Ocak geldi; Galatasaray?..

A -
A +

Satabildiğin kadar alacaksın” sınırlamasına… Bir zamanlar onu savunan” yazılar yazdığım ama “başkanlık yaptığı kulübe bugünlerde yaptıklarından ve yapmaya devam ettiklerinden” sonra, “Elim kırılsaydı da o yazıları yazmasaydım” dediğim Dursun Özbek’in “haciz cenderesine” ve… “Birilerinin ‘kayyum’ tehditlerine” rağmen… Galatasaray’da ocak transferinde “iyi şeyler” olacak…
Fatih Hoca’nın kurduğu takımlara, hangi futbolcuların “İstanbul’a çağrılan” menajerleri ile görüşüldüğüne dair haberlere bir bakın; göreceksiniz ki, “önemli gidiş gelişler” olacak ve hem de gelenler, ikinci yarı hazırlıklarının başına yetiştirilecek.
Kimler gidebilir; herhalde Nzonzi ve Seri ile Belhanda topun ağzında… Tuzlaspor maçında “attığı” jeneriklik gol Belhanda’yı kurtarabilir mi; bence zayıf bir ihtimal. Golden sonra Fatih Hoca’ya koşması ve birbirlerine sarılmalarının “kalma işareti olduğuna” inanmıyorum. Galatasaray’a, camiaya ve taraftara çektirdiklerini “bir gol” affettirebilir mi; sanmıyorum. Zaten “satılırsa” kasaya para getirecek bir o var, ortalıkta…
Hatırlayalım; “takıma dönecek olan” Linnes ve Emre Akbaba da “yeni transfer gibi” takımda yer alacak, hem de ilk 11’de!..
“Türk” oyunculardan giden olur mu; olabilir; hem de “iki” olabilir; bu ikiye epey aday var; yerlerine bulunacaklar, “bugünün mali şartlarında” bulunabilirlerse!..
Peki ya gelecekler; onlar, “bu defa” hassasiyetle “saklanıyor”; sızdırabilecek Galatasaray muhabirlerine benden “helal olsun” övgüsü; hodri meydan!..

Bu ne bitmez kin!..
“Büyükler içinde” mali olarak, ekonomik olarak, UEFA ve TFF “Mali Fair Play tablosu” itibarıyla “en iyi durumda olan” ve de “hacizci” Dursun Özbek’ten kalan “Riva-Florya” sorunlarını çözen “Florya’yı Galatasaray’a kazandıran”, dahası “Ada ile Kemerburgaz arazisi” sorunlarını da sonuçlandırmak üzere olan Mustafa Cengiz yönetimin yerine “Kayyum atanması için” mahkemelere giden “Galatasaray üyeleri” var!..
“Bunca engellemeye ve badireye ve de üç yılda üst üste kaç seçim geçirmesine rağmen” ayakta kalmakta direnen ve kulübü de “karanlık tünelden çıkaran” bir yönetimi desteklemek yerine “kösteklemek için” ellerinden geleni arkalarına koymayanlar için bilmem ki ne söyleyebiliriz?..
Ey “gerçek” Galatasaraylılar, ey Galatasaraylı taraftarlar, sizler söyleyin ne demeliyiz?..

Helal olsun Hamamcıoğlu!..
Galatasaray Divan Kurulu Başkanı Eşref Hamamcıoğlu’nu çok ağır eleştirdiğim günler oldu, ama Sezar’ın hakkı Sezar’a; bakın son Divan Kurulunda neler söylemiş, okuyun!..
Demiş ki; “Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir, Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç ve sarı-lacivertli kulübün başkan vekili Semih Özsoy arasında yapılan görüşme öncesinde, o gün aynı yerde bir randevum vardı, şeytan azapta gerek ki, hepsini gördüm. Kurumsal tepki çok önemli. Kurumsal tepkilerde içerik kadar zamanlama da önemli.”
Ve devam etmiş; “Eğer TFF Başkanı ve MHK Başkanı, özel sayılabilecek bir ortamda bir araya gelip tüm spor camiasını, futbol kulüplerini ilgilendirecek kararlar alıyorsa bundan sonra maçlarımızda yaşanabilecek hakem hataları kurgulanmış bir komploya, suça dönüşecektir. Bunun altından hiç kimse kalkamaz. Bunun hesabını, toplantıya katılan kişiler daha açık bir şekilde mutlaka vermeli. Türk futbol kamuoyunu bu şekilde yönlendirmeye kalkıyorlarsa, emeğe ve camialara büyük haksızlık vardır. Bunları, meydanı boş buldukları için yapıyorlar.”
Ve de “Federasyon üyesi Galatasaraylıları” göreve davet ediyor; “TFF yönetim kurulu üyelerini, özellikle Galatasaray’ı temsil edenleri, kurullardaki üyelerini buna tepki göstermeye davet ediyorum. Bundan sonraki her türlü hakem hatasının altında bu toplantının sonuçlarını aramak en tabii hakkımızdır.”
Bu konuşma üzerine, artık “Cengiz-Hamamcıoğlu” barışmasını beklemek camianın hakkıdır; ne dersiniz Başkanlar?..

