Sebebi dışta değil, içte arayın!..

A -
A +

Mustafa Cengiz, Alp Yalman'dan sonra gelen başkanlar arasında, Adnan Polat ile beraber "en başarılı" Galatasaray başkanıdır!..
Ne yazık ki, Galatasaray üyeleri arasında "Liseci grubunun bir bölümünün 'dazlakçılığa varan' zihniyetinin peşine takılanlar ile 'ülkedeki mevcut iktidara karşı vaziyet alanlar' el ele vererek" bu "başarılı" iki başkanı 'İdari ibra' adı altındaki 'darbeleri ile" âdeta "Galatasaray'a hizmet ettikleri için" mahkûm etmişlerdir!..
Adnan Polat, "Yargıtaylara kadar varan" hukuk mücadelesinde, "idari ibra oyun ve maskaralığının gerçek yüzünü" ortaya çıkarmış ama "Bir daha mı, Allah korusun" kırgınlığını, küskünlüğünü "kendine yoldaş yapmıştır!.."
Mustafa Cengiz ise ağır hastalığına rağmen "Gaziantepli olmanın ne demek olduğunu" göstererek "hâlâ" mücadelesinin sürdürmekte, direnmektedir; helal olsun!..
"Seçim kararı" için her kafadan bir ses çıkıyor…  Daha düne kadar "Seçim yapılmalı, 'falan çatı adayı' olmalı" diyenler, "benim başkan adayım filan" diyenlerle el ele verirken, ne gariptir ki…  Mustafa Cengiz "seçim kararı alınca" bu defa da "Neden bu kararı aldın; bu işin içinde başka iş var, kulübü kaosa sürüklemek istiyorlar" demeye başlamışlardır… Kahkahalarla güldüğüm bir çelişki, şaşkınlık ve perişanlık!..
Ortada "komik" bir tablo oluştu; "Mustafa Cengiz'in seçim kararı alması" konusunda her kafadan bir ses çıkıyor ve "şaşkınları oynayanlar", bu kararın alınmasındaki sebebi soruşturuyor…  Ben, "neden" sorusuna başka bir pencere açacağım…  "Söylemiyor, söyleyemiyor" ama, "bu neden" o kadar açık ki; "Abdürrahim Albayrak ile Fatih Terim'in son iki ayda aldıkları pozisyon!.."
"Başkan Vekilinin 'başkanlık ve başkan adaylığı' konusundaki ortaya çıkan tutkusu" ve "Fatih Hoca'nın, 'bütün arkadaşlarının kabul ettiğini indirime yanaşmayan' Belhanda'yı, kendisinin 'haklı olarak eleştirmesine' rağmen 'takım kaptanı' yaparak" ilan ettiği meydan okuma!..
Cengiz, "dışardan değil, içerden gelen" bu darbelere karşı "alması gereken vaziyeti ve atması gereken adımları" Albayrak'a ve Terim'e karşı duyduğu saygı ve sevgiden dolayı alamadı ve atmadı ama "güven sarsılmıştı"; hesaplaşmanın yapılacağı yeri işaret etti ve "seçimli genel kurul kararı" aldı!..
Bir yandan muhalefete ""Seçim baskısı, seçim tehdidi, tezgâhı içinde olursanız hiçbir yere varamazsınız. Varsa projen, nakdî yardımın, getir ve yardım et" derken…
Bir yandan da… "İçerdeki, dışarıdaki" herkese meydan okuyordu; "Buyurun, hep beraber yarışalım, er meydanını açıyoruz, olay bu…"
Bu sözler ortada, "süresinden kalan beş aylık başkanlık için seçim yapılabilirse aday olacağını" daha nasıl ilan eder, bir insan?..
Doktorlar "Bırak" diyorlarmış, belki de "bırakacak" ama; mayısta!..
Pandemi, "aralık sonunda genel kurula izin verirse de, vermezse de"; mayısta!..
Herkes hesabını ona göre yapsın!..

