CHP, HDP’nin kapatılmasını mı istiyor?

A -
A +
Başlıkta CHP’yi zikrettim. Aslında sadece CHP değil. Buraya İYİ Parti, Saadet Partisi ve diğer bazı muhalefet çevrelerini de ekleyebiliriz. Yazının başlığı da öylesine bir soru değil. 24 Haziran ve 31 Mart seçimlerinde Millet İttifakı partilerinin temsilcilerine ve özellikle CHP’lilere; HDP ile seçim ittifakı yapmalarından dolayı bir eleştiri getirildiğinde tekrar ettikleri cümle, “HDP yasal değilse kapatılsın” şeklindeydi. Kayyum atanmasının ardından, aynı çevrelerin görevden alınan HDP’li başkanları savunma stratejileri yine benzer. Mealen diyorlar ki: “Halkın oyları ile seçilmişleri görevden aldığınızda, seçmenleri cezalandırıyorsunuz. HDP terörle arasına mesafe koyamıyorsa ve teröre destek veriyorsa, partiyi kapatın. Böylece, halkın oyları da boşa gitmesin...” Bugüne kadar, PKK’ya müzahir birçok parti kuruldu. HEP’le başlayan süreç, DEP, ÖZDEP, HADEP,  DEHAP, DTP, BDP, DTK  ve HDP gibi çeşitli isimlerle devam etti. Bu partilerin tamamı, “terör örgütü ile bağlantı” gerekçesiyle kapatıldı...            *** Aslında, PKK terör örgütüne müzahir partiler en başından itibaren sivil alanda demokratik siyaset ve mücadele için kurulmamıştır. Terör örgütünün ve sivil uzantılarının kendi jargonlarıyla, “legal alanda” PKK’nın kitle bağlantısını kurmak için bir “arka bahçe” olarak düşünülmüştür. Ayrıca, PKK’nın uluslararası çevrelere “doğrudan ve açıktan” ulaşma aparatı için de partileşmeye ihtiyaç duyulmuştur. Zamanla bahse konu partilerle ilgili, “PKK ile arasına mesafe koyacağı, demokratik alanda mücadele edeceği ve terör sorunu çözümünün bir parçası olabileceği” beklentisi oluşmuştur. Hatta bunun için söz konusu partiler bazı çevreler tarafından cesaretlendirilmiştir de. Örneğin, HDP’ye bu anlamda Çözüm Süreci’nde özellikle Kürt seçmenler tarafından bir kredi açılmıştır. Geçmişte PKK’ya müzahir partilerle arasına mesafe koyan Kürt seçmenin önemli bir kısmı, “HDP güçlenirse, PKK’nın şiddeti ve terörü bitirmesi için baskı unsuru olur” düşüncesiyle bu partiye 7 Haziran’da yüksek oranda destek vermiştir. Ancak, HDP yüzde 13 oy almasına ve 80 milletvekili ile parlamentoya girmesine rağmen, seçimden önceki sözde “demokratik siyaset” taleplerini bir kenara bırakarak hızla şiddeti savunan bir pozisyona geçti. Milliyetçi etnik Kürt siyasal partileri ile ilgili değişmeyen gerçeklik şudur: Bu partiler anlamlı bir oranda halktan oy aldığında ya da kendilerine farklı kesimlerden destek bulduklarında; bu desteği sivil siyasetten yana değil, PKK’dan yana kullanmışlardır. PKK terör örgütü ise, sivil uzantılarına verilen desteği kendisine verilmiş gibi göstermeyi tercih ederek, alınan oyları şiddetin halk tarafından onaylanması olarak sunmuştur. 7 Haziran seçimlerinin ardından, HDP’lilerin, yüksek bir öz güvenle “Biz savaşın arka ve lojistik cephesiyiz”, “kiminle savaşıyorsanız onlarla barışırsınız”, “Sırtımızı YPG ve Kandil’e dayadık” açıklamalarını bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Son iki seçimdir HDP’nin CHP ve Millet İttifakı ile yaptığı iş birliği üzerinden geliştirdiği “kazandırdık” ve “kaybettirdik” öz güveni, HDP ve PKK’ya tekrar 7 Haziran sonrasındaki rollerini hatırlatmaktadır. HDP’liler, seçilmelerinin ardından “ittifak öz güveni” ile hareket ediyorlar. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasından, HDP’li belediye başkanlarının göreve gelir gelmez bir önceki kayyum atamalarının gerekçelerini oluşturan iş ve işlemlerin aynısını yaptıkları anlaşılıyor. Tekrar yazının başlığındaki soruya dönersek… “Teröre destek veriyorsa niye kapatmıyorsunuz” argümanı ile hareket eden CHP’liler, AİHM içtihatlarına ve Venedik Komisyonu’nun kriterlerine göre HDP’nin pekâlâ kapatılabileceğinin farkında. CHP’liler, acaba gerçekten HDP’ye kapatma davası açtırarak buradan siyasi bir kazanç mı elde etmek istiyor?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.