Bunlar ikiyüzlü!

A -
A +
 
Bilet alınarak girilen Ayasofya, artık abdest alınarak girilen bir mabede, bir camiye dönüştü şükürler olsun. Fatih Sultan Mehmet Han’a şimdi borcumuzu ödedik, İstanbul’a da hakkı olanı teslim ettik.
Bu Türk milleti için bir varoluştur, yıllarca üzerine atılı ataletten kurtulma, kendine dönme, kendi gerçekliğini kabul etmedir. İstanbul’un elbette fiziksel olarak camiye ihtiyacı yoktur, ancak Müslüman Türk milletinin tarihine, atalarına, Fatih Sultan Mehmet Han’a bir borcu vardı ve Ayasofya, camiye dönüştürülerek işte o borç ödendi.
Bizim aklı bir karış müstemleke havalarında olan sol tayfa, âdeta yas tutuyor, vay efendim şimdi Batılı devletler ne der, o ne der, öteki ne der, beriki ne der? Gariplerim şimdi bunun derdine düşmüşler! Yazık, geçekten çok yazık!
O Hristiyan bloku ülkeler, uzun yıllardır sanki bize gül, karanfil dağıtıyorlardı. Bize karşı olan kin ve nefretlerinde yüzyıllardır ne değişti? Hiçbir şey!
Bu cami dışında her türlü mabede sevdalı olan tipler tam olarak birer ikiyüzlüdür!
Çin, Doğu Türkistan’da camileri bir bir yıkarken bu tayfadan hiç ses gelmez!
Mesela adını duyduğumda yüreğimin titrediği Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrindeki İdgâh Camii, (Bayram Camii) Çin Devleti tarafından yıkılarak yeri bir otoparka dönüştürüldü! Bu Cami için ne İslam âleminde ne Batı dünyasında ne de bizim içimizdeki Bizanslılardan ses geldi! Bu cami, cuma günleri tam 10 bin kişiyi alacak kapasitede büyük ve tarihî bir cami idi. 1442 yılında inşa edilen bu cami, artık yok!
İdgâh Camii ve Kaşgar için merhum Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun şu şiiri ne güzel ne anlamlı ne hüzün vericidir!
 
Yer sofralarında sessiz bekleyiş.
Kaşgar’dayız… Bir ramazan vaktidir.
Fergana düzüne çoktan indi gün…
İdgâh Câmii'nde ezan vaktidir.
 
'Ezan'ın adı var sedâsı tutsak…
'Allahü ekber’in nidâsı tutsak...
İbâdetler mevcut; edâsı tutsak…
Kanımın içime sızan vaktidir.
 
Sessizlik eritmiş demiri, tuncu...
Bilemiş yürekte mukaddes hıncı.
Yüzlerde görmedim iftar sevinci…
Bu an, ifritimin azan vaktidir.
 
Ne zamandır güneşlerim küsufça…
Er doğmuyor Satuk Buğra vasıfça,
Has Hâcipler yetişmiyor Yusuf’ça.
İrfan tarlamızın hozan vaktidir.
 
Kutlu ocaklarda yanmıyor odum…
Bacalardan yüce tütmüyor dûdum.
Dil tahtımın Şehin şâhı Mahmûd’um!..
Türkistan’da Türk’ün hazân vaktidir.
 
Şimdi kendilerine “İdgâh Camii” yıkılmış desek bize kuvvetle ihtimal bu “Çin’in iç işleri, biz karışamayız” diye politik bir cevap verirler. Ama Türkiye kendi "Misak-ı Millî" sınırları içindeki bir hususta bir tasarrufta bulunsa ağız birliği edip dünyaya yaşadıkları ülkeyi böyle şikâyet ederler...
En çok taraf oldukları, en çok düşündükleri Yunanistan’ın başkenti Atina’da açık tek bir cami yok, bu tayfadan yine ses gelmez! Mesela Yunan dostlarına hiç demezler, “İşte kardeşim, bakın buraya bir Müslüman gelse namaz kılacak caminiz yok, bu ne iştir? Yoksa siz seküler değil misiniz? Laik değil misiniz? İnsan haklarına saygılı değil misiniz?”
Bu soruları Yunan dostlarına sorarlar mı? Sormazlar, soramazlar çünkü varoluşlarını o dostlarına borçludurlar. Dün Pamuk'u, Şafak'ı, Mengü'sü hep birlikte koro hâlinde Ayasofya’nın cami oluşunu yine Batılılar üzerinden fitne fücur yazılarla eleştirdiler…
Öyle ki Fener Rum Patriği bile onlar kadar sert yorumlarda bulunmadı neredeyse!
Onlar çatlayadursun, bizim yüreğimiz cami mahyaları gibi ışıl ışıl!
1453 yılına geri gittik, İstanbul’u ve bütün Anadolu’yu yeni baştan fethettik âdeta. Fatih Sultan Mehmet Han'ın torunları olanlar bu asil duyguyu tanır ve bilirler! Elin oğlu ise hep çan sesine taraftır doğal olarak!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.