Hedef Arda değil, Fatih Terim mi?..

A -
A +

Bana soruyorlar; “Siz de yazıyorsunuz, Arda siyasi görüşleri yüzünden sosyal medyada linç kampanyasına tutuluyor. Yönetim ne yapıyor? Tek kuruş almadan Galatasaray’a gelecek olan, Fatih Hoca’mızın da gelmesini istediği bir Galatasaray kaptanını biz taraftarlarla bile inatlaşarak kapı önünde bırakıyorlar. Yönetimdeki Galatasaraylılardan daha az mı Galatasaraylıdır Arda? Onun Galatasaray’a verdiklerini nasıl inkâr ederler?..”
Bu sorunun muhatabı benim ama “cevabını vermek durumunda olan” Mustafa Başkan’dır!..
Fatih Hoca, Rizespor maçından sonra “son durumu çok açık olarak” ortaya koydu!..
Bana göre, “Sosyal medyadaki linç kampanyasına ‘siyaset bile’ karıştırıldıktan sonra” Galatasaray yönetimi “bu konuda” bir defa daha düşünmelidir!..
Sakın ola ki; “Özel hayatındaki hatalar” falan demesinler; şimdi bu sütunlarda adlarını “teker teker” yazmak istemediğim ama Galatasaray tarihine “haklı olarak Anıt Adamlar olarak geçen” nice Galatasaray kaptanından daha büyük ve “affedilmez” hatalar yapmamıştır, “özel hayatında” Arda!..
Arda’ya “ikinci bir şans” verilmelidir; Fatih Hoca, “sizleri kırmadan, ortada bırakmadan” daha açık nasıl söylesin? Daha nasıl istesin, Arda’yı, hem de kaçıncı defa?..
Dersiniz ki; “Fatih Hoca’mız istedi, demek ki, ihtiyacı var, aldık”; gerilim biter, “bir avuç ‘İstemezükçünün’ sesi kısılır ve Arda yuvasına döner; futbolu da “her şeyden çok sevdiğini her zaman gösterdiği” Galatasaray’da bırakır!..
Göreceksiniz “hem sahada, hem soyunma odasında” çok da yararlı olacaktır, Galatasaray futbol takımına!..
Rakiplerinizin yazarları, yorumcuları, “bu gerçeği bildiklerinden” dönmemesi için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar”; TV’lerde, spor sayfalarında, sizler ne yapıyorsunuz?..
Düşünmek bile istemiyorum ama farkında değil misiniz; yıllardan beri, “malum kişi ve grupların bir türlü hazmedemediği ve ‘kendilerinin hayal ettiği’ kulübe yakışmadığını düşündüğü, ‘Arda’dan daha büyük bir hedefi’ bu tutumunuzla göz göre göre kırıyor” ve “onları” bayram ettiriyorsunuz; Fatih Terim!..
Bu konuda, İstanbul’dan 800 kilometre uzaktaki Urla’ya kadar gelen bazı “inanmadığım duyumlar” var; ne dersiniz?..
Hoca’nın “Arda” sorularını cevaplarken, yüzünün aldığı şekli görmüyor musunuz, vücut dilini okuyamıyor musunuz, “sözlerindeki ‘içsel / bâtıni’ anlamları” anlayamıyor musunuz?..
Kulübü, “çok zor problemlerini teker teker hallederek karanlık bir tünelden çıkarırken” bu bilinen “Terim’i de, Arda’yı da sevmeyen bazı kişilerin baskısı” ile “Arda’ya hayır” diyerek, kendinize de, Arda’ya da, Fatih Hoca’ya da “yazık etmeyin” ve taraftarı da karşınıza almayın!..
Arda’ya, Galatasaray’ın “ona çok şey veren” Kaptanına kucak açın ve onu bağrınıza basın; göreceksiniz o takıma da, kulübe de çok şey kazandıracak, “takım içinde ‘bugün eksikliği çok hissedilen’ Fatih Hoca’nın sağ kolu boşluğunu” dolduracaktır!..

