Ramazan pidesine yufka muhalefeti!

A -
A +
Toplum olarak gittikçe yalnızlaşıyoruz bilmem farkında mıyız?
Akrabalık bağları iyice zayıfladı, anne baba ilişkileri koptu kopacak, aile kurma, evlilik gibi cem eden faktörlerde ise çok ciddi bir düşüş var. Gençlerin hayata, yarınlara bakışı ise oldukça menfi bir istikamette seyrediyor. Kısacası toplumsal hayatımız tehlikeli bir kıskacın içinde tabiri caizse ağır hasta!
Bütün bunların hiç şüphesiz birçok sebebi var.
Ekonomik sıkıntılar, işsizlik, geleceğe dair hayal kuramama vs. bu sıkıntıların en tepesinde yer alıyor lakin hiçbir şey için henüz geç değildir. Bu saydığımız olumsuzluklar çaresiz şeyler değildir. Dünyevi olan derdin çaresi de dünyevidir. İstenirse o deva bulunur, ancak manen kaybettiğimiz şeylerin telafisi daha zordur…
İşte bakınız ramazan ayı bir ceylan gibi bütün güzelliğiyle çıkıp geldi ayların ötesinden. Ramazan ayı kültür ve medeniyet coğrafyamızın en önemli dinî ‘ritüeli’dir. Bu ayı güzel ve huzurlu geçirmek önemlidir. Ramazan demek iftar demek, imsak demek, dayanışma demek, sosyalleşme demek, hatırlama demek!
Çok değil on, on beş yıl önce insanlar, evlerine birilerini iftar yemeğine çağırmanın hazzını yaşamak için yarışırlardı âdeta. Bir bereket, bir huzur ve güzellik vardı sosyal yaşamda. Burada şimdi kalkıp da “zaman değişti” gibi yersiz ve anlamsız bir telakkide bulunmayacağım zira değişen zaman değil, sosyal hayatımızdır, insanlarımızdır, insanların hâl ve tavırlarıdır, derunumuzdur!
Geçen gün mahalleden bir ablamızla sokakta rastlaştık ve ayaküstü hâl hatır sorarken söz ramazan hazırlıklarına geldi ve bana komşu kadınlarla birlikte ramazan için yufka açtıklarından söz etti. Öyle ya ramazan pidesi olur da yufkası olmaz mı? Ramazan pidesine yufka muhalefeti mi diye sordu şakayla! Nasıl olduysa laf ramazan davetlerine geldi, insanların maddi sıkıntılar içinde olduğunu konuştuk. Bu ablamız beni çok şaşırtan şu arifane tespitlerde bulundu:
-Aslında, eskilerde, bizim çocukluğumuzda maddi sıkıntılarımız daha büyüktü lakin şükür vardı, şükürle birlikte bereket vardı. Evlerde dualarla çoğalan bereket, eşyaya tamah etmekle birlikte kaybolup gitti. İnsanlar ne kadar çok kazansalar da hep yok, hep sıkıntı. Çünkü arabası varsa, gidip bir üst modelini alıp borca giriyor, evi varsa satıyor daha iyi bir muhite gideyim diyor, yazlık alayım, kışlık alayım diyor, kimisi evinde bir kap yemek yapmıyor, sürekli dışarıda yiyor, tencere kaynamıyor! Böyle bir anlayışta maddi sıkıntı biter mi, huzurlu olunur mu? Böylelikle devamlı surette borç harç insanları mutsuz ediyor hâliyle, evlerde huzur kalmadı, kimse evlenmek istemiyor, boşanmalar, evlenmelerden fazla…
Açıkçası bu tespit karşısında sustum nitekim gerçekten de tam olarak toplum hayatımızın hâli pürmelalini özetleyen bir konuşma idi. Mübalağa etmiyorum, Anadolu irfanının sesi olan ablamızın bu tespitini değme ekonomistler yapamaz!
Sosyo, ekonomik ve kültürel hayatta özellikle de aile kurumunda çok ciddi savrulmalar yaşadığımız şu günlerde herkese; medyaya, sinema ve dizi sektörüne, eğitim kurumlarına, aile bakanlığına birtakım görevler düşüyor. İnsanlarımıza bazı değerlerimizin, hasletlerimizin ve bizi biz yapan kültür unsurlarımızın yeni baştan hatırlatılması lazımdır.
Geliniz bu ramazan ayından feyz alıp sosyal hayatımıza renk ve ahenk katalım, yaşantımıza mana katan fiillerle iştigal edelim, kalp gözüyle görelim, etrafımızda olup bitenlerin farkına varalım, gönül coğrafyasında huzurlu bir yürüyüş gerçekleştirelim. Yalnızlıklarımız, hüzünlerimiz, arzu ve emellerimiz yatışsın, yorgunluklarımız azalsın, zamansızlığımız tükensin…
Hasılı ramazan ayına şöyle yürekten, samimiyetle bir “hoş geldin” diyelim…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.