Federasyon uyan artık, uyan!..

A -
A +

Sezonun 10 haftasına gelen süreçte “nefes tutularak seyredilen” bir derbi oynanıyor; maç biter bitmez; “alt yazılarda, hakem kararlarının doğru olup olmadığı” anonslarıyla başlıyor, hakem infazı…
Sonra da gece yarılarına kadar devam ediyor, infaz!.. Her maç gecesi böyle, her maç sonu böyle…
Hakemin “saniyeler içinde verdiği kararlar”, “VAR’da pozisyonun onca kamera ile çekilen görüntülerinin dakikalarca incelenmesinden sonra verilen kararlar”, bitmedi; “FIFA’nın Futbol Kitabı’nda yazan ve uyulması zorunlu olan kriterlere göre verilen kararlar” bir yana atılarak, “daha VAR’ın ne olduğunu tam olarak öğrenememişlerin” bile katıldığı “oylamalar” ile infaz edilen hakemler!..
Dahası var; “bu infazlar, naklen yayını yapan şirketin ekranlarında” da, “devletin, milletin televizyonunda / TRT ekranlarında” da yapılıyor!..
Onca yılın hakemleri “kaşar”, daha yeni yeni sahalara hâkim olmaya başlayan gençler “çaylak” olarak yerden yere vuruluyorlar!..
Hatayı, yanlışı göstermek, eleştirmek başka, “infaz başka”; bu farkı anlamayanlara, dahası “anladıkları hâlde” yapanlara “dur” denilmeli!..
Ekranlarda “böyle” yapılınca “yöneticiler de, teknik adamlar da, futbolcular da ‘eleştirilerden kurtuluş yolunu’ buluyorlar” ve onlar da hakemleri hedefe koyuyorlar!..
Ey Federasyon’un koltuklarında oturanlar, uyanın artık, uyanın; “insafsızca hakem infazların yapıldığı” ekranlara “maç görüntülerini vermeyiiinnn!..”

Arda!..
Galatasaray’ın “liseci ağırlıklı” taraftarlarından Arda’nın transferine karşı çıkanlar, transferini hem de “sosyal medya grup yazışmalarında ağır şekilde eleştirenler” için yazıyorum bu satırları…
Özür dilemelisiniz, O’ndan; eğer biraz insaf sahibi iseniz!..
Sahada “yapmaya başladıklarını” bir yana bırakıyorum, ama saha dışında, Fatih Hoca’nın beklediği ve istediği “bütün görevleri” fazlası ile yapıyor; “kaptan” olarak, “ağabey” olarak, takımın “en kariyerli futbolcusu” olarak!..
Bütün takım arkadaşları ile “tek tek ilgileniyor”; dertlerini, sorunlarını dinliyor; destek ve çözüm için elinden geleni yapıyor!..
Sarı -kırmızılı kadronun içinde olanlara “Galatasaraylılığın, takımdaşlığın ne olduğunu, bunun için neleri yapmaları, neleri yapmamaları gerektiğini” anlatıyor!..
Keşke Arda’yı eleştirenler, onun transferine karşı çıkanlar, “onun kadar” Galatasaraylı olabilseler ve sosyal medya yazışmalarında ondan özür dileyerek, “yaptıkları için” teşekkür edebilselerdi!..

Akıl, mantık, kalem ve dil; nereye?..
“Kulüp tutmak” başkadır, “kulüpçü olmak” başka… Eğer, gazetelerin spor sayfalarında “yazar” iseniz, eğer TV spor ekranlarında “yorumcu” iseniz, elbette “çocukluğunuzdan beri tuttuğunuz, gönül verdiğiniz” bir takım vardır; “Yok” diyene gülerim.
“Kulüp / takım tutmak” ile “Kulüpçü olmak” arasındaki fark ise çok açıktır; yazılarınızı yazarken, yorumlarınızı yaparken “tuttuğunuz kulübün / takımın penceresini kullanıyorsanız” işte bunun adı “kulüpçülüktür!..”
Ve… Dünden bugüne, spor sayfalarımız, spor ekranlarımız, “kulüp tutan” yazar ve yorumcularla, “kulüpçü olan” yazar ve yorumcular arasında parsellenmiştir; “hakemlikten gelenler” dahil!..
Okuyucu, dinleyici, “spor yazanın yazısını okurken, yorumcuyu TV ekranında dinlerden bu farkı” fark etmelidir!..
“Kulüp tutmak, kulüpçülüğü gerektirmez”; zira “kulüpçülük”, kulüp tutmanın çok ötesinde, “gazetecilik ile, yorumculuk ile hiç ilgisi, ilişkisi olmaması gereken bir yolun tutulması” demektir; yani, “aklını, mantığını, kalemini, dilini tuttuğu kulübün / takımın emrine vermek” demektir!..
Okuyucu ya da dinleyici, “eğer dikkatle okursa, dikkatle dinlerse” ve “belirli makûl bir süre” izlerse, “gönlünü bir kulübe, bir takıma açmış” olanla “kulüpçülük yapanı” fark eder ve ayırır!..
Özellikle TV ekranlarında dinliyor ve seyrediyorum; ne yazık ki, “programları sunan” arkadaşlarımızın müsamahası ile “ekranı, kulüpçülük cehennemine çevirenler” var!..
Hatta, “kulüpçülük yaptığı” kulübe “çocukluğundan beri gönül vermiş” meslektaşlarına, ağabeylerine “hakarete yeltenenler” bile var!..
“Hakaretin, saldırının, kavganın reyting getireceğini” düşünerek, çıktıkları ekranları “sosyal medya savaşlarına benzetmeye çalışanlar” var!..
“Ekranlarda bu yapılırsa”, kulüpçüler “ekranlara hâkim olurlarsa” (ki, çok zaman ekranlara hâkim oluyorlar), seyirci tribünlerde ne yapmaz?..
“Kulüpçülüğün ekranlara hâkim olamaması için”, özellikle “buna izin vermeyecek” sunucuların o masalara oturması, o masalara hâkim olması gerekiyor!..
Burada “dehşet verici” bir “başka tablo” daha ortaya çıkıyor; ya sunucu da “kulüpçülüğe meyyal” ise?..

Utanmıyoruz!..
Okuyucuyu “aptal, avanak, salak yerine koyma” yarışı gene karşımızda; ocak ayı geliyor ve transferin kış sezonu açılacak ya!..
Anlı şanlı gazetelerimizin WEB sitelerine göz gezdiriyorum.
Mesela birinde bir haber görüyorsun; “Fatih Hoca, ocak transferinde alacağı 3 oyuncuyu seçti ve yönetimden transferlerini istedi; falanca, filanca, feşmekanca!..”
Bir “Galatasaraylı olarak” hoşuna gidiyor; bazen “Ama” diyorsun; “Şu ikisi tamam da, bu olmaz…Başka biri, daha iyisi alınmalı!..”
“Fatih Hoca kararını verdi” diyen haberin birkaç “tık” ötesinde “bir başka” haber; “Galatasaray ‘şunun’ peşinde, anlaşma tamam!..”
Bu haberdeki isim, “Fatih Hoca kararını verdi” haberindeki isimlerden biri değil; ve gülmeye başlıyorsunuz!..
Aaaa, 3 “tık” ötede bir başka haber daha; “Galatasaray ‘bunu’ bitirmişti, ama ‘ona’ bir başka talip daha çıktı, iki kulüp çekişiyor”; bu haberdeki isim de, ilk iki haberdekilerden değil, “başka” bir isim!..
Aynı gün, aynı WEB sayfasında, “bu birbirini atlatan (!) üç haber” okuyucuya sergileniyor ve bunun da adı “gazetecilik” oluyor; utanmamız gerek, ama nerdeee?..

Şaka!..
Millî Takım “küme düşerse”, kulüp takımlarımız ne yapar; onlar da “yenile yenile” takım ve ülke puanlarını düşürürler!..
Malum, fizikte meşhur “Birleşik Kaplar Prensibi” vardır; futbolumuzda neden olmasın?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.