Bu rezalet son bulmalı!..
Artık iş iyice zıvanadan çıktı; hem de kaç tarafı ile…
Ocak geliyor” ya, “at atabildiğin, yaz yazabildiğin kadar” palavrayı, doldur sayfalarını… “Okutmak ve tıklatmak için” de, “yemi taraftarın kapması için yalan yanlış” başlıklar at..  Ve de “haberi, birer satırlık ‘masallar anlatılan’ resim altlarına böl” ve… “40’tan fazla” kocaman kocaman resmin altına koy… O haberi okumak isteyen, “başlığındaki yemi yutan” taraftar da 40’a yakın tıklama yapsın ve de sonunda…”Adını, sanını ilk defa duyduğu” bir bombayı (!) hem de “kulübünün, büyük rakibinin elinden alınarak” transfer edildiğini öğrensin…
En büyük takımlarımızdan ikisinin adının geçtiği” bir haber ve işte başlığı; “……..’den, ………’a tarihi transfer çalımı! Anlaşma tamam” ve de… Alt başlık; “………’ler, ………’ın da gündeminde yer alan yıldız futbolcu ile anlaşma sağladı. İşte detaylar…”
Başlıyorsunuz tıklamaya, 40’tan fazla resimlik ve birer satırlık alt yazılarıyla bir tıklama maratonuna çıkıyorsunuz, 30’ları geçince “o büyük (!) ama adını ilk defa duyduğunuz yıldızın adını nihayet görebiliyorsunuz”; ne var ki, sizi bir sürpriz bekliyor, biraz sonra…
Bir resmin alında “……’ler, önümüzdeki günlerde masaya oturacakları ……… (futbolcunun adı)’i ikna ederse transfer gerçekleşecek...”
Hoppala; hani anlaşma tamamdı???
“Asparagas habercilik” bir yanda, “tıklatma rezaleti” bir yanda ve ne yazık ki, en büyüğünden, en küçüğüne ve de “spor gazeteleri dâhil” basılı medyamız “çoğunlukla” bu “meslek haysiyetini yerlerde süründüren” uygulamayı hep yapıyor, hem de insafsızca ve izansızca…
“Bu satırları yazabilmek için” sabırla, tıklama maratonuna çıktım ve 30’lardan sonrasını saymadım, “tırttt” diye geçtim… 40’ı buldu ve de geçti, o resimler… Sonunda da “bir başka palavra haberin anonsu”; okuyucuya, taraftara yeni yem; “Yut… Yut…”
Ne kadar palavra ve ne kadar tıklama “o kadar reklam alma” yarışı bu; gazeteciliği ne hâllere düşürdük; utanıyorum!..
Bu ülkede “meslek kuruluşlarımız yok” mu; Gazeteciler Cemiyetlerimiz, Basın Konseyi Yüksek Kurulumuz, Türkiye Spor Yazarları Derneğimiz yok mu? Ey mesleğimizin kuruluşlarının yöneticileri, “mesleğimizi böylesine yerlerde süründüren uygulamalar için” hiç mi söyleyeceğiniz bir şeyler yok?..

Şaka!..
Enteresan bir tablo ortaya çıkıyor; “gri” pozisyonlarda “bir büyük takımın (Galatasaray) ‘lehine penaltı çalan” hakemlerin ya “profesyonellik” sözleşmeleri iptal ediliyor ya da “FIFA kokartları” alınıyor…
“Aynı” takımın (Galatasaray) lehine, hem de “beyaz” pozisyonlarda “penaltı çalmayan” hakemlere ise “ertesi hafta maç” veriliyor!..
Kimseler şaşırmasın; “özel odalarda kulüp başkanları ile konuşmaya çağrılan” ve de “giden” bir başkana sahip Merkez Hakem Kurulunun bu kararlarından daha doğal ne olabilir?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.