Bir “Türk dünyası” gerçekte var mı?

A -
A +
Türk dünyası bir hayal mi hakikat mi?
Türkistan neresidir?
Üzülerek söylemeliyim ki hâlihazırda bizim gazetecilerimiz ve aydınlarımız kısaca Türkistan diye adlandırdığımız atalar yurdu hakkında maalesef yeterince fikir sahibi değiller. Öyle ki günümüz aydınlarının tümü bir araya gelse bütün Türk dünyasına Kırım’da tek başına fikrî anlamda nüfuz eden bir İsmail Bey Gaspıralı etmiyor!
Geçmişte bu anlamda oldukça donanımlı yazarlarımız gazetecilerimiz gerçekten de çok büyük mücadeleler verdiler. Merhum Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Servet Kabaklı, Ahmet Kabaklı, Seyyid Ahmet Arvasi, Dilaver Cebeci, Yavuz Bülent Bakiler gibi büyük üstatların o büyük mücadelelerini gazetemiz Türkiye’nin arşivlerinde bulmak mümkündür. Doğu Türkistan’ın efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin’e ülkemizde en büyük desteği Türkiye gazetesi ve Ahmet Kabaklı Hoca vermiştir.
Bir “Türk dünyası” gerçekte var mı?
Bu soruyu görüş ve düşüncelerine değer verdiğim, yazılarından istifade ettiğim kıymetli yazar Ağabey’imiz Yusuf Kaplan Hoca geçtiğimiz pazar günkü yazısında soruyordu.
Taşkent, Buhara gibi önemli Türkistan şehirlerine yaptığı ziyaretlerin ardından üç yazı kaleme alan Yusuf Kaplan Hoca, bu yazılarında hemfikir olduğum çok önemli tespitlerde bulunsa da katılmadığım, kesinlikle eksik bulduğum hususlar da vardı. 
Dolayısıyla Türk dünyasıyla ilgili tasavvurlarını kaleme aldığı üç yazıyla paylaşan Yusuf Kaplan Hoca, yazımıza konu olan ilgili yazısının bir yerinde şunları söylüyordu:
“En basitinden hiçbir ülke kendini “Türk” devleti olarak görmüyor; Kırgız olarak, Özbek, Kazan, Azeri, Tacik olarak görüyor. Oysa bunlar Türk devletleri. Hepsi Türk ama kendilerini öncelikli olarak Türk olarak tanımlamıyorlar. Sadece Türkiyelilere Türk diyorlar, “siz Türkler” diye söze başlıyorlar”
Açıkçası bu görüş tartışmaya açık, biraz da karmaşık bir husustur.
Bugün Türk dünyasını en iyi bilen kıymetli dostumuz Prof. Dr. Kürşad Zorlu’ya bu hususu soruyoruz. Kürşad Zorlu, Türkistan’ı karış karış gezen, her türlü bilimsel, içtimai ve kültürel faaliyete katılan, gerçekten de bu ülküye emek veren bir aydınımız olarak bizlere şunları söylüyor:
“Türk dünyasında "Türklük" meselesi oldukça hassas bir konudur. Algılar ve kavramlara yüklenen anlamlar farklı olabilmektedir. Bu sebeple zaman zaman "onlar kendisini Türk görmüyor" şeklinde soru ve görüşler gelmektedir. Oysa bu insanlara biraz vakit ayırıp sohbeti derinleştirdiğinizde tarihin belirli bir bölümünde kesildiğinizi fark edeceksinizdir. Ancak Türk dünyasının ortak tarih konuları İslamiyet öncesi dönem irdelenmeden gerçeğine ulaşamaz. Ayrıca bu ülkelerin hâlihazırda bağımsız birer devlet olduğu ve kendi coğrafyalarında millîleşme yönünde adımlar attıkları unutulmamalıdır.
70 yılı aşkın süre SSCB boyunduruğunda yaşamak zorunda kalan bu ülkelere zaman tanımak gereklidir. Üstelik Bir Kazak "ben Kazak'ım" ya da bir Özbek "ben Özbek'im" dediğinde burada öne çıkan vurgu çoğunlukla öz benlik duygusudur. Güçlenen ya da gelecekte güçlenmesi düşünülen devletin millî kimliğinin bir tecellisidir. Türklük ise bu coğrafyada tarih ve ortak medeniyetin izlerini taşıyan ve okudukça öğrenilen, yaşadıkça fark edilen bir inanç sistemidir.
Eğer Türk dilinin sadece Türkiye Türkçesinden ibaret olduğunu düşünenler var ise bu en basitiyle büyük bir yanılgıdır.
Dolayısıyla paylaştıkça artırılabilir, pekiştirilebilir. Kazak dili ya da Kırgız dili ve diğerleri...Türk dil ailesinin birer parçasıdır. Peki Türkiye'de konuşulan dil nedir? Türkiye devletinin dili olan Türkçedir. İşte hassas ayrım burada kendisini gösterir. Türkçe Türkiye'de, Kazakça Kazakistan'da, Türkmence Türkmenistan'da konuşulan bir Türk dil unsurudur"
Nokta!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.