Yapamam... Edemem... Beceremem...

A -
A +

Donna, emekliliğine sadece iki yıl kalmış, Michigan'da küçük bir kasaba öğretmeniydi... Ayrıca benim tarafımdan bölge çapında düzenlenmiş personel geliştirme projesine gönüllü olarak katkıda bulunuyordu... Eğitim sürecinde öğrencilerin kendilerini iyi hissetmeleri ve hayatlarının sorumluluğunu üstlenmeleri baz alınıyordu... Donna'nın işi eğitim sürecine katılmak ve sunulan kavramları uygulamaya koymaktı. Benim işim ise, sınıf ziyaretleri yapıp, uygulamaya hız kazandırmaktı... Arka sıralardan birine oturdum ve izlemeye koyuldum. Bütün öğrenciler bir şeyler yazıp karalıyorlardı... Benim yanımda oturan 10 yaşındaki kız öğrenci kağıdını, "Ben yapamam" cümleleriyle doldurmuştu... "Futbol topunu kaleye gönderemem"... "Üçlü sayılarla bölme işlemi yapamam"... "Debbie'nin beni sevmesini sağlayamam"... ... Sayfanın yarısı dolmuştu ve yazmaktan bıkmışa benzemiyordu. Kararlılıkla ve ısrarla yazmaya devam ediyordu. Öğrencilerin defterlerine bakarak sıraların arasında yürümeye başladım. Hepsi de cümleler yazıyorlar ve yapamadıkları şeyleri tanımlıyorlardı... O anda egzersiz bende merak uyandırdı. Öğretmene ne olup bittiğini sormaya karar verdim. Yanına yaklaşınca öğretmenin de yazmakla meşgul olduğunu gördüm. En iyisinin rahatsız etmemek olduğuna karar verdim. "John'un annesini zorla veliler gününe getiremem"... "Kızımdan arabaya benzin koymasını isteyemem"... "Alan'dan bileğini değil, kelimeleri kullanmasını isteyemem"... ... Öğretmenin ve öğrencilerin "Yapabilirim" türü olumlu cümleler kurmak yerine neden böyle bir olumsuzluğa saplandığı düşüncesine karşı savaş verirken oturduğum sıraya geri döndüm. On dakika daha yazmaya devam ettiler. Çoğu kağıtlarını doldurmuş, başka kağıda geçmişti. Donna, "Elinizdeki kağıdı bitirin, ama başka bir kağıda geçmeyin" diye seslenerek egzersizin sonuna geldiklerini vurguladı. Öğrenciler kağıtlarını öğretmen masasının üzerindeki boş ayakkabı kutusunun içine koydular. Bütün kağıtlar toplanınca Donna kendi kağıdını da kutuya koydu. Kutunun kapağını kapadı. Kutuyu kolunun altına aldı ve kapıdan çıkıp koridorda ilerledi. Öğrenciler öğretmenin peşinden giderken ben de öğrencilerin peşine takıldım. Donna güvenlik odasına girdi ve elinde bir kürekle dışarı çıktı. Bir elinde kürek bir elinde ayakkabı kutusu öğrenciler arkasında bahçenin en uzak köşesine doğru yol aldılar. Ve kazmaya başladılar. "Yapamam" cümleciklerini gömeceklerdi... Kazma işlemi yaklaşık on dakika sürdü, çünkü bütün öğrenciler sırayla kazıyorlardı. Çukur bir, bir buçuk metre olunca kazma işlemi sona erdi... "Yapamam" cümlecikleri kutusu çukurun dibine kondu ve üzeri toprakla örtüldü. ... Otuz bir tane on - on bir yaş çocuğu, yeni kazılmış çukurun başında bekleşiyorladı. Her birinin bir metre aşağıdaki kutunun içinde en az bir sayfa süren "Yapamam" cümlecikleri vardı. Öğretmenin de öyle. "-Arkadaşlar, bugün burada 'Yapamamlar' anısına toplandık... Yeryüzünde bizimle birlikteyken bir şekilde hepimizin hayatına girdi: kimimizinkine az, kimimizinkine çok. Adı her okulda, toplantı salonunda, hatta Beyaz Saray'da bile anıldı. 'Yapamamlar'ı sonsuz uykusuna göndermeye karar verdik. Erkek ve kız kardeşleri 'Yapabilirim', 'Yapacağım' ve 'Yapıyorum' hayatlarına devam ediyorlar... Onlar 'Yapamamlar' kadar ünlü, güçlü ve kuvvetli değildirler. Belki bir gün sizin de yardımınızla dünyaya ayak izlerini bırakabilirler..." Bu methiyeyi dinlerken öğrencilerin hiçbirinin bugünü unutamayacaklarını düşündüm. Bu aktivite oldukça sembolik bir anlam taşıyordu. Gerek bilinçten, gerekse bilinç dışından asla silinmeyecek bir beyin egzersizi gibiydi. Donna'nın öğrencilerinden biri değildim. O benim öğrencilerimden biriydi. Yine de o gün ben ondan ömür boyu unutamayacağım bir ders aldım. Şimdi yıllar geçmesine rağmen, ne zaman "Yapamam" gibi bir cümle duysam, dördüncü sınıf öğrencilerinin düzenlediği 'cenaze merasimi' gelir aklıma. Ben de öğrenciler gibi "Yapamamlar"ın öldüğünü hatırlarım... (*Pazar hikayesini Jack Canfield anlattı...) > 30.04.1930 * İlk kez yabancı bir ülke aleyhimize kampanya düzenleyince, o ülkenin mallarını protesto ettik... > Taşlamalar... Haşlamalar... ÇOK KONUŞMAK Hiç düşünmeden O kadar çok