Hoş gelişler ola!..

A -
A +

Galatasaray, altını çiziyorum "bugün için", sadece Türkiye'de değil, dünyada bulabileceği "en iyi teknik direktör" ile anlaşmış ve Fatih Terim'i "üçüncü defa" göreve getirmiştir!.. Elbette, "Terim'i sevmeyen, başaramayacağına inanan" çok insan vardır, hatta "Galatasaray'ın bugünkü yönetiminin içinde" de "böyle" düşünenler de vardır; şu veya bu sebeplerle "görüşleri öyledir", saygı duyulması gerekir!.. Nasıl ki, "benim gibi" Fatih Terim'i seven, başarılı olacağına inanan, "ikinci gelişindeki hatalarından ders alarak bugün onları tekrarlamayacağını" ve de "ilk gelişindeki başarıları" ve belki de "dahasını bile" gerçekleştirebileceğini düşünen insanlar varsa, "olumsuz" düşünenlerin olmasını da "doğal" saymamız, anlamamız ve hoş görü ile karşılamamız gerek!.. Aslında "böyle düşünenlerin" Galatasaray yönetiminin içinde olmasının da "sağlık işareti olduğunu" ve bu tablonun Galatasaray'da "tek tip düşünmeye zorlanma" döneminin ve de "Başkanlık sistemi vardır" garabetinin hızla sona erdirildiğini ortaya koyması bakımından, bir başka "sağlık işareti" olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz!.. Terim zor adamdır ve de zor günlerin adamıdır; köşesinde oturduğu bunca zamanı, "eline geçecek yeni bir fırsatı" nasıl "daha iyi değerlendireceğini ve koyacağı hedeflere ulaştıracağını" en ince detaylarına kadar plânlayarak geçirmiştir!.. "Başarı - Başarı - Başarı - Hem de hemen başarı" parolası ile iş başına gelen bir başkan ve yönetim, Terim'e, plânlarını gerçekleştirmek üzere, hiçbir yönetimin biçemeyeceği kadar "ümit verici" bir kaftan giydirmi ştir!.. "Başarılı olmaktan başka çaresi olmayan" Terim için "bu kaftanı giymek" ayni günde Milli Piyango'dan, Spor Loto'dan ve İDDAA'dan "en büyük ikramiyeyi tek başına kazanmak gibi" bir şans olmuştur ve Terim bu imkân ve fırsatı en iyi şekilde kullanmak zorundadır ve kullanacaktır; başka bir şansı ve alternatifi yoktur!.. Aysal, baştan "soğuk baktığı" Terim kozuyla "bir taşla birkaç kuş birden vuracağını" anlamış ve bu "önemli" adımı, "ondan beklemeyenleri" hayrete düşürecek bir tarzda atmıştır!.. "Başkan, yönetiminin içinde olan ve hatta kendisine yakın" ama yönetimin dışında olan bazılarının, "Florya ve takım ile olmasını bekledikleri" iştah açıcı yakın ve sıcak ilişkilerinin ortaya çıkaracağı gerilimleri, anlaşmazlıkları, Terim hamlesiyle "baştan" önlemiştir; gerilimler, tartışmalar "kulüp binasındaki odalarda kalacak", Florya'da ve sahalarda "Terim" etiketi ve hakimiyeti "Aysal-Terim birlikteliği sürdüğü" ve de Terim "başarılı olduğu" sürece hükümran olacaktır!.. Herkes bilmelidir ki, Terim, anlı ve de şanlı Rijkaard gibi "Neden bu kadar eleştiriliyorum, bu takım geçen yıl beşinci idi, bu sezon üçüncü, bu başarı değil midir" gibilerden "komik" bir tablonun savunucusu olmayacaktır!.. Terim için başarı tektir; "sevginin, saygının, arkadaşlığın, takımdaşlığın, güvenin, inancın tükenmiş olduğu" Florya'yı adam etmek ve de Galatasaray Futbol Takımı'na alıştığı ve bütün Galatasaray camiasının beklediği kupaları kazandırmak ve de "başında olduğu takımı" ülkenin en modern stadını seyirci ile dolduracak bir iddianın sahibi yapabilmektir!.. Yuvana hoş geldin Terim ve de Allah kolaylık versin!.. Gaf üstüne gaf!.. Ünal Aysal'ı, daha dün bir, bugün iki, "iyi ilişkiler içinde oldukları basın kuruluş ve mensuplarına ayrıcalık gösterisi yapmak" uğruna kandıranlar ve "10 iltimaslı müdür için özel kahvaltı düzenleyenler", ne yaptıklarının farkındalar mı?.. "Yeni seçilmiş" bir Galatasaray Başkanı, "daha mazbatasını almadan" ise "basında ayrımcılık yaparak başlarsa", bunun sonu ne olur; böyle bir "acemilik gafı" ile koltuğa "merhaba" denilirse, sonrası nasıl gelecek, nasıl getirilecektir?.. 