İstanbul’da ne deneniyor?

A -
A +
Batı siyasal yapılarında siyasetin merkezi giderek küçülüyor. Örneğin Batı Avrupa’da uzun süredir popülist partiler ve siyasetçiler yükselişte.
Radikal sağ ve sol partilerin yanında köklü partilerden gelmeyen ya da geçmişte farklı siyasal partilerde bulunmuş genç siyasetçiler, farklı adlarla “siyasi hareket” formu üzerinden parlatılarak seçimlerde belirli bir başarı yakalamaları sağlanıyor.
Bu “hareket” formatındaki oluşumlar, geleneksel siyasi parti yapılanmaları ya da formatını kullanmıyorlar.
Fransa’da Macron’un Yürüyüş (En Marche) Hareketi, İtalya’da Komedyen Beppe Grillo ve internet girişimcisi Gianroberto Casaleggio tarafından 2009’da kurulan 5 Yıldız Hareketiİspanya’da TV sunucu Pablo Iglesias’ın partisi Podemos’u bu popülist hareketlerin öne çıkanları.
Buraya Yunanistan’da Aleksis Çipras’ın partisi Syriza’yı ve hatta geçtiğimiz aylarda Ukrayna’da cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan 41 yaşındaki ünlü komedyen Vladimir Zelenskiy’yi de ekleyebiliriz.
Bu hareketlerin bazıları kendilerini solda tanımlasalar da durdukları yeri ya da ideolojik görüşlerini söylemekten kaçınıyorlar.
Popülist hareketler yola çıkış amaçlarını, sadece sağcıları ve solcuları değil, “ülkelerinin tüm halkını birleştirmek” gibi sloganlarla açıklıyorlar.
Seçmen algısı ve davranışlarını daha çok ana akım medyanın dışında, sosyal medyalar üzerinden şekillendirmeye çalışıyorlar.
Kampanyalarında “ücretsiz su” vadeden de var. “Ulaşımı bedavaya yakın” bir fiyatla sabitleyeceğini söyleyenler de.
Bu popülist hareketlerin öne çıkan en önemli ortak özellikleri, küresel sistemin oyuncuları, medyaları ve hatta iş dünyaları tarafından desteklenmeleri.
Bunlardan bazıları kendi ülkelerinde kısmi seçim başarıları da elde ettiler. Ancak seçimleri kazanmalarının daha ilk yıllarında devraldıkları ekonomiyi ve kurulu düzeni çok daha geriye götürdüler.
Fransa’da popülist vaatlerle iktidara gelen ve vaatlerinin hiçbirini gerçekleştiremeyen Macron’dan, Sarı Yeleklilerin taleplerine bu anlamda bakmak oldukça öğretici.
İşte, Yunanistan’da Syriza, devraldığı sistemi ağır bir seçim yenilgisi ile geçtiğimiz günlerde çok daha kötü bir şekilde bırakmak zorunda kaldı.
Esas konumuz olan İstanbul seçimlerine gelirsek….
Türkiye’de AK Parti karşıtı muhalefet, 16 Nisan cumhurbaşkanlığı referandumunda “hayır” oyu veren seçmen kitlelerini bir “blok” olarak değerlendirmişlerdi. Ve “hayır bloku” olarak değerlendirdikleri kesimlerin Türkiye’de seçimleri kazanmasının yolunun, Fransa’da Macron’un 2016’da başlattığı Yürüyüş Hareketi’ne benzer bir örgütlenme ile mümkün olabileceğini savunuyorlardı.
Muhalefette bulunan siyasi partileri kimliksizleştirerek, siyasi duruş ve görüş farklılıklarının üzerini örterek tüm muhalefeti bir araya getirmekten bahsediyorlardı.
Bunun için farklı yöntemler denediler. Popülist Türk milliyetçi İYİ Parti ile etnik Kürt milliyetçisi HDP’yi bile bir araya getirdiler.
Bu mühendislik siyaseti ile şimdilik hem 24 Haziran seçimlerinde hem de 31 Mart seçimlerinde, seçmenin taktiksel oy verme davranışını şekillendirerek kısmi sonuç aldılar.
Şimdi İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı üzerinden 16 Nisan referandumunun ardından kurgulanan esas mühendislik siyasetini devreye sokmak istiyorlar.
Ekrem İmamoğlu CHP’nin adayı. Ancak buna rağmen İmamoğlu’nu partisizleştirmeye çalışıyorlar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ortalarda görünmüyor. CHP’nin İstanbul İl Başkanı kamuoyundan saklanıyor.
İmamoğlu Batı’da yeni ortaya çıkan partisiz popülist siyasi hareketlerin ayak izine basarak, onların takip ettiği yol ve yöntemleri uygulayarak sonuç almaya çalışıyor.
Siyasette popülizmin tüm araçlarını kullanıyor.
İstanbul seçimlerinde sanki ABD’liler oy kullanacakmış gibi, Ekrem İmamoğlu, Washington Post gazetesine op-ed yazıyor. İstanbul’da nasıl bir seçim kampanyası yürüttüğünü anlatıyor. Türkiye’yi ve iktidarı Batılılara şikâyet ediyor. Seçimleri kazanmak için Batı’dan destek istiyor.
AK Parti’yi ve Erdoğan’ı iktidardan düşürmek için uzun süredir her yolu deneyen Batılılar da CHP’nin İstanbul adayından desteği hiç esirgemiyorlar. Alt tarafı bir belediye başkanlığı seçimi falan demiyorlar.
Bu güne kadar Erdoğan karşıtlığı üzerinden Türkiye’de iktidarı zayıflatacak her girişimi desteklediler. Bir süre İYİ Parti ile oyalandılar. İYİ Parti Başkanı’na “demir leydi” falan dediler. Oradan bir sonuç çıkmayınca yeni arayışlara girdiler.
Şimdi de İstanbul seçimleri üzerinden denemeye devam ediyorlar…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.