Derinlerde devam eden gerici laiklik anlayışı

A -
A +
CHP geleneğinin içinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bir dönem Kültür Bakanlığı da yapmış olan Fikri Sağlar, katıldığı bir televizyon programında “Türbanlı hâkimin adaleti yerine getireceğinden kuşkuluyum” diyerek, zihnini ve dolayısıyla siyaset anlayışını 1990’larda dondurduğunu net olarak gösterdi. CHP’li eski bakanın sözlerinin içinde “Türban irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniformasıdır” gibi faşizan sayılabilecek bir ifade biçimi de vardı. Bu açıklamaları tepki çekince Sağlar, ifadelerini düzetmek yerine el yükseltti. AK Parti’nin “din kurallarıyla yönetilen şeriat devleti hedefine Türkiye’yi adım adım sürüklediğini” 28 Şubat döneminin irtica söylemi gramerlerini kullanarak bir kez daha dile getirdi. Komik bile değil ama Türkiye’nin İran olacağından falan bahsetti. Özellikle seçtiği ifade biçimleri 28 Şubat nostaljisine özlem duyan içerikteydi. Söz konusu siyasetçi, eski dönemlerin özlemini çekenlerin duygularına da tercüman olmuştu! Çünkü, medyada Sağlar’ın kendi mahallesinden sözlerine karşı çıkanlar olduğu gibi, hak verenler de az değildi. Fikri Sağlar, başörtülü bir hâkime karşı çıkan sözlerine gelen tepkilere cevap verirken, özgürlüklerden, nefret dilinden, demokrasiden, eşitlikten falan bahsetmiş. Hâlbuki kendi kurduğu cümlelerde nefret söylemini de aşan faşizan bir yaklaşım var. Özgürlükçülüğün zerresi bile olmadığı gibi jakoben laiklik anlayışının ete kemiğe bürünmüş hâli, her kelimenin üstüne sinmiş durumda. Eski Kültür Bakanı, sözlerinin desteklediği partiye zarar vereceğini de bildiği için 28 Şubat döneminde darbecilerin çokça başvurduğu “türban” ve “başörtüsü” “ayrımı yaparak kendince bir çıkış yolu bırakıyor. “Türbanı”, “emperyalizm ve kapitalizmin desteklediği siyasal İslamcı ideolojinin simgesi” olarak tanımlıyor. “Türban”la başörtüsü arasında nasıl bir fark olduğu sorulsa, hiçbir anlam ifade etmeyen, Anadolu tipi bağlama şeklinden falan bahsedeceğini biliyoruz. Çünkü içi boş bir ezber olarak benzeri açıklamaları çokça duyduk... Lafı hiç uzatmadan Fikri Sağlar ve onun düşüncesinde olanlara somut bir örnek üzerinden sormak gerekir. Son CHP kurultayında parti yönetimine başörtülü bir kadın da eklemlendi. Acaba CHP yönetimine giren söz konusu başı örtülü kadın siyasetçi “türbanlı” mı yoksa “başörtülü” mü? Çünkü bağlama şekli olarak, Fikri Sağlar’ın güvenmediğini söylediği başörtülü kadınlarla aynı stili kullanıyor. Fikri Sağlar, CHP yönetimine giren siyasetçinin başörtüsünü “türban” olarak görüyorsa söz konusu kişinin de “emperyalizm ve kapitalizmin desteklediği siyasal İslamcı ideolojinin simgesi” olduğunu iddia edebilir mi? Kendi partisinde siyaset yapan başörtülü bir kadına da aynı iftirayı atabilir mi? Sağlar, tecrübesiz bir isim değil. CHP’de yıllarca milletvekilliği ve hatta bakanlık yapmış bir siyasetçi. Dediklerinin ne anlama geldiğinin farkında olacak olgunlukta. Dolayısıyla bu açıklamayı Sağlar tecrübesinde bir isim için talihsiz bir çıkış olarak değerlendirmek mümkün değil. Fikri Sağlar bu düşünceleri dile getirirken yalnız olmadığını da biliyor. CHP içinde Sağlar gibi düşünenler çoğunlukta. Çok değil, CHP 2008 yılında üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştü. İptal ettirmek için bin dereden su getirmişlerdi. Yakın bir dönemde ise güvenlik güçleri personelinin başörtüsü takabileceğine ilişkin düzenlemenin iptali için de CHP’liler Danıştay’a başvurmuştu. Dolayısıyla bakmayın siz CHP Genel Başkanı’nın, “Ya çağın neresindeyiz biz ya? Kişi başörtüsü takar takmaz o onun tercihidir” şeklindeki açıklamalarına. CHP, başörtüsü başta olmak üzere, yakın döneme kadar sürdürdüğü radikal laiklik anlayışı ile ilgili bir hesaplaşma içine girmedi. Bu konuda sahici bir öz eleştiri yapmadı. Erdoğan döneminde, siyaset dönüşüme zorlandı. Yasakçı devlet anlayışı değiştirildi. Aynı zamanda orta sınıfların güçlenmesiyle toplum öz güven kazandı. CHP değişen ve dönüşen bu siyasal ve toplumsal alanda siyaset yapmak zorun olduğunun farkında. Toplumun yüzde 50’sine ulaşıp oy almanın öyle eski siyasi alışkanlıklarla olmayacağını biliyor. Bunu bildiği için de tamamen değişmek yerine, günü kurtarmaya çalışıyor. Bugünün deneyimi ile 1990’lı yıllara tekrar dönsek CHP ve benzeri anlayışta olanlar geçmişte yaptıklarının aynısını tekrar etmekten kaçınmaz. Hatta, bugünleri gördükleri için dindar muhafazakâr kesimlerin güçlenip siyasette ve devlette etkin olmaması için daha çetin bir mücadele yöntemine başvururlar. Gericilik zaten tam da böyle bir anlayışın tezahürüdür...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.