İnsanlık nereye koşuyor?

A -
A +
İnsanlık “başarı” adını verdiği şeye koşuyor...
Yediden yetmişe herkesin ağzında bu kelime var ve herkes bu fiili icra etmek için kıyasıya bir mücadele içinde. Lakin dünyada başarı namına gözle görülür, elle tutulur, akıl, izan ve marifetle tartılır bir durum yok yazık ki!
Bilim insanları, sabahtan akşama kadar dünyayı biz kurtardık diyor. Herkes sempozyum, kongre, toplantı, panel vs. pek çok buluşma arasında mekik dokuyor lakin bu pandemi sürecinde bilimin hangi aşamada olduğunu bütün dünya test etti, gördü! Bilim resmen sınıfta kaldı...
Aslında sorarsanız bütün iş sahalarında hummalı bir çalışma var. Herkes aşırı çalışmaktan kafasını kaşıyamıyor. Özel olsun, tüzel olsun bütün kurum ve kuruluşlar, okullar, üniversiteler, fabrikalar, hastaneler, belediyeler, iş yerleri, lokantalar, mağazalar, alışveriş merkezleri, köyler, kasabalar ve  şehirlerde hemen her gün rutine binmiş tekrarlar var…
Dünya böyle, ülkemiz böyle, şehrimiz böyle, ilçemiz, kasabamız mahallemiz, köyümüz böyle! Herkes o başarının peşine düşmüş koşturuyor, yakalamaya çalışıyor. Yakalamaya çalıştıkça da başarı kaçıyor!
Sahi günümüz gerçekliğinde başarmak nedir?
Liseli gencin tıp fakültesini kazanıp doktor olması büyük bir başarıdır. İş hayatına atılan gencin günden güne zengin olması, parasına para katması da başarıdır! Genç kızın/erkeğin binlerce gencin arasından sıyrılıp iyi maaş alacağı bir işe girmesi, öteki genç sporcunun ilgilendiği alanda öne çıkması, birincilik elde etmesi… Şarkıcının büyük paralar kazanması, kendisine yıldız denmesi, oyuncunun bütün dizilerde ve filmlerde oynaması, gazetecinin veya yazarın ekran ekran dolaşması vs… 
Toplum bütün bu olup bitenlere “başarı”, bunları yapamayanlara da doğal olarak zıddı olan “başarısız” diyor!
Zorlukları aşmak, yığınları geçip çıkmak, para pul kazanmak, dünya nimetlerini sorunsuz elde etmek veya dünyaya ait nimetleri bir şekilde ele geçirmenin adı “başarı” olarak kayda geçiyor!
Mesela çok dürüst, hiçbir eğrisi büğrüsü olmayan, hâl ve tavırlarına son derece dikkat eden, evine ekmek götürüp mütevazı ve ortalama bir hayat süren insanlara “başarılı” dendiğini acaba bir ben mi duymadım?
Yuvasını gözü gibi koruyan, kocasına iyi bir eş, çocuklarına iyi bir anne veya eşine sadık bir koca, çalışıp çabalayan, evine helal ekmek götürmek için hile ve harama bulaşmadan işini düzgün yapan bir babaya “başarılı” dendiğini siz duydunuz mu?
Kalemini sadece hak ve hakikat için eline alan, dünyevi hiçbir nesne için kalemini eğip bükmeyen, kimsenin önünde eğilmeyen bir yazara ödül verildiğini, takdir edildiğini, rahat yaşadığını, peşinden yüz binlerin gittiğini ve kendisine “başarılı” dendiğini hiç gördünüz mü, işittiniz mi?
Torpil yaptırmadan, bir zümreye kapılanmadan, sırtını bir dayıya, amcaya, babaya, teyzeye dayamadan, bilgisiyle, ilgisiyle, görgüsüyle, edebiyle, ilim ve irfanıyla gittiği bütün kapılardan eli boş geri çevrilen insana da “başarılı” denmiyor… “Beceriksiz” deniyor biliyor musunuz?
Başarı sözcüğü bu seküler dünyada öyle kirletildi öyle kirletildi ki mütevazı, iddiasız, güzel ve doğru olan hiçbir fiili artık “başarı” olarak addetmiyor, takdir etmiyoruz farkında mıyız?
İlmin, irfanın, ihsanın, adaletin, hikmetin, rahmetin, faziletin, rikkatin kutlu yağmurlarında filizlenen güzel hasletleri bağrında taşıyan nice insanın alnına hırs ve tamahkârlıktan uzak kaldıkları, seküler dünyanın elbiselerini üstlerine giymedikleri için “başarısız” yaftasını yapıştırıveriyoruz…
Hasılı, bizim kültür ve medeniyetimizde başarı tam olarak neydi hatırlıyor musunuz?
Başarı, Hakk’a uygun düşmekti!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.