Ekran doktorları!

A -
A +
Türkiye koronavirüsle yaptığı mücadelede önemli kazanım elde etti. Vaka sayısındaki artışa rağmen, yoğun bakım ve solunum cihazına bağlananların sayısı azalıyor, başarılı bir tedavi süreci uygulanıyor. Ancak virüs konusunda o kadar çok görüş açıklanıyor ki, kime inanacağımızı şaşırdık. Bir Prof. çıkıyor, 2 hafta sonra düze çıkacağız diyor, bir diğeri olağanüstü hâlin eylüle kadar devam edeceğini söylüyor. Çin’de koronavirüs afeti başladığı zaman Pekin hükûmeti ilk olarak ne yaptı biliyor musunuz? Konu ile ilgili olmayan uzmanların görüşlerini yayınlayan televizyon kanallarını kapattı... Kadın doğum, çocuk sağlığı, gastroenteroloji (mide bağırsak) Nöroloji (sinir sistemi) göğüs hastalıkları, kardiyoloji (kalp), psikiyatri… uzmanlarını ekrana çıkarıp saatlerce konuyla ilgili ilgisiz anlattıklarını dinlemek zorunda mıyız? Haftanın 7 günü ekranda iki saat süreyle zaten psikolojik travma geçiren Türk halkına bir sürü tıp olayını anlatarak sonra onu getirip virüse bağlayanlar kafaları karıştırmaktan başka hiçbir iş yapmıyor. Ne uyku kalıyor ne moral. Latince terimler kullanarak sanki doktorlarla konuşuyorlar. Koyunun kavala baktığı gibi dinliyoruz. Dikkat ederseniz birbirleriyle zaman zaman anlaşamıyor, tartışmaya da girebiliyorlar. Bu konuda söz sahibi olmayı hak eden iki dal var: Enfeksiyon ve mikrobiyoloji. Her gün aynı yayın… İnsana aaa bu kadarı da çok fazla dedirtiyor…
İkinci problem. Sağlık Bilim Kurulu üyelerinin açıklamaları. Bu kurul ocak ayında bir araya getirildikten sonra her gün düzenli olarak buluşuyor alınan tedbirlerin nasıl sonuç verdiğini, hangi yeni tedbirlerin alınması gerektiğini görüşüp karara bağlamıyor mu? Bağlıyor. Bu kurulda herkes kendi düşüncesini açıklamıyor mu? Açıklıyor. Kurulda bu görüşlerin ortak noktası esas alınarak bir karara varılmıyor mu? Varılıyor. Peki o zaman bu saygıdeğer Prof.’larımız neden ekranlarda saatlerce görüş açıklama lüzumunu hissediyor? Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca her akşam düzenli olarak bu kurulun aldığı kararları rakamlarla kamuoyuna duyuruyor. Şimdi bu üyeler böyle davranarak bir anlamda kurulun aldığı kararları ikinci plana atmış, şahıslarını öne çıkarmış, kurulun başkanı olan Sağlık Bakanımızın etkinliğini zayıflatmış olmuyor mu? Ortada Türk halkının sağlığını tehdit eden korkunç bir virüs var. Bununla çok başarılı bir mücadele veriyoruz. Ama bunun ardından değişik açıklamalarla insanları huzursuz ediyoruz. Yani kaş yapayım derken göz çıkarıyoruz. Bu konuda en yetkili ağız Sağlık Bakanımızdır. Alınan kararları o açıklıyor, soruları o cevaplıyor! O’ndan başka kimse konuşmamalıdır. Aksi hâlde hem kurulun itibarı düşürülüyor, hem de değerli bilim adamlarımız yıpranıyor.
Cuma gecesi yaşanan olayın şöyle gerçekleştiği bildiriliyor. Bilim Kurulu, 29 Mart’ta başlayıp 12 Nisan’da sona erecek 14 günlük karantina süresinin son iki gününü sağlıklı sonuç alınması için 30 büyük şehirde sokağa çıkma yasağı ile geçirilmesini tavsiye etmiş. Cumhurbaşkanı uygun görmüş. İçişleri Bakanlığı saat 22.00’de kararı açıkladı, ancak fırınların, eczanelerin ve su istasyonlarının açık olacağını saat 23.00’te duyurduğu için izdiham oluştu.15 günden beri yaptıkları stokları yeterli görmeyen açgözlü vatandaşlar birbirine girdi… Bu 1 saatlik gecikme salgın hastalığa yönelik uygulamayı tehlikeye düşürecek gerekçesiyle İçişleri Bakanı istifa etti, Cumhurbaşkanı kabul etmedi. Olay kapandı. Korona süreci devam ediyor, ama biraz gecikecek…
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.