Kendine hayrı olmayanın...

A -
A +

Kendisine hayrı olmayan kimsenin, başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır işlemezse, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz. Abdullah ibni Vehb hazretleri; "Kişinin beğendiği şeyi başkası için de beğenmesi güzel olur. Çünkü kendisine faydası olmayanın, başkasına faydası olmaz" buyurmuştur. Kendisine hayrı olup olmadığını merak eden bir kimse, beş vakit namaza verdiği öneme baksın. Zira, şartlarına uyarak doğru kılınan namaz, her hayrın anahtarı, her derdin ilacıdır. Müslüman olduğu halde namaz kılmayan kimse, kendine kötülük etmiş olur. Kendine kötülük eden bir kimse de, başkasına iyilik edemez. Vakitlerini zayi eder, boşa harcar. Vakitlerini lüzumsuz bir şekilde harcıyan kimseyi ise, Allahü teâlâ sevmez. Zira hadîs-i şerîfte; (Bir insanın mâlâyanî ile vakit geçirmesi, Allahü teâlânın, onu sevmediğinin alâmetidir) buyurulmuştur. Mâlâyanî, fâidesiz iş demektir. Bir farzı yapmayıp, bunun yerine, nâfile ibâdet yapmak, mâlâyanî ile vakit geçirmek olur. Abdullah-ı Ensârî hazretleri de: "Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alâmeti; o kulun, kendisine faydası olmayan boş şeylerle meşgûl olmasıdır" buyurmuştur. İkrâm edene, ihsân olunur... Kendine hayrı olmayan, başkasına hayırlı olamaz, kendine acımayan, başkasına acıyamaz. Kendine acımayana da, hiç kimse acımaz. Zira "Men, lâ yerham, lâ yurham!" buyurulmuştur ki, acımıyana acınmaz, demektir. Ayrıca "Kendi zararını istiyene, hiç acınmaz!" sözünü de herkes bilir. Merhametli olan, merhamete kavuşur. İkrâm edene, ihsân olunur. İnsanların kusurlarını örtenin, ayıpları örtülür. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Birbirlerine merhamet edenlere, Allahü teâlâ merhamet eder. O, merhamet edicidir. Yeryüzünde olanlara merhamet ediniz ki, gökte olan melekler de, size merhamet etsin.) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, bütün mahlûkâta karşı merhametli idi. Bir gün bir talebesine bir kuruş verip ekmek aldırdı. Ekmeği eline alıp bir virâneye gitti ve o ekmeği yeni yavrulamış bir köpeğe kendi elleriyle yedirdi. Talebesinin kendini takip ettiğini anlayan hazret-i Mevlânâ; -Bu hayvan yedi gündür açtır ve yavrularına şefkatle bakmış ve hiç yanlarından ayrılmamıştır. Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde; "Merhametlilerin en büyüğü olan Allahü teâlâ, kullarından merhametli olanlara merhamet eder. Siz de O'nun yarattıklarına merhamet ediniz ki, size de semâ ehli merhamet etsin" buyurdu dedi. Talebesi bu sözler üzerine; -Hayvanlara bile bu kadar merhametli olan siz, tabiatiyle ahbâb ve dostlarınıza da merhamet edersiniz dedi. Bunun üzerine hazret-i Mevlânâ; -Evliyâullahın merhameti pek çoktur; bütün mahlûkâta ve ahbâblarına da şüphesiz merhamet eder buyurdu. İnsanın kendine ve başkasına faydalı olabilmesi için, doğru bir imâna, doğru bir amele sahip olması ve bunlardaki samimiyetine bağlıdır. Bu hal de temiz bir kalb ile mümkündür. Zira İmâm-ı Rabbânî hazretleri; "Kalb, Allahü teâlâdan başkasına tutulmuş ise, yıkılmış demektir. Bir işe yaramaz. Niyyet doğru olmadıkça, hayırlı işlerin, yardımların ve âdete uyarak yapılan ibâdetlerin, tek başına hiçbir fâidesi olmaz. Kalbin selâmet bulması da, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeye düşkün olmaması lâzımdır. Yanî her yapılan şey, O emrettiği, O beğendiği için yapılmalıdır" buyurmaktadır. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, kendisinden nasihat istiyen bir talebesine yazdığı mektupta buyurur ki: Nasîhat vermek kolaydır!.. "Ey oğlum! Nasîhat vermek kolaydır. Nasîhat kabûl etmek güçtür. Çünkü, nefislerine uyanlara, dünyâ zevklerinin peşinde koşanlara, nasîhat acı gelir, harâmlar ise tatlı gelir. Bütün nasîhatlar, Peygamber efendimizden alınmıştır. Ondan gelmeyen nasîhatlar fâide vermez. Dünyâya yayılmış olan bu nasîhatlardan birisi de şudur: (Allahü teâlânın, bir kuluna rahmet etmeyeceğine, ona gazâb ve azâb edeceğine alâmet, dünyâya ve âhirete fâidesi olmayan şeylerle meşgûl olması, zamânlarını lüzumsuz şeylerle öldürmesidir. Bir kimsenin ömründen bir saati, Allahü teâlânın beğenmediği bir şeyde geçerse, ne kadar çok pişmân olsa, üzülse yeridir. Bir kimse kırk yaşını geçtiği hâlde onun hayırlı işleri, yanî sevâbları, kötü işlerinden, yanî günâhlarından ziyâde olmadı ise, Cehenneme hâzırlansın) Bu hadîs-i şerîfin manâsını iyi anlayanlara, bu nasîhat yetişir." Bazıları, Allahü teâlâyı sevdiğini söyler, fakat O'na isyan eder. Böyle sevgi olmaz. Eğer bu kimse, sevgisinde samimi olsaydı, Allahü teâlâya itaat ederdi. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder. İnsanlar, Allahü teâlâya kulluk, ibadet etmek için yaratılmıştır. İnsan, saadete kavuşmak için yaratılış gayesine dikkat etmeli ve dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalıdır. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir. Dünya, âhirette saadete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fani dünyaya düşkün olmayıp, kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır. Aksi halde "Zararına râzı olana acınmaz" sözünün muhatabı oluruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.