Acele eden hata yapar...

A -
A +

Acele etmemeli. Zira acele eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur. Ağır ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye yaklaşır. Acele şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek ise, Allahü teâlâdandır. Her şeyin sahibi, yaratanı olan Rabbimiz, kullarının isyanlarına bile cezâ vermekte acele etmiyor ve onların rızıklarını kesmiyor. Hatta Ahkâf sûresinde, Peygamber efendimize hitaben, meâlen; (Peygamberlerden Ulül'azm olanların sabrettikleri gibi Sen de sabret! Onlara azâb verilmesi için duâ etmekte acele eyleme!) buyurmaktadır. Bunun için işlerde acele etmemeli ve hemen karâr vermemelidir. Zira acele ile verilen kararlara şeytân karışır. Hadîs-i şerîfte; (Acele şeytândandır. Teennî Rahmandandır) buyuruldu. Peygamber efendimiz, vefatlarından önce, Mescid-i Nebide, Eshâb-ı kirâma hitaben; (Ey Muhâcirler ve ey Ensâr! Vakti belli olan bir şeye kavuşmak için acele etmenin faydası yoktur. Allahü teâlâ, hiçbir kulu için acele etmez. Bir kimse Allahü teâlânın kazâ ve kaderini değiştirmeye, irâdesinden üstün olmaya kalkışırsa, Onu kahr ve perîşan eder. Allahü teâlâya hîle etmek, Onu aldatmak isteyenin işleri bozulup, kendi aldanır...) buyurmuşlardır. Nefs-i emmâre inatçıdır. Bir işi murâd ettiği vakit, netîcesine varmaya acele eder. Bunun için nefsin istediği birşey hâtıra gelince, şeytân, "fırsatı kaçırma, hemen yap" der. O da, yapar. Şeytânın vesvesesi olan hayırlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Bunun için, hadîs-i şerîfte; (Allahü teâlâ, acele etmeyeni sever. Acele şeytândandır. Allahü teâlâ, hilmi, yanî yumuşak huyu sever) buyurulmuştur. Umumiyetle acele etmeye sebep, insandaki dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat sahibi olan, bundan kendini korur. Zira kanaat, bitmeyen bir hazinedir Beş şey müstesnâdır! Kalbe gelen şeyi yaparken Allahü teâlânın rızâsı var mı, yok mu düşünmeli, sevap mı, günâh mı olacağını anlamalı ve günâh değilse, yapmalıdır. Böylece, teennî edilmiş, yanî acele edilmemiş olur. Yalnız bazı yerlerde acele etmek lâzımdır. Hadis-i şerifte; (Acele etmek, şeytândandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misâfiri doyurmak, günâh yapınca hemen tövbe etmek) buyuruldu. İhtiyaçları ve kıymetli şeyleri elde ederken acele etmeyip, yavaş, temkinli hareket etmeye, vakâr denir. Vakâr, ağır başlı olmaktır. Yoksa fırsatı kaçıracak, menfaatini kaptıracak şekilde uyuşuk olmak değildir. Ebû Abdullah Nibâcî hazretleri, talebelerine hitaben; "Allahü teâlâdan gelen şeyleri, nîmetleri ve kendisinden Allahü teâlânın neyi istediğini bilmeyen kimse, kalbini perdelemiş olur. Kim nefsinin isteklerine kavuşmak için acele ederse, iyiliklere kavuşma yollarını keser. Kim nefsinin her istediğini yer ve bunların peşine düşerse, o kimsenin başına çeşitli belâlar gelir" buyurmuştur. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri, talebesi Ebû Yûsuf hazretlerine hitaben: "Yolda yürürken vakarlı bir şekilde yürü. Acele acele, salına salına yürüme. İşlerinde aceleci olma. Konuşurken yüksek sesle konuşma, bağırıp çağırma. Dâimâ kendin için sükûn ve sükûtu seç" buyurmuştur. Evlad-ı Resûlden olan Muhammed Cevad hazretleri de; "Üç şey kimde bulunursa, pişman olmaz. Bunlar; acele etmemek, meşveret ve tevekküldür" buyurmuşlardır. İbâdetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmelidir. Vakti girince namazı hemen kılmalı, geciktirmemeli, vaktinten sonraya kalmaması için acele etmelidir. Eğer vaktinde kılınamamış ise, hemen kaza etmeli ve bu hususta da acele etmelidir. Ama namazı acele ile değil, şartlarına uyarak kılmalıdır. Zekat vakti geldiği zaman da, hemen vermeli, geciktirmemelidir. Cenaze işlerini geciktirmemek lazım geldiği de, kitaplarda yazılıdır. Bir günah işlendiği zaman, tövbe etmekte acele etmeli, tövbeyi sonraya bırakmamalıdır. Zira hadîs-i şerîfte; (Ölmeden evvel tövbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mâni çıkmadan önce acele ediniz. Allahü teâlâyı çok hâtırlayınız. Zekât ve sadaka vermekte acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızıklarına ve yardımına kavuşunuz!) buyuruldu. Hayırlı işlerde acele et! Seyyid Emir Hamza hazretleri, talebelerine şöyle vasiyette bulunmuştur: "Ey talebelerim! Dâimâ namaz vakti ne zaman girecek de namaz kılacağım diye bekleyin. Abdesti, namaz vakti girmeden alınız. Namazı huşû ve hudû ile kılınız ve Allahü teâlâdan korkunuz. Namaz vaktinde hiçbir şeyle meşgûl olmayınız. Nitekim Resûl-i ekrem; (Vakit geçmeden namaza, ölüm gelmeden tövbeye acele edin) buyurdu." Süfyân-ı Sevrî hazretleri de, bir sevdiğine hitaben: "Cömert ol. Bununla Allahü teâlâ, sana hesâbını kolay yapar. Çok iyilik yap. Kabrinde sana