Belediyelerde acı gerçekler dönemi

A -
A +
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere, küçüğünden büyüğüne muhalefetin yönettiği farklı belediyelerde, her gün yeni bir tartışma başlığı gündem oluyor.
Seçimlerin üzerinden daha iki yıl bile geçmeden…
Algı çalışmaları, gerçeklikler karşısında artık aciz kalıyor. Kurmaca siyaset günü kurtarmaya yetmiyor. Çokça övünülen “kampanya makinaları” zaten çoktan hata vermişti.
“Radikal sevgi” söylemleri, yerini “had bildirme” seanslarına ve öfke siyasetine bırakmış durumda. Vaat olarak kurguda iyi duran “kurmaca hikâyeler”, bir türlü gerçekleşemiyor.
İlk yıl, “belediyeyi yeni kazandık”, “enkaz devraldık”, “verdiğimiz sözler dünden bugüne gerçekleştirilemez”“zamana ihtiyacımız var” gibi bahane üretimi ile geçiştirildi.
Hatta “biz çalışacağız ama iktidar önümüzü kesiyor” denilerek, mağduriyet bile üretilmeye çalışıldı.
Özellikle tepki siyasetini her şeyden çok önemseyen seçmenlere, “az bekleyin daha geçmiş yönetimin yolsuzluklarını ifşa edeceğiz” denildi. Beklenti yönetimi ile bu çevreler bir süre idare edildi.
Hatırlanacağı gibi seçimler öncesinde; su, ulaşım, doğalgaz, halk ekmek ve en genel anlamda belediye ile ilgili hizmetlerde, CHP’li belediye başkanları ucuzluk vadetmişlerdi. Hatta daha inandırıcı olabilmek için yapacakları indirimleri “namus sözü” vererek duyurmuşlardı.
Belediye hizmetlerini ucuzlatacak ve yatırımlara ayrılacak yeterli kaynaklar zaten vardı, hazırdı. Onlara göre, mevcut AK Parti belediyeleri kaynakları israf ettiği için hizmetler de pahalıydı.
En önemli vaatlerden biri, şehir içi toplu ulaşımın kolaylaştırılmasıydı. Bu konuda iki basit dokunuş yeterliydi.
Diğer taraftan belediyelerde her şey şeffaf olacaktı. Hizmetlerde ayrımcılık olmayacaktı. Zaten liyakat konusunda taviz verilemezdi.
Gelinen süreçte…
Verilen sözler tutulamadığı için bocalamalar devam ediyor.
Özellikle İstanbul’da toplu ulaşımda, mevcudun kullanımı dahi organize edilemiyor. Covid salgını ile mücadelede en önemli başlıklardan biri olan toplu ulaşım iflas etmiş durumda. 
Şehir içi ulaşım hizmetleri, ucuzlayıp kolaylaşması bir yana, daha da pahalılaştı. Suya, doğalgaza, halk ekmeğe ve her türlü belediye hizmetine zam geldi.
Seçimden önce yeterli olduğu söylenen kaynaklarla, yatırım yapmak şöyle dursun mevcut hizmetlerin bile yürütülemediği şikâyetleri başladı.
Muhalefet liderleri her ağızlarını açtıklarında hükûmetin ekonomi konusunda batılı devletlere el açtığını söylüyorlar. Ancak, kendi partilerinden olan belediye başkanları Avrupa bankalarına giderek, “Erdoğan’ın kaybetmesi için biz başarılı olmak zorundayız, bize ucuz kredi verin diye” kulis yapıyorlar.
Muhalefeti destekleyen medya, yerel yönetimlerde yaşananları haberleştirmede zorlanıyor. Hatta haber dilinde komik duruma düşme pahasına kötü gidişi perdelemek için çabalıyor.
Bir örnek…  İBB Meclisi'nde İmamoğlu yönetiminin suya yüzde 40’lık zam talebi AK parti grubunun oyları ile engelleniyor. AK Parti grubunun zorlaması ile zam talebi yüzde 6,8’e çekiliyor.
Sözcü Gazetesi bu durumu, “İstanbul’da suya, AKP’nin önerdiği oranla %6,84 zam yapıldı!” şeklinde haberleştirebiliyor.
Belediye başkanları bizzat kendileri, “Çatısı altında mücadele ettikleri CHP’nin içinde bulunan bazı menfaat gruplarının, insan olmayı çoktan unuttuklarını” ilan ediyor.
“Seçilmiş başkanın inisiyatiflerinin hiçe sayıldığı” yine belediye başkanı tarafından açıklanmak zorunda kalınıyor.
Muhalefet yerel yönetimlerde iktidar konumunda. Bu durum, genel muhalefetteki konforunu da giderek kaybetmesine yol açıyor. Çünkü yerel iktidarını sürdürmede karşılaştığı acı gerçekler, ülke muhalefetinde karşısına çıkarılacağını biliyor.
Örneğin, liyakat, şeffaflık gibi kavramları eskisi gibi rahatça kullanamıyor. Hatta geçmiş konforlu dönemlerinde “İstanbul’u Karadenizli müteahhitler mahvetti”  sözünü, büyükşehir seçimlerini Karadenizli bir müteahhidin kazanmasından bu yana unutmuş durumda.
Sonucun sonucu; CHP’nin yerel yönetimlerdeki iktidarı çoktan SOS vermeye başladı!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.