Terim’in bıraktığı enkazı kim, nasıl düzeltecek?..

A -
A +

Geçen cumartesi günkü “Uluçmarket’te ‘Fatih Terim bekleme odasında” başlıklı yazım… “üç günde bitişi” anlatıyor…

O yazı “şöyle” başlıyor; “Çatlayan testi su tutmaz; bu söz yüzlerce yıllık denemelerden sonra ‘atasözlerimiz arasına girmiş’ bir deyimdir; ne anlama geldiğini, ‘bir örnek vermemizi’ isterseniz, işte sizlere ‘güncel’ bir örnek, üstelik ‘ne anlama geldiği’ de bu örnekle ‘yakında’ ortaya çıkacak…

Örnek; ‘G.Saray ile Fatih Hoca’nın arasındaki saklanamayan kırılma bu söze güncel bir örnektir; ne anlama geldiği de futbol sezonu bitmeden’ ortaya çıkacak ve anlaşılacaktır!..”

Ve… Galatasaray’ın, Başkan Burak Elmas’ın talimatı ile yönetici Özgür Işıtan Gün’ün Avrupa’da “Fatih Hoca’nın haberi olmadan, teknik adam yardımcısı / aslında teknik adam arayışı” emrivakisini detayıyla anlattıktan sonra… Fatih Hoca için,  “şu” cümle ile bitiyordu; “… Ama bu geceki Giresunspor maçı ile başlayacak Süper Lig’de ‘her hafta kazanması’ gerekiyor; başarabilecek mi?..”

O yazımın yukardaki başlangıcında “bir kelimelik eksiklik” vardı; “Yakında ortaya çıkacak” şeklindeki üç kelimelik bölümde “çok” kelimesi eksikti; o bölüm “… çok yakında ortaya çıkacak” olmalıydı…

Nitekim “Çatlayan testi su tutmaz” sözünün Galatasaray örneği, “üç günde” ortaya çıktı. İkinci yarının “daha ilk maçı o gece mağlubiyetle bitti” ve de Fatih Terim’in arkasına saklanmaya çalıştığı “üç yıllık proje rüyası” da sona erdi; artık Sevgili Hoca’mız, ‘Florya Krallığı’nda olmayacaktı!..

Ben 800 kilometre ötede, Urla’da “bazı gerçekleri, ne olup olmayacağını görebiliyorum”, İstanbul’un, Galatasaray’ın göbeğinde yaşayan, sabahtan akşama, akşamdan sabaha “Galatasaray konuşan” nice meslektaşım, nice spor gazetecisi, nice Galatasaray muhabiri, yazarı ya “duymuyor, görmüyor, yazmıyor” ya da “görüyor, duyuyor, yazmıyor / yazamıyor”; neden acaba?..

Fenerbahçe’de “takım, puan cetvelinde dördüncü iken”, kampanya hâlinde “Pereira gitmeli” diye tempo tutan, haykıran spor medyamız… “Geçen yıl 1 gol averajı ile şampiyonluğu kaçıran kadroya 26 milyon avroluk takviye yaptıran” ama bu sezon ligin 12’nciliğine, liderin 22 puan gerisinde demir atan, alt ligde “düşme adayları arasında olan” Denizlispor’a kendi sahasında elenip “Avrupa kupaları ümidi de kaybederek” Türkiye Kupası’ndan elenen bir teknik adam için “Galatasaray’ın acıları” operasında “Kalmalı” aryası için tenörlük, baritonluk yapma yarışına” giriyor, tek tük sopranolarda var; alkışlar…

Dünyanın Patagonya’sından, Uganda’sına kadar hangi ülkede “bu duruma düşmüş, düşürülmüş bir takımın teknik adamı” işbaşında tutulabilir?

Düşme hattına, “bıraktım şampiyonluğu, Avrupa kupaları hakkına göre daha yakın olan” bir takım var ortada; Hoca’nın gitmesi için “küme düşmesi” mi gerekiyor?..

Kim kurdu, bu takımı kim çalıştırıyor, bu takımın sahaya çıkacak kadrosunu kim yapıyor, taktikleri kim veriyor; bu takım koşamıyorsa, “golü bıraktım bir yana”, doğru dürüst şut / taç / korner bile atamıyorsa, sorumlu kimdir?..

Hiç sıkılmadan “bu yetersiz takımın kadro mühendisliğini kim yaptı” diye soranımız bile var.  “Yenileceksek bari Türk çocuklarıyla, gençlerimizle yenilelim” diyen rahmetli Başkan Mustafa Cengiz’i “düşman” ilan eden kimdi?..

Şimdi “üç yıllık genç ve Türk oyuncular projesini yapmak için kariyerimi ortaya koydum” diyerek görevde kalmak isteyen kim?..

Bilmem ki, “Onu, maaşına yüzde 100 zam yaparak iş başına getiren” Burak Başkan, “yaptığı hatayı” anlayabildi mi?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.