Burak haberine isyanımdır!..

A -
A +

Doğru mu, bilmiyorum. “Doğru olduğuna inanmak” da istemiyorum; “Fatih Hoca, ‘telefonla’ Burak Yılmaz’ı Galatasaray’a gelmeye ikna etmiş!
Bu haber, hemen hemen “bu başlıklar ile” muhtelif gazetelerde çıktı; dedim ya, inanamıyorum.
Haber, “Ortada kalmayacak. Fatih Terim telefonu açtı, ‘Bize gel’ dedi, Burak da hemen ‘Gelirim hocam, kulübümle hesabımı kapatayım, oradayım’ dedi” şeklinde olsa idi, “Gene de itirazım olurdu” ama “o sebep” başka, “bu şekli ile verilen” habere “bir gazeteci, bir spor yazarı, bir Galatasaraylı, bir spor insanı” olarak isyanım, başka!..
“Bu haber ve bu başlıklar”, Fatih Hoca’yı da, Galatasaray’ı da ne duruma düşürüyor, farkında mıyız?..
“Her gittiği kapıdan”, hemen hemen bugün Trabzonspor’da olduğu gibi “çıkmış olan” bir futbolcu var, ortada!
Dahası, “artık” hemen hemen “aklı başında hiçbir kulüp yönetiminin almak için” can atmayacağı bir futbolcu o; zira “geriye dönüşte ‘sporcu olarak’ eksilerle gölgelenmiş” bir kariyere sahip, “futbolcu ve golcü kariyerinin tam tersine” bir durum!..
Burak, “gazetelerdeki olan haber ve başlıklarla Galatasaray’a geliyorsa ve getirilecekse”, açık açık söylemem gerek; “bu durum, Galatasaray için de, Fatih Hoca’m için de çok acı bir itibar kaybıdır” ve kabul edilemez!..
Geliyorum, Burak’ın “koşa koşa da gelse” bile, “alınmasına ‘neden’ itiraz edeceğim” konusuna. “Kankası” Arda da alınsaydı bari! Tam bir dejavu! Sadece “mekân” değişik; millî takım yerine Galatasaray!.. 
Bilmem ki, milyonlarca Galatasaray taraftarı ve Galatasaray camiası “Burak’ı sarı-kırmızılı forma ile seyrederken”, devamlı bir “dejavu” hatırlaması ve duygusu içinde olmak ister mi?..
Ben istemem, ben “böyle futbolcuları” da sevmem, sevemem. Onlara “defalarca ve defalarca” şans verilmiş, yetmemiştir. Etraflarına, takımlarına, arkadaşlarına, genç sporculara “yanlış örnekler” olmuşlar, “onlara güvenen, inanan” yöneticileri, hocaları, dahası taraftarları hayal kırıklığına uğratmışlardır. 
Bakınız, Lucescu’nun “Millî takım bazında ‘İyi yaptı, doğruyu yaptı’ diyeceğim” çok az şeyi vardır, ama bunların başında “Burak Yılmaz’ı millî takım aday kadrosuna çağırmamak” bulunmaktadır!..
Kendisine, “artık futbol dünyasında bulamayacağı bir maddi ve manevi kucağı açmış olan” bir Trabzonspor var ortada ve Süper Lig’de “ondan faydalandığı ve faydalanmaya devam edeceği” bir dönem yaşıyoruz. Dahası “her türlü hatalı ve yanlış adımlarına rağmen,” ona tahammül eden, “kazanmak isteyen” bir başkan ve yönetim de var, ortada. Bu çabalara karşılık, başkan ve yönetimin açıkladığı ve yolların ayrılmasını zorunlu hâle getiren “son derece acı” gerekçeler çıkıverdi ortaya. Peki, söyler misiniz bana; “Böyle bir futbolcu, nasıl ay-yıldızlı forma ile ödüllendirilebilir?..”
Anlaşılıyor ki, Lucescu “çok dersler aldığı ve de iyi bir talebesi olduğunu hâlâ göstermeye devam ettiği” Makyavel’e ve öğretilerine, bu defa ve belki de “Burak’la da kazanamazsa, ‘Gençleştirme programın bu muydu’ manşetleriyle başlayacak eleştiri bombardımanından korkarak” kulaklarını tıkamış, “küme düşmemek için kazanılması gereken” İsveç maçı kadrosuna onu almamıştır. “Çalışmayan bir saatin, günde iki defa ‘doğru vakti’ göstermesi” misaline benzer bir tablo!.. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.