Müslüman yol levhası olmalı!..

A -
A +

Müslüman, yol levhası gibidir. Sizi arzu ettiğiniz yere götürür. Ebedi saadete götüren yol levhası olmak çok kıymetlidir. Çünkü Cehenneme götüren yol levhaları da var, hem de pek çok. Yolları gösteren levhaların maddi değeri, yok denecek kadar azdır. Ama gösterdiği istikamet çok mühimdir. Peygamber efendimiz, Eshb-ı kiram için; (Karanlık gecelerde, yıldızlar yol gösterdikleri gibi, Eshâbım da, saâdet yolunu göstermekdedirler. Herhangisinin sözlerine tâbi olursanız, saâdete kavuşursunuz) buyurmuşlardır. Müslüman, hasreti çekilen insan demektir. Bir kimsenin hasreti çekilmiyorsa, son nefeste imanı tehlikededir. Müslüman, bencil, egoist değildir. Sırf kendini düşünmez. Allahü tealanın kullarına hizmeti, onlara yardım etmeyi birinci vazife bilir. Bunun için güleryüzlü olmaya, insanların itimadını, sevgisini kazanmaya mecburdur. Zira güleryüzlü olmayanın, insanların itimadını, sevgisini kazanması zordur. Cömert olmayan, vermekten hoşlanmayan, insanların sevgisini kazanamaz. İhlaslı olmayanın, yani sırf Allah rızasını gözetmeyenin, yaptığı hizmetlerde insanlardan takdir veya maddi bir karşılık bekleyenin ihlası zedelenir. Allahü teâlâ da ihlassız kimseyi muvaffak kılmaz. Güzel ahlâk Bir müslüman, başka bir müslümanın yanına, herhangi bir iş için, rahat gidemiyorsa, çekinerek gidiyorsa, o kendisinden çekinilen müslümanın son nefesinden korkulur. İslam alimleri, güzel ahlakın çeşitli tariflerini yapmışlardır. Fakat bütün bu tariflerin özeti; "Güzel ahlâk, kimseye yük olmamak, fakat herkesin yükünü çekmektir" şeklindedir. Bunun için Müslüman, yükünü çektiren değil, insanların yükünü çekendir. Elbette bunu başarmak kolay değildir. Ama başarılmaz da değildir. Çünkü başaranlar olmuştur. Sabırlı ve gayretli olan başarır. Zira sabır, insana mahsustur. Hayvanlarda sabır yoktur. Meleklerin ise sabra ihtiyâcı yoktur. Peygamber efendimiz, müslümanı; (Müslümân demek, müslümânlara eli ile, dili ile zarâr vermiyen kimse demektir) buyurarak tarif etmişlerdir. İnsan, ölüme hazırlanırsa, huyu güzel olur. En büyük müjde, mümine ölümü hatırlatmaktır. Müminin ölümü, büyük saadettir. Sevgiliye ancak ölümle kavuşur. Ölümü hatırlamak, ömrü uzatır, çok yaşama arzusu ise, ömrü kısaltır. Böyle biri, üç şeye hasret gider. Topladığına doymaz, umduğuna kavuşamaz, ahiret yolculuğu için yeterli hazırlık yapamaz. Kendini beğenmeyip haramlardan sakınanın kabına, rahmet dolmaya başlar, ihlası artar, istifade etmeye başlar. İşte bu istifadenin hasıl olup olmadığı, kimseye yük olmayıp, herkesin yükünü çekmeye başlaması ile anlaşılır. Elbette herkese iyilik yapamayız, buna gücümüz de yetmez. Fakat, hiç kimseye kötülük yapmaya da hakkımız yoktur. Huzurun formülü Başarının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir. Güzel siyaset, herkesin memnun olması demektir. Sevgi yakınlık ister, kaçan mahrum kalır. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Kendisini seveni, başkası sevmez. Din büyüklerinin naklettikleri ve talebelerine nasihat olarak bildirdikleri bir formül var; "Allahü tealanın ve insanların sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de insanlara öyle davran" diye.. Bir kimse, bu formüle göre hareket ederse, hem kendisi, hem de çevresindekiler rahat eder, huzurlu olur. Zaten mertlik demek, herkes ile iyi geçinmek demektir. Müslümanın kul hakkından çok korkması lazımdır. Her müslümana karşı derin muhabbet ve hürmet içinde olmalıdır. Hiç kimseyi incitmemelidir. Büyüklerimize karşı mutlaka hürmetkâr olmalıyız. Emrimiz altında olanlara, çocuklarımıza karşı şefkatli olmalı ve onları dindar olarak yetiştirmeliyiz. Çünkü ölüm ani gelir. Herkes pişman olacak. O pişmanlık günü gelmeden tövbe etmek akla gelmeyebilir. Bugün fırsat varken istiğfar etmelidir. Peygamber efendimiz; (En iyiniz, günâhdan sonra hemen tövbe edeninizdir) buyurmaktadır. Müslüman kibirli olmaz. Kimseye sıkıntı vermez. En büyük tehlike, kibirlenmektir. Dünyada verilen bazı payelerle kibirlenen, sonunda perişan olur. Kalbinde zerre kadar kibir olan, Cennete giremez. Hiç kimse elbise veya etiketinden dolayı makbul olamaz. Müslümanın şerefi, ilim ve edep sahibi olmasıyladır. Sıkıntı veren kibirlidir!.. Sıkıntı veren kimse, kibirlidir. Herkesi şikayet etmesi de kibrindendir. Mütevazı demek, ölmüş demektir. Ölü olan, kimseyi şikâyet etmez, ölüyü şikayet eden de olmaz. Peygamber efendimiz; (Bir müslümân, kendisine istediği bir iyiliği, başka bir müslümân için istemezse ve bir müslümân, kendisine gelecek bir kötülüğü istemediği hâlde, o kötülüğü başka bir müslümân için isterse, onun îmânı tam değildir) buyurmaktadır. Kim toprak gibi mütevazı olursa, her nimete kavuşur. Bir parça yükselse, su o toprakta durmaz. Büyüklerin feyz ve bereketine kavuşmak için toprak gibi mütevazı ve rahmete kavuşmak için de toprak olmak lazımdır. Mü'min, toprak gibi, su gibi, hava gibi olmalıdır. Herkese akıl veren değil, yol gösteren olmalıdır. Kısacası mü'min, Peygamber efendimizin; (En kıymetli amel, elinden ve dilinden kimsenin incinmemesidir) buyurduğu gibi olmaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.