"Emanetçi başkan" aranıyor!..
"Hukukçulukları" ile ünlü, anlı ve de şanlı Galatasaray Kulübü üyelerini bile şaşkına çeviren "seçimli genel kurul kararı" ile Mustafa Cengiz, bakın "başkanlık adaylığına ve heveslilerine" ne dedi…
"Bizim süremizi tamamlamamızı istemediniz, seçim de seçim ısrarınız, daha düne kadar devam etti. Şimdi işte seçim var; beş aylık 'emanetçi başkanlık' için, buyurun meydana!.."
"Ben, süremi tamamlamaya talibim, emanetçi başkan olmayacağım" ama "sizler?.."
Elbette "Beş aylık da olsa, biyografisine 'Galatasaray Başkanı' yazdırmak isteyenler" olacaktır.
Ama… "Emanetçi" başkan adaylarının listelerine beş ay için kim girmek ve bu ekonomik kriz içinde risk almayı ister; işte bütün mesele!..
Gün, "tutku" günü değil, "düşünme" günüdür; adaylar için de, oy verecekler için de!..

Avcı, yerini buldu; sıra hedefte!..
Abdullah Hoca, Ersun Yanal gibi, bunca yıldır, "Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş" üçlemesinin arasına giremedi; "üçlemeyi, dörtlemeye" çeviremedi.
Bu defa geldiği durak, "onun 'dörtleme için' son şansı" olacak; Trabzonspor!..
Bence, "bu defa" olacak ve Abdullah Hoca, "hak ettiği" hedefe ulaşacak; "dörtlemenin ortağı!.."
Dilerdim ki, Ersun Yanal veya "başka bir Türk hoca" da, "önce dörtlemeyi, sonra beşlemeyi yapabilsinler!.."
Olmadı, olmuyor; neden acaba?..
Avcı Hoca da, Yanal Hoca da, "diğerleri" de aynaya bakmalılar!..

Sergen Hoca'ya mesaj!..
Sergen Hoca, "görevi kabul edip arzu ve hevesle koşup gelirken", Beşiktaş Kulübü'nün "mali" zorluklarını, Fikret Orman'ın geride bıraktığı ağır hasarı ve enkazı biliyordu!..
Bu ağır hasar onarılmadan, enkaz kaldırılıp, bina yeniden inşa edilmeden, "transfer zorluklarının 'kolayca aşılayamayacağını' da bilecek kadar" zeki ve akıllıydı!..
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi'nin de, göreve geldiğinde, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere başbakanı olduğunda halkına "Size kan ve gözyaşı vadediyorum" diyen ama sonunda savaşı kazanan Winston Churchill'e benzer bir durumda olduğunu da bilmesi gerekiyordu!..
"İstenen transferler" yapılamamıştı ama bu durum, Sergen Hoca'nın art arda gelen birkaç kötü sonuçtan sonra, "transfer yapılamadığını, kötü sonuçlarda sorumlunun kendisinin değil, yönetimin olduğunu" ima eden konuşmalarına yol açmamalıydı.
Sergen Hoca, "bir koca sezonu beraber geçireceği" futbolcularını da suçluyordu; "Kadro yetersiz, çok hata yapılıyor!.."
Dahası, "eleştirenleri" suçlamayı, onlara fırça atmayı da ihmal etmiyordu!..
"Hamama giren terler" Sergen Hoca'm; tahammül edeceksin…
"Sorumluluğu yönetime ve futbolculara yüklemeyeceksin" Sergen Hoca'm!..
"Eldeki kadro ile" yapabileceğin her şeyi yapmaya çalışacaksın, Sergen Hoca'm!..
Sevildiğini bil ve "bildiğini" de göster; sonunda savaşı kazanacaksın!..

Şaka!..
Taaa Urla'dan duydum ki, "Sergen Hoca mı, Erol Hoca mı daha erken gidecek" bahisleri oynanıyormuş, İstanbul'da!..
"Yalçın tepeler de, bereketi bulutlar da" kolay kolay gitmezler; bahislerde "Gitmeyecekler" hanesi varsa, ben onu işaretlerdim!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.