konuştu ki... ... Sözlerindeki doğruları, Kazanacağı savaşları Kazandığı mevzileri, Konuşurken kaybetti... ... Kaybede kaybede Kaybolup giderken, Kendisinden başka Konuşacağı Kimse kalmamıştı... (osman.yavuz.inal) tebeşir tozu > Temel'in yeri... Temel yeni tanıştığı kız arkadaşını anlatıyormuş Dursun'a; "Görmelisin, acayip güzel bir kız..." "Ne yani" diye sormuş Dursun, "-90 - 60 - 90 mı?..." "Evet" diye onaylamış Temel; "-Ama söylediğin sırayla değil..." politik kritik "-Teröristbaşını affetmeye yönelik bir yasa tasarısı çıkartma zannı altına bizi sokma gayretinde bulunan ana muhalefet liderine hakikaten çok küskün olduğumu ifade etmek istiyorum..." (...Tayyip Erdoğan) Bizimkiler... Vakti zamanında Şükrü Abi'nin bir arkadaşı İhlas Organizasyon'dan bir araba alır... Borcunu bitirir ve ipotegin kalkması için ne lazım olduğunu telefonla ilgiliye sorar... Organizasyon memuru ruhsatın plakalı kısmının fotokopisini ve diğer evrakları posta ile göndermesini ister... Arkadaşı bu konuşmadan bir şey anlamaz ve akıl danışmak için Şükrü Abi'ye sorar... Şükrü Abi de bilmiş bir tavırla, "Sen yanlış anlamışsındır plakanın fotokopisini istiyorlardır... Gel söküp fotokopiciye gönderelim" der ve icraata başlarlar... Ön plakayı döküp fotokopi çektirirler ve İhlas Organizasyon'a gönderirler... Acaba gerçekten plakayı mı söktüler, yoksa vinçle arabayı fotokopi makinesinin üstüne mi tuttular muamma?... > sportik kritik "-Onsekiz takımın dokuz tanesi 'Yabancı serbest kalsın' derse, sen de bunu uygulamazsan bu Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe'ye değil, Türk futboluna bir ihanettir... Kafanızı kumdan çıkarın..." (...Aziz Yıldırım) > Hayata dair... Yönetici uygular, lider ise yenilik getirir... Yönetici süreklilik sağlar, lider ise geliştirir... Yönetici sisteme, lider insanlara dayanır... Yönetici denetime, lider insanlara güvenir... Yönetici işleri doğru yapar, lider ise doğru işi yapar... (...Warren Bennis) sanatik kritik "-Kuaförü Seda Hanım'ın yollarına gül serpince çıldırdım ve onu dövdüm... Benim 'karım' dediğim insanın ayağına hiçbir Allah'ın kulu gül dökemez... Ben helalimin yoluna gül serdirtmem..." (Nihat Doğan) > tuzaktan kumanda... (...LİG TV - Maraton) ERMAN TOROĞLU: Sevgili Kayserililer, pastırma gibi takımlarınız var... Pastırmayı satıp paraları alıyorsunuz, takımınızı da destekleyin ya... ŞANSAL BÜYÜKA: Yiyor musun hocam pastırmayı?... ERMAN TOROĞLU: Yemez miyim, bayılırım ya... ŞANSAL BÜYÜKA: Sabah kahvaltısında da yersin... ERMAN TOROĞLU: Pastırmayı yaparken içine biraz su koyacaksın... ŞANSAL BÜYÜKA: Onu da mı biliyorsun hocam ya?... ERMAN TOROĞLU: Yalnız, pastırma yiyince bir kötülüğü var hocam... ŞANSAL BÜYÜKA: Orayı söyleme hocam... > sağdan - soldan (...İzmir - Bahçe Duvarı - Engerek—Lee) "-HIYARLARI OLMADAN KOPARAN HIYARDIR..." *** (...İstanbul - Mescid Duvadı - Abdülhamid Karaman) "-BAŞKALARI SENİN NAMAZINI KILMADAN, SEN SENİN NAMAZINI KIL..." *** (...Konya - Uyarı Levhası - Mehmet Koruk) "-ARTİZLİK YAPMA, LÜTFEN ARABANIZLA YAVAŞ GEDİNİZ..." *** (...Ankara - Dükkan Camı - Okan Evren) "-EHLİYETLİ ŞOFÖR ALINACAKTIR..." S.Ö.Z. der ki; "-Çok sabrettim diye övünme... Sabır, tükendiği yerde başlar..." (...Görünüşte 'yeter artık" dedirten, ama yine de müthiş S.Ö.Z.leri) > söz market "gelecek program" tanıtım bantı: eğer mantıklı bir şey yazan bulunmazsa, çerçevede her zamanki gibi saçma sapan konular yer alacak... bugünün gündemi başlığının altına, spor sayfalarında beklenen haberler girecek... söz'ün geliminde tübitak'a gelen "kanalizasyon kapakları neden yuvarlak" şeklinde obuk sorular var... "demek ki neymiş" isimli yeni bir başlık açılması düşünülüyor ama bunun için altyapı eksikliği olduğu için ertelenebilir... fenerbahçe yenilmiş olursa "aynı o hesap" çok güzel bir örnek var, ama zor biraz... son sözleri birikti, sayfa düzeninde yer olmadığı için hep onu bekletiyorlar... bizim ora'da kemah ağırlıklı "erzincan sözlüğü" kullanılacak... murphy'nin "oyunu kaybederseniz kuralı değiştirin" sözünu kullanıp kullanmadığımızdan emin olmadığımız için başka bir şey kullanacağız... tuzaktan kumanda'da radyo bombalarına da yer vereceğiz... hepsi bu kadar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.