İnsanın iki kalbi yok ki!..

A -
A +

İnsanın iki kalbi yok ki, birisi ile Allahü teâlâya, diğeri ile de Allahü te âlâdan başkalarına yönelsin... Allahü teala, bir kalb yaratmış. Bu kalbde de, ya Cenab-ı Hakkın sevgisi veya O'nun mahluklarının sevgisi bulunur. İkisi aynı anda bulunmaz. Zira iki zıd şeyin muhabbeti, sevgisi, bir kalbde, bir arada yerleşemez. İki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı îcâb eder. Kalbde, yâ dünyâ sevgisi, yâhud Allahü tealanın sevgisi bulunur. Dünyâ demek, harâm olan şeyler demekdir. Zikr, ibâdet yaparak, kalbden dünyâ sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allahü tealanın sevgisi, kendiliğinden dolar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Her derdin şifâsı vardır. Kalbin şifâsı, zikr-ullahdır) Günâh işleyince, kalb kararır, hasta olur. Dünyâ muhabbeti yerleşerek, Allahü tealanın sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar. Âzâlar kalbin emrindedir Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyânı gibidir. Buna, gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur. Hayvanlarda bulunmaz. Bedendeki bütün âzâ, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnsanın, inanmak, sevmek, korkmak, kalbindedir. İ'tikâd eden, yanî îmân eden ve kâfir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, islamiyyete uyar. Kalbi kötü olan islamiyetten kaçar. Güzel, iyi ahlâkın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder. Veşşemsi sûresinin 9'uncu âyetinde meâlen, (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini günâhda, cehâlette, dalâlette bırakan, ziyân etti) buyuruldu. Mevâkib tefsîrinde diyor ki: (Nefs tezkiye edilince, kalb tasfiye bulur. Yanî nefs, kötü isteklerden kurtarılınca, kalbin mahlûklara bağlılığı kalmaz. Nefsin kötülükleri, pislikleri demek, islâmiyyetin beğenmediği, harâm ettiği şeyler demektir) İslâmiyyete inanmayan, iman etmeyen kimsenin kalbi, şekerin tadını anlayamayan safralı gibi, hastadır. Bu hal, Bekara sûresinin 9'uncu âyet-i kerîmesinde mealen; (Kalblerinde hastalık vardır) buyurularak haber verilmektedir. Kalbin rahata kavuşması Ayet-i kerimede bildirilen hastalık tedâvî edilmedikçe, hakîkî îmân ele geçmez. Bu âfetler varken, akıl yolu ile kalbde hâsıl olan îmân, îmânın sûretidir. Çünki nefs, bu îmânın tersini istemekte, küfründe inat ve ısrar etmektedir. Böyle îmân, safra hastasının, şekerin tatlı olduğuna imân etmesi gibidir. Her ne kadar inandım dese de, vicdânı, şekeri acı bilmektedir. Safrası düzeldikten sonra, şekerin tatlı olduğuna hakîkî îmân hâsıl olur. İmânın hakîkati de, nefsin tezkiyesinden ve kalbin itmînânından sonra kalbde hâsıl olur. İtmînân, hakîkî inanmak demektir. İşte böyle hakîkî îmân yalnız Evliyâda bulunur ve elden gitmez. Yûnüs sûresinin 62'nci âyet-i kerîmesinde mealen; (Biliniz ki, Allahü teâlânın evliyâsı için, azâb korkusu, nimetlere kavuşmamak üzüntüsü yoktur!) buyurularak bu durum bildirilmektedir. Aklın Peygambere kolay inanması ve kalbde tam îmân hâsıl olması için en yakın yol, Allahü teâlâyı zikr etmektir. Ra'd sûresinin 30'uncu âyetinde meâlen, (İyi biliniz ki, kalbler, Allahü teâlânın zikri ile itminâna, râhata kavuşur!) buyuruldu. Yanî, tam îmâna kavuşur. Düşünerek, akıl ile ölçerek, bu yüksek makâma kavuşmak, güç, hem de çok güçtür. Akıllı insan, ahiretini düşünen insandır. Önce ahiret bilgileri öğrenilecek. İkinci olarak, bu bilgilere göre yaşanacak. Üçüncü olarak da, böyle olan kişilerle arkadaşlık yapılacak. Allahü teâlânın sevmediği bu dünyânın arkasında koşmamalıdır! Gönlünü hep Allahü teâlâya bağlamak sermâyesini elden kaçırmamalıdır! Ne sattığını ve buna karşılık neyi aldığını düşünmelidir! Dünyâyı ele geçirmek için âhıreti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır. Dünyâ ile âhıret birbirinin zıddıdır, tersidir. İkisinin sevgisi bir kalbde toplanamaz. İkisi bir araya getirilemez. Bu iki zıttan dilediğini seç ve seçdiğine karşılık kendini sat, fedâ et! Ahıret azâbı sonsuzdur. Dünyâda olanlar çok azdır. Allahü teâlâ, dünyâyı sevmez, âhıreti sever. İnsanlar uykudadır... Seyyid Burhâneddîn hazretleri buyurdu ki: "İnsanlar uykudadır. Öldükleri zaman uyanırlar. Fakat fırsat elden gider. Artık kaçırılan fırsatlara pişmanlığın faydası yoktur. Çünkü dün geçti, bir daha geri gelmez. Ahirette kurtuluşa erenler, haramlardan ve dünyâ sevgisinden yüz çevirip, hâlis bir niyet ile Allahü teâlâya dönenlerdir. Allahü teâlâya götüren yol yalnız bunlara açıktır. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; "Dünyâ sevgisi her kötülüğün başıdır" buyurdu. İki sevgi kalbde bir araya gelmez. Bu kısa hayâta aldanmaktan sakının." Netice olarak, insanın iki tane kalbi yoktur, tek kalbi vardır. İstikbalini düşünen, bu tek talbe ne dolduracağını iyi düşünmelidir. Şu beyt, her şeyi çok güzel izah etmektedir: İstediğin gibi yaşa, bir gün öleceksin! İstediğini topla, bir gün ayrılacaksın!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.