G.Saray “iyiye” gidiyor, ya Ömer?..
Türkiye Kupası’ndaki Rizespor maçının ilk yarısında “Süper Ligin ilk yarısında oynanan futboldan çok ama çok daha iyisini” seyrettim, Galatasaray’da; üstelik “rotasyonlu” bir kadro ile…
Ceza alanı dışından şutlar atılmaya başlanmış (İsabet az, ama olacak), hücuma hızlı geçiliyor, geride “Al gülüm ver gülüm paslaşmaları” çok azalmış. Yeni alınan gençler takıma uyum sağlamışlar ve “iyi” transferler olduklarını gösterdiler. Şener ve Linnes toparlanıyorlar. Hücum pres, mücadele alkış topladı.
Amma… Hâlâ bazı “kötü alışkanlıklar” devam ediyor.
Marcao, “kolay sarı kart görme âdetini terk edememiş”; ikincilerden, üçüncülerden “hakemler koruyorlar!..”
Belhanda, “gene ‘yokları’ oynadı”; ne olacak bu işin sonu?..
Ahmet; tam “ümit vermeye başlarken”, inanılmaz hatalar yapıyor; kendine güveni yok, takıma bir stoper şart!..
Ve geliyorum; Ömer Bayram’a… Öyle bir şımarmış ki; kendini galiba Maradona sanmaya başlamış… Yok yok, belki de ve sanırsınız ki, “bütün Barcelona takımını kendisine çalıştıran” Messi! Rakiplere ve hakemlere karşı “vücut ve yüz dili, efelenmeleri” de cabası. Çok müsait arkadaşları yanında dururken ya da koşarken, “pası unutup, ‘top kaptırılan’ çalıma ve ‘karavana’ şuta tutkunluk” başka nasıl izah edilebilir?..
Konyaspor maçı, “Galatasaray’ın Süper Lig’deki kalan rotasını” tayin edecek; bakalım zaman ne gösterecek?..

Taş yerinde ağırdır!..
Abdullah Avcı Hoca’ya “sportif” sempatim yoktur. Zira, “oynattığı futbol” bana bunca zamandır, hiçbir zaman keyif vermedi, mesela Ersun Yanal gibi, Aykut Kocaman gibi!..
Onun için hiçbir zaman “Üç Büyüklerin yerini dolduramadılar”; Fatih Terim / Mustafa Denizli / Şenol Güneş’in yerlerini…
Ama spor seyreden, spor yazan bir gazeteci olarak, TV ekranlarında, takımının Türkiye Kupası’ndan eleniş maçı sırasında yüzünün gösterildiği anlar beni çok üzdü.
“Hak etti mi etmedi mi” tartışmasına girmiyorum, o “futbol ulemamızın işi”; ben tamamen olayın “insani” yönüne bakıyorum. Keşke bugünlere gelmeseydi ve de bugünleri yaşamasaydı!..
Bunun da “olması için” Abdullah Hoca’mızın, “Beşiktaş’a gelmeden önce” uzun uzun düşünmesi ve “doğru kararı” vermesi lâzımdı; “Taş yerinde ağırdır” atasözünü hatırlayarak!..
Bana “Babam” Fuat Uluç’un öğüdü idi bu atasözü; “Oğlum hayata atılıyorsun, ihtiras tuzağına düşme, hayata sadece maddi ve para kazanma hesaplarıyla bakma. ‘Taş yerinde ağırdır’ sözünü unutma” demişti!..
65 yıllık meslek hayatımda bu söz hep kulağıma küpe olmuştur ve geriye dönüp baktığımda “Onlarca defa babama dua ve teşekkür” etmişimdir.
Yani; ben Avcı Hoca’nın yerinde olsaydım; Başakşehir’den, Beşiktaş’a gitmezdim!..
Denizli ve Güneş Hocalar bile başaramadılar; kaç yerde tezgâh açtılar. Bir Terim var ortada ve zaten “Terim farkı” da burada; “Taşın nerede ağır olduğunu” en iyi bilen O!..
Herkes ders almalı!..

“Önce” düşünmeliydiler!..
Biri “har vurup harman savururken”, öteki “hayal âleminde bol bol vaatler dağıtırken...”
Biliyorum, sporla, futbolla ilgili okuyucularım, cümlenin sonunu getirmeden ve ben daha isimlerini yazmadan, gülümseyerek isimlerini mırıldanıyorlardır; Fikret Orman ve Ali Koç!..
O günlerden, bugünleri düşünmez ve hele hele göremezseniz, gün gelir, bugünler gelir ve de Mehmet Ilgın’ın ünlü “rast bestesi” söylenir; “Ağlama değmez hayat, bu göz yaşlarına!..”

Şaka!..
Perşembe gecesi kanallar arasında zaping yaparken, birkaç defa TRT Spor’da da durakladım. Bir tanesinde hayretler içinde kaldım. Ekrandaki üçlü, “tarafsız olması gereken” devletin ve milletin ekranında, âdeta “Ali Koç ile beraber Zorlu toplantısına katılmış” gibiydiler… Koç’un avukatları bile Federasyon’un ve komitelerinin aldığı son kararları bu kadar sert ve coşkuyla yerden yere vurmak için yarışamazlardı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.