Krampon...
OLAYLARDAN Mustafa Pektemek’in yara almadan kurtulması, bilim dünyasını ikiye böldü.
∆∆∆
ŞENOL Güneş’in Kayserispor maç konuşması belli oldu; “Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmektir...”
∆∆∆
SGK; hizmetlerine bir yenisini ekleyerek, Beşiktaşlılarla ilgili de çalışma başlattıklarını duyurdu.
Bizim pano
Bahattin Abi’nin bankamatik hikâyelerinden;
Bankamatiğe yanaşıp, arabayı park etmiş.
Kulağında bluetooth cihazı, arkadaşıyla konuşarak, ATM’ye doğru yürüyor...
Biraz yürümüş, ses zayıflamış ama devam etmiş konuşmaya...
Taa ki; kendi kendine konuştuğunu anlayana dek...
Çünkü bluetooth kulağında, telefon arabada kalmıştır ve arabadan uzaklaştığı için bağlantı kopmuştur...
Ana Kumanda
(...BEYAZ TV / Beyaz Futbol)
ABDÜLKERİM DURMAZ: Aziz Yıldırım’da Stockholm Sendromu rahatsızlığının olduğunu düşünüyorum…
AHMET ÇAKAR: Benim mesleğime el atmadığın kalmıştı…
ERTEM ŞENER: Şimdi böyle diyerek, Abdülkerim’i hafife almayalım.
AHMET ÇAKAR: Ona bir şey olmaz... Ayıdan korkan... Neydi öyle bir söz vardı?...
ERTEM ŞENER: Demirden korkan trene binmez...
Ayaküstü...
Türkiye’de yapılacak ilk işlerden biri, istisnasız herkesin sürücü belgesini (ehliyet) iptal edip, herkesi yeniden adamakıllı kursa alıp yeni ehliyet vermek olmalı.
Bunlar için kurs ve ilk imtihan da bedava olmalı.
Kurs öğretmenleri de kursa alınmalı.
Malum bu ehliyetler tornacıdan alınmadı.
(...Mustafa Koç/Okur-Yazar)
Kişilik...
“-İç dünyası zengin insan tamamen yalnızken, kendi düşünceleriyle ve hayalleriyle eşsiz bir eğlence bulur...
Öte yandan, ruhsuz biri sürekli dernekten derneğe, oyundan oyuna, yolculuktan yolculuğa ve şenlikten şenliğe koşsa bile, can sıkıntısından kurtulamaz...
İyi, ılımlı, yumuşak bir karakter kısıtlı şartlarda hoşnut olabilir…
Öte yandan, hırslı, kıskanç ve kötü biri tüm zenginliğe rağmen hoşnut değildir...
Ancak; sürekli sıra dışı, zihinsel açıdan olağanüstü bir bireyselliğin tadına varan bir kimse için, genel olarak ulaşılmaya çalışılan hazlar bütünüyle gereksizdirler…
Hatta sadece rahatsızlık verici ve usandırıcıdırlar…”
(…Arthur Schopenhauer)
Öğrendim ki;
“-İhtiyaç çoğaldıkça özgürlük azalıyor…”
Temel’in yeri...
Fadime telaş içinde sokaklarda koşuyormuş...
Rastladığı arkadaşı Fatma, “Hayrola, ne oluyorsun Fadime” diye sormuş...
Bizimki, “Sorma başıma geleni” diyerek anlatmaya başlamış;
“-Köpeğimiz iki gündür kayıp... Kayışla birlikte gitti... Görenlerin dediklerine bakılırsa, sarışın bir turisti takip etmiş...”
Arkadaşı başını sallayarak nasihat vermiş;
“-Bu kadar üzülmen anlamsız... Kaybolan nihayet bir köpek değil mi?...”
Bahtsız Fadime devam etmiş;
“-Evet, biliyorum... Ne var ki kayışın öbür ucunda kocam vardı...”
itirafım var...
(...isim: ayşe ...şehir: bilinmiyor ...yaş: hiç bilinmiyor)
Eşim, harita mühendisi...
İşleri hep kadastro-belediye arası ve evrak işi olduğu için sürüncemeli işler...
Telefonda bir müşterisinin aracısıyla konuşuyor...
Gerekli bir belge var, alınması gereken o belgenin gerekliliğini, nasıl alınacağını anlatıyor aracıya...
Esas müşteri de çok yaşlı ve yaşlı olduğu için bu belge lazım...
Bu iş çok uzadığı için eşim gergin bir de müşteri yaşlı olduğu için muhtemel bir vefat hâlinde mirasçılar çıkacak ve her şeye sil baştan başlanacak...
Bu yüzden “İş bitmeden adam ölmesin” diye kafası curcuna...
Aracı soruyor bu belgeler ne kadar geçerli diye...
Eşim bombayı patlatıyor;
“-Abi sen bu belgeyi al rahmetli ölene kadar kullanır, sıkıntı olmaz...”
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim…)
Yıldız Abla Günlüğü
-Günaydın… İnşallah bugün bir şeyler yolunda gider...
-Canı nereden yanarsa, oradan değişiyor insan…
-Uyuyunca unutursun dediler, rüyasını gördük...
-Anısı biz olalım derken, acısı biz olduk galiba...
-Yıkıldığı zaman altından kalkabileceğin hayaller kur...
-İteni boş verdim de, tutmayanı unutmam…
-Benden size bir tavsiye; ağırdan da olsa asla kendinizi satmayın...
-Seni Allah affetsin, ben denedim olmuyor...