Bayramınız mübarek ola!

A -
A +
“Bayram geldi mi bütün evlere bir şetaret, bir huzur el atıyor.
İnsanlar galiba asıllarına dönüyor. O’cu, bu’cu, şu’cu demeden tüm insanlar evlerinin kapılarını ardına kadar açıyor. Evlere konuklar gelsin istiyor, sofralar şenlensin, bereketlensin diliyor!”
Evet tırnak içine aldığım metin yıllar önce yazdığım bir denememin içinden bir alıntı… Nedense o yıllarda gördüklerim ya da yaşadığım muhit veya zamanın ruhu bana bunları hissettirmiş. Bayrama dair telakkilerim bu şekildeymiş meğer!
Oysa şimdi geriye dönüp baktığımda o yıllarda hissettiğim bütün güzel şeylerin şimdilerde yosun tuttuğunu söylemeliyim. Bir şeyler olmuş, insanların ruhundan bazı esintiler çekip gitmiş, mana kaybolmuş ve yerine baştan ayağa maddiyat gelip çökmüş kabilinden bir duygu içindeyim.
Ağlanacak hâlimize her dem gülüşümüz yok mu, insan kahrediyor! Artık hiç kimse yaşının insanı değil, kültür ve medeniyetinin insanı da değil, inandığı, aidiyet hissettiği, tasavvurlarında güya kendini bulduğu oluşumların, partilerin insanı da değil yazık ki!
Toptancı bir yaklaşımın bireyleri olma yolunda birbirimizle yarışıyoruz. İyi insanlar, merhametli, şefkatli, iyiliksever, iyi kalpli insanlar bile kötü insanlara tabi oldular. Üzüm üzüme baka baka morarıyor, kararıyor, çürüyor…
Eskilerin deyimiyle aklıselim ve kalbiselim insanlar ortalarda yoklar ve onlarsız hayat hakikaten çekilmiyor. Her mahallede akil insanlar vardı hani… Yoksulun, fukaranın, kederlinin, mahzunun, dulun, yetimin, kimsesizin, yolunu yönünü şaşıranın önüne çıkıp ona el uzatan “buradayız” diyen o güzel insanlara ne oldu?
Çocukluğumun Malatya’sında mahallemizde bu insanlardan birkaçını tanımıştım. Birisi teyzemin kocasıydı ve zengin bir esnaftı. Bir de Mehmet Efendi adlı ak sakallı, nur yüzlü bir dede vardı. Kendisine boşu boşuna “efendi” denmemişti nitekim gerçekten de tam bir Osmanlı efendisiydi. O ekibin başında işte bu Mehmet Efendi vardı ve rahmetli babam da içindeydi...
Bu akillerin dünya görüşü birbirinden farklıydı. Mehmet Efendi ülkücü, teyzemin kocası millî görüşçü, babam demokrat partiliydi vs. Ancak onları bir araya getiren etkenler “iyilik, merhamet ve iman” gibi amillerdi. Her biri büyük bir nehrin kolları gibi aynı ummana aktıklarının bilincinde idiler. Millî ve yerliydiler…
Şimdi bütün bu olup bitenlere baktıkça gerçekten de gözlerime de kulaklarıma da hissettiklerime de inanamıyorum. Aynı davaya inandıklarını söyleyenler bile birbirlerinin ayağını kaydırıp, ihanet edip öne çıkma yarışında kıyasıya bir savaş içindeler. Hiç kimsenin fakir fukaraya, işsize, aşsıza el uzatacak dermanı yok zira her biri kendini dünyanın merkezi zannediyor! Her şey onlar için…
Ramazan boyunca takip ettim…
Zenginlerin sofralarında sadece zenginler vardı. Herkes kendini gösterme yarışında helak oldu. Oruç tutanların sayısında ne yazık ki inanılmaz düşüş var. Şehirlerin yeme içme mekânları dolup dolup taştı. Herkesin ibadeti kendine elbette ancak uluorta yeme içme ne zaman böyle aleni oldu? Beş on sene evvel gayrimüslimler bile Müslümanlara saygıdan ötürü aleni yiyip içmez iken, bizim bu hâle gelmemiz tuhaf ve acı değil mi?
Hasılı bayram o eski bayram değil!
O şetareti, o huzuru evlere yayan, bayramları bayram yapan insandı! İyi, güzel, fedakâr, diğerkâm, vefalı ve merhametli insanlardı. Peki geç mi? Hiç değil, hemen yandaki komşuya bayram ziyareti yapınız. Hâl hatır sorunuz, hısım akrabalara gidiniz, bayramı bayram gibi yaşayınız. Amasız, nedensiz, fakatsız!
Bayramınız mübarek ola!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.