleri bilmezdik, bu çeşit hüner ve beceriler yeni çıktı.)
Partizanlıkta gelinen nokta, fikir ve duruşta konuşlanılan mevzi… Bu durum kavga nedeni, aşağılama nedeni, hakir görme, kabalık nedeni! Geçmişte savunulan görüş ve düşüncelerin zaman içerisinde ifrat ve tefritten mütevellit, hatalar ve yanlış tespitler barındırması, görüş sahibine birer tehdit unsuru olarak sunuluyor.
Peki insan geçmişte savunduğu fikirleri nedeniyle hataya düşemez mi? Düşer. Hata yapamaz mı? Yapar. Peki bu kavga, bu hataları birbirlerinin yüzüne yüzüne vurma hastalığı nereden neşet etti?
Bu bir mümin tavrı mıdır?
Mümin, mümin kardeşinin ayıbını örter düsturu nerede kaldı? Biz bu asil öğretiyi hangi ara unuttuk böyle? Bizleri böylesine şeytanlaştıran, merhametten ve hoşgörüden ırak düşüren, vicdanımızı aradan çıkaran, bizleri biz yapan bütün değerler manzumesinden koparan şey nedir? Sİ-YA-SET!
Sanırsınız ki yarın hakkın divanında bizleri siyaset mevzuları üzerinden sigaya çekecekler! Bu dünyalık, fani işler yüzünden birbirlerinin kalbini binbir yerinden kırıp parçalayan insanlara sorarsanız hepsi de mütedeyyin insanlar!
Ziya Paşa, belli ki o devirde de bu mevzular var, şöyle diyor şu dizelerde:
“Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzârinde”
(Birçok acemi müneccim, gökte yeni yıldızlar keşfedeyim derken gaflete dalarak yollarının üzerindeki kuyuyu görmez.)
Bu mudur, biz böyle mi olacaktık diye sormak istiyorum. Afaki mevzular nedeniyle kalp ve gönül kırmak, insanları toplum nezdinde itibarsızlaştırmak, karşı taraf dediğiniz insanların önünde küçük düşürmek, onlara el ovuşturmak mıydı bütün davamız? Yarınki Türkiye böyle mi inşa edilecekti?
“Türk cihan hakimiyeti mefkuresi” veya “İ’lâyı kelimetullah” bu kafa ile mi vücut bulacaktı? Bu nasıl bir kafa ve yürektir ki fani işler nedeniyle kalpler kırılıyor, gönüller parçalanıyor, ruhlar lime lime ediliyor?
Bu kavgalar bizleri mefkuremizden alıkoyuyor, önümüze taşlar diziyor hâlbuki. Yollar uzuyor, mesafeler gittikçe uzaklaşıyor ve biz maalesef enerji kaybediyoruz, güç kaybediyoruz, zaman kaybediyoruz. Koskoca hanımefendilerin, beyefendilerin kendilerine çekidüzen vermesi gerekmez mi gayri?
Ziya Paşa’nın şu tecrübesi bakınız bizlere ne söylüyor:
“Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık”
(Eyvahlar olsun ki bu oyunda yine bizler yandık; çünkü zarar ortada bu konuda ne kazandığımızı bilmiyoruz, daha doğrusu hiçbir şey kazanmadık…)
Oysa bizlere ne söylenmişti:
“Gönüller tamir et ehli dil isen!”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.