Sporumuzdaki müthiş mutasyonun farkında mıyız?

A -
A +
Neden farkında olamadık; salonlarda, havuzlarda, kulvarlarda bunca büyük başarılar varken, Türk gencinin sporun her dalında zirvelere ulaşabilecek bir kapasiteye ulaştığı ortada iken hem de?..   -----   Sevgili Mehmet Arslan, İzmir’de yayınlanan haftalık GÖZLEM gazetesinin “yeni yıl” ekinin spor sayfasına bir yazı yazdı; “Sporumuzdaki müthiş mutasyon” başlıklı!.. Diyordu ki Mehmet Arslan; “Bana ‘2020’yi  anlat deseler’ yanıtım ‘2020 finaldi. Futbolun ve basketbolun dibe vurduğu, hem sportif başarının, hem de sportif kültürün öldüğü, efendiliğin kaybettiği bir final’ olurdu.” Ama bir iki kısa paragraf sonrasında, “bir başka tabloyu” anlatıyordu, coşkuyla: “Farkında mısınız bilmiyorum, 2020’de hayatımıza birçok yeni kelime girdi. Pandemi, Covid, mutasyon… Özellikle mutasyon… ‘Bir spor yazısında bütün bunların ne işi var, sadede gel’ demeyin. Dinleyin. Darwin der ki; ‘Ne güçlü olan kalır hayatta, ne de en zeki olan. Ancak değişime en çok adapte olan hayatta kalır.’ Galiba 2020’de sporda hem de farkında olmadan müthiş bir mutasyon geçirdik. Uluslararası alanda, olimpiyatlarda, dünya şampiyonalarında sadece kuvvete dayalı sporlarda varlığını sürdürebilen Türk sporu ve sporcusunun değişimiydi, bu. Estetik ve atletik sporlara yatkınlığı sorgulanan, hatta ‘yeteneksiz’ diye damgalanan genetik yapımıza bir başkaldırıydı belki. Bu başkaldırı futbol ve basketbolda yaşadığımız o en karanlık andan sonra gelen aydınlık gibiydi.” Ve yazısında, ritmik jimnastikten, atletizme, yüzmeye, “spor” denilince akla “ilk gelen” sporun ana dallarında başarıdan başarıya koşan, rekorlar kıran, altın madalyalar, alan, ferdi yarışmalarda da, takım yarışmalarında da “madalya podyumunun en üst basamağına çıkarak “İstiklal Marşımızı” dinleten “kadınlı erkekli” sporcularımızı isim isim anlatıyordu, Arslan. O sayfanın yarısından fazlasını dolduran sevgili kardeşim Hıncal Uluç’un da yazısında “anlattığı” gibi… İki yazıyı da bugüne kadar “bir sporsever, spor yazan bir gazeteci” olarak kaçar defa okudum, saymadım. O sayfayı saklıyorum. Yarınlarda “gerekeceklerini ve tekrar tekrar okuyacağımı” biliyorum!..” Amma… Sevgili Mehmet’in yazısında “bir cümle var” ki, unutmam mümkün değil; “Galiba 2020’de sporda hem de farkında olmadan müthiş bir mutasyon geçirdik.” Ne kadar doğru bir teşhis!.. Peki, “neden” farkında olamadık; salonlarda, havuzlarda, kulvarlarda bunca büyük başarılar varken, Türk gencinin sporun her dalında “zirvelere ulaşabilecek bir kapasiteye ulaştığı” ortada iken?.. Bu soruyu sorduğumuzda, “biz gazeteciler, biz spor (!) yazanlar, biz TV ekranlarında spor (!) konuşanlar aynaya bakmalı” ve “mahcubiyet içinde” başlarımızı ‘yüzümüzün kızardığı görülmesin” diye önümüze eğmeliyiz!.. Benim insanım, hatta benim sporla ilgilenenlerim bile “bu müthiş mutasyonun farkında değilse”, konuşmuyor, coşmuyor, tartmıyor, alkışlamıyorsa, kimdir sorumlu?.. Küme düşmüş, çökmüş futbol ile basketbolun peşinde koşmaya devam ederken, hâlâ ve hâlâ “sporumuzdaki müthiş mutasyonu” dünya âleme gösteren Türk gençlerine “hak ettikleri yeri vermemekte yarışan” sayfalarımızın ve ekranlarımızın sahibi olan “bizler” bilmem ki, ne zaman “Sezar’ın hakkını Sezar’a verecek” bir “spor anlayışına” sahip olacağız?.. Sporumuzun “o gerçek kahramanlarının topuna” sayfa ve ekranlarımızda “geneli için” söylüyorum; “Falcao’yu” bıraktım; bir “Sumudica” kadar yer ve önem vermediğimizin bilmem ki, ne zaman farkına varacağız?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.