Yoksa siz bedevi misiniz?

A -
A +
 
Önceki gün malum tayfanın gündeminde bir musluk vardı!
Şu bildiğiniz mutfak musluğu!
Artık Türk siyaset tarihine “klozet” tartışmasının üzerine bir de “musluk” tartışması eklendi. Yarın da belki mutfak tezgâhını konuşuruz! Kimbilir? Yani öylesine şirazesini kaçırdık her şeyin.
Hanımefendi, Sayın Emine Erdoğan, “Aşure Günü” münasebetiyle mutfakta aşure yaparken çekilmiş bir fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaşınca olanlar oldu. Siyasi hesaplaşmalarını aile efratlarına saldıracak kadar yozlaştırmış çevreler, içi zengin malzemelerle dolu güzelim “aşure” varken, dillerine çok gariptir ki bir musluk bataryasını doladılar.
Hakikaten çok şaşırdım!
Devletin en üst tepesindeki bir makamın, Cumhurbaşkanlığı konutunun mutfağındaki musluk, ciddi ciddi tartışıldı ve o musluğun fiyatı üzerinden ne hakaretler edildi…
Açık söylüyorum bu eleştiri filan değil, düpedüz ahlaksızlıktır. Binlerce yıllık devlet geleneği olan, tarihine sayısız imparatorluk, devlet ve beylikler sığdırmış bir milletin Cumhurbaşkanlığı Konutu’nun musluğunu tartışmak hadsizliktir, aymazlıktır, şuursuzluktur, basiretsizliktir...
Bunu yapanlara Osmanlının şaşaalı saraylarını göstermek lazım. Asırları devirip gelen o saraylarda kullanılan malzemeyi gördüler mi acaba? Peki o saraylarda bulunan eşyaların kalitesinin farkındalar mı?
Bir kere bu devlet, bir çadır devleti değildir.
Bu devlet herhangi bir devlet de değildir. Selçuklunun, Osmanlının bakiyesi olan, Türk töresi gereğince de temsil makamı her zaman bu kabil tartışmaların dışındadır.
Çok önemli bir kültürel ritüeli paylaşan Hanımefendi’ye yapılan bu nezaketsizlik, siyasi çekişmelerin geldiği nokta itibarıyla da çok üzücü ve düşündürücüdür. Aile, mahremiyet, nezaket, edep kurallarını derinden ihlal eden bu insanların hangi kültür ve medeniyet dairesine mensup olduklarını gerçekten çok merak ediyorum…
Kaldı ki toplumun ortak paydalarından olan “Aşure” gibi bir güzel bir ritüelin üzerine yapılan bu tartışma hüzün vericidir. Bu ayda Anadolu’da mahallelerde aşure kaynatılıp ev ev dağıtılır. Bunun çok anlamlı bir sebebi vardır. Yine Osmanlı saray mutfaklarında büyük kazanlarda aşure pişirilir ve halka dağıtılırdı. Bu ritüel asırlardır hem Anadolu’daki dergâh kültüründe hem de İstanbul’daki Saray çevrelerinde devam ettirildi. Türk Edebiyatında “Muharremiyye” adı verilen edebî  türün en önemli temsilcisi de Fuzuli’dir. Yine Keçecizade İzzet Molla, Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galip, Behişti, Leyla Hanım, Adile Sultan, Şeref Hanım gibi şairler de bu türde şiirler yazmışlardır.
Tartışmaların içine aile efradını çekmek, onların üzerinden siyaset yapmak ne kadar zavallıca. Bu bizim milletimizin tarihi ve kültürel hasletlerine uygun bir yaklaşım değildir. Çünkü aile makamı kutsaldır, hanımefendiler, çocuklar her türlü münakaşadan, eleştiriden münezzehtir.
Nitekim bu ülke insanının kahir ekseriyeti, devletin temsil makamının parayla pulla ölçülemeyecek kadar önemli olduğunun bilincinde ve farkındadır. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Büyük Türk Milletinindir. Üzerinde tartışma yürütülen “musluk” o külliyenin bir parçasıdır. Makamlar gelip geçerken hiç kimse o makamın musluğunu alıp gitmedi, gitmeyecek!
Ve bu ülkede daha önce ne klozet ne de musluk tartışıldı!
Bu insanlara şunu söylemek lazım:
-Kardeşim, devletin Cumhurbaşkanlığı Konutundaki musluk sizi niye böyle gerdi? Ne bekliyordunuz? Bakır alaşımdan bir musluk mu emrederdiniz? Yoksa kromdan mı isterdiniz? Ne isterdiniz?
Hatta hiç mi musluk olmasaydı?
Yoksa siz bedevi misiniz?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.