56 yıldır basının içinde olan bir gazeteci olarak soruyorum; "Ayrıcalık kahvaltının kıstaslarını hangi işgüzar belirlemiş ve bu ayrımcı listeyi kim yapmıştır?.." "10 daha eşit" spor müdürünün dışında kalan ve "ayrımcılık yapılarak aşağılanan" spor müdürlerinin, spor sayfalarının, TV ekranlarının, radyo mikrofonlarının "Aysal ve yönetimine karşı sempati beslemelerini", Galatasaray'ın yeni Başkanı ile onu "bu çok hatalı, abuk sabuk kahvaltıyı düzenleyerek tuzağa düşürenler" nasıl bekleyeceklerdir?.. Aysal ve yönetimine gösterilen "iyi niyetin ve sıcak karşılayışın bedeli" böyle olursa, bu bedelin ortaya çıkaracağı tepkileri, kim ve nasıl önleyecektir?.. "Ayrıcalıklı ekran ve sayfaların desteğini kişisel arkalarına almak" ya da "devam ettirmek" için bu organizasyonu yapanlara söyleyecek tek sözüm var; ayıp ettiniz, yazık ettiniz; bir daha da yapmayınız!.. Daha "bu büyük gafın açtığı yara tedavi edilmeden", Milliyet Gazetesi'ndeki "Terim'in seçimi haberi" ile ilgili "komik" ve kimseleri inandırmayan, inandırması da mümkün olmayan "oy birlikli" resmi yalanlama gafı, doğrusu ya Galatasaray'ın yeni yönetiminde "medya ilişkileri" konusunda "büyük bir boşluk olduğunu" ortaya koymuştur!.. "Bazı" kuruluş ve kişilerle "iyi ilişkileri olan" insanlar vardır Galatasaray yönetiminde ama "kurumsal ilişkiler" bakımından tam bir başıboşluğun ortada olduğu anlaşılıyor!.. "Kurumsallaşma" diye iş başına gelen Aysal'ın "kişisel ilişkileri sürdürme meraklısı" olanların tuzağına düşmeden "medya ilişkilerini de kurumsal bir temele oturtması", hem de "hemen oturtması" şart görünüyor; Galatasaray Resmi Sitesi, Galatasaray TV ve Galatasaray Dergisi de dahil olmak üzere!.. Aysal'ın, medya ilişkileri ve Galatasaray medya grubunu toparlayacak, "yeniden yapılandıracak" ve çalıştıracak "genç, dinamik, ilkeli, uzman" bir direktöre ihtiyacı var; bu konu çok önemli!.. İlk günlerde atılan yanlış adımların ve yapılan gafların, bunların getireceği tepkilerin ve antipatinin telâfisi zordur; kulaklara küpe olmalı!.. Acı tablo!.. Türkiye'ye, Kütahya'ya, Simav'a büyük geçmiş olsun; ölenlere Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum!.. Ama deprem anında "her yıl birkaç defa sallanmaya alıştığımız" Urla da sallanmaya başlayınca, hemen "haber kanallarımız arasında" zaping yarışına girdim; 2 saat kadar sürdü bu yarışım!.. Ama açık söyleyeyim ki, "gazetecilik mesleği adına utandım"; ekranlardaki o, acemi, şaşkın, "depremin merkezinde evi yıkılmış ve canını zor kurtarmış vatandaşlarımız gibi" paniklemiş, soru sormasını bilmeyen, sorduğu sorunun cevabını bile dinlemediği belli olduğu için söylenenleri bir daha soran, heyecandan kekeleyen, doğru dürüst cümle kuramayan, ekrana bağlanan kişiyi kaybetmemek için sözüm ona "yeni" bir soru yetiştirme telaşı içinde, hazırlıksız olduğu için saçmaladıkça saçmalayan "onca" program takdimcisini izlemek bana "mesleğim adına" ıstırap verdi; yazık, hem de çok yazık!.. Simav depremi, bir-ikisi hariç, TV kanallarımız, hele hele TV haber kanallarımız adına tam bir fiyasko idi; "hafif" söyledim, tam bir rezalet!.. Şişirmek adetimiz!.. "Müthiş golcü"; kim bu?.. Fransa Ligi'nin "orta" takımlarından Toulouse'dan, 2008'de İngiltere Ligi'nin "orta" takımlarından Bolton Wanderers'e gelen ve bu takımda "91 maçta 19 gol atan" Elmander!.. "Maç başına 0.209 gol atan" bir futbolcu var karşımızda; işte "müthiş" golcü bu!.. "Müthiş'ini bıraktım", bu istatistiklere bakarak soruyorum; acaba "hakikaten" golcü mü?.. Asimetrik psikolojik harekât!.. "Kendi konuşurken" bu konuşma "hak", ama "başkası konulurken" o konuşma "ortalığı bulandırma" ve de "ligi germe ve kirletme!.." "Medyaya hakim" Fenerbahçe'nin ve onun "cin gibi zeki" başkanı Aziz Yıldırım'ın bitmeyen "baskı metodu", işte bu; tam bir "asimetrik psikolojik harekat!.." Aziz Başkan, genelde başarılı da oluyor, zira rakiplerinin "bu askeri tabirden" haberleri bile yok; hatta içlerinde "kankacılık oynayacak" kadar "romantik olanları" bile çıkıyor!.. Ne demiş atalarımız; "At binenin, kılıç kuşananın"; ötekilere de alkışlamak kalıyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.