Sistem onlara çalışıyor, hâlâ ağlayan onlar!

A -
A +

Yıllar yılı, “hakemler infaz edildi, MHK başkan ve yönetimleri değişti, dahası federasyonlar değiştirildi” ama üç büyüklerin şikâyetleri, feryatları, baskıları, tehditleri değişti mi?

Türk sporunun temel direkleri… Türk futbolunun üç büyükleri… Ve işte süregelen “acı” tablo…
“İşler iyi giderken” başkan ve yöneticilerinden, teknik direktörlerinden “tık” yok!
“İşler kötü gitmeye başlayınca” başkan ve yöneticilerinden, dahası zaman zaman da teknik direktörlerinden veryansın… Kimlere; hakemlere, Merkez Hakem Komitelerine ve de Futbol Federasyonlarına…
Bu sporumuz ve de futbolumuz adına “bu tablo” bütünüyle 1980’li yıllarda şekillenmeye başladı, 1990’lı yıllarda olgunlaştı, 2000’li yıllardan sonra zirve yaptı ve şimdilerde sürüp gidiyor…
Süper Lig şampiyonluklarını, Türkiye Kupası ve Süper Kupalarını “ezici bir çoğunlukla aralarında paylaşmaya alışmış” üç büyüklerimiz, arada bir “Anadolu kulüplerinin bir kupa almasına” bile tahammül edemiyorlar, hatta “kendi aralarından birinin kazandıklarını” da “karalamak için” her şeyi yapmayı âdet hâline getirmekte, başkanlarıyla, yöneticileriyle, zaman zaman hocalarıyla yarışıyorlar!
Ne var ki, bu tablonun oluşmasında ve yerleşmesinde, “bütün sorumluluğu üç büyüklerin başkan, yönetici ve hocalarına yüklemek, kocaman bir haksızlığa imza atmak” demekti. 
Zira, “bu sorumluluğun yüzde 51’i”, işbaşında olan “yönetim, hakem ve disiplin kurulları ile üç büyükler lehine ‘mavi boncukçu’ karar politikalarının eseri” olarak, Futbol Federasyonlarınındı!..
Ne yazık ki, bu tablonun betonlaşmasında, yıllar yılı sporumuzu bütünüyle yöneten spor teşkilatının, yani bakanlıkların ve genel müdürlüklerinin, yani “devletin” bu çarpık ve acı tabloyu seyretmekten öteye hiçbir şey yapmamasının… Ve de “yenilenen” kanun, yönetmelik ve talimatlara “Nalıncı keserinin üç büyüklere çalışmasını önleyecek hükümlerin, maddelerin konulmamasının” da rolü büyüktü. “Bağımsız Federasyonlar” günlerine “böyle” gelinmiş ve iş işten geçmişti!..
Soru çok açık; “Eğer, işler kötü gidince”, başkanlarıyla, yöneticileriyle, hatta anlı ve de şanlı hocalarıyla ortaya çıkıp “çetelerin (?) kendilerinin şampiyonluğa ulaşmasını önlemek için fink attıklarını” iddia etmeleri, “eğer doğru” ise nasıl oluyor da “şampiyonluklar ve kupalar ezici bir çoğunlukla” üç büyükler tarafından kazanılıyor…  Ve de Anadolu kulüpleri, “bu değişmez senaryonun oynandığı sahnede ‘figüran olarak’ yer almaya” devam ediyorlardı?
İşte bunca yıl sonra ve nihayet Trabzonspor’un “şampiyonluğa doğru gidiş yolunu tuttuğu” şu günlerde, üç büyüklerin başkan ve yöneticilerinin, ikisinin de hocaları ile beraber Futbol Federasyonu’na açtıkları savaşa bakın… Ve de “el insaf” demeyin!...
Taaa 1955’lerden beri “spor ve futbol yazan” bir gazeteci olarak soruyorum:
Başkanlara “ceza” diyerek verilen kararların “uygulamada ‘kuş tüyü kadar bile etkili olmadığı” ortada iken “bu acı senaryo” nasıl değişecek?..
Buna karşılık, “üç büyüklere mavi boncuklar olarak, ‘çetelerin (!) üyesi olan’ hakemlerin infazı uygulaması” ortada iken “bu acı tablonun değişmesi” mümkün mü?..
Yıllar yılı, “hakemler infaz edildi, MHK başkan ve yönetimleri değişti, dahası federasyonlar değiştirildi” ama üç büyüklerin şikâyetleri, feryatları, baskıları, tehditleri değişti mi?
Ve de, spor basınının, “istisnalar hariç” her zaman “üç büyüklerin yanında, yok yok arkasında olduğu” bir ülkede “bu köklü değişikliğin yapılmasını sağlayacak yönetmelik ve talimatları çıkarıp uygulayabilecek” babayiğitlerin kuracağı federasyonlar olabilir mi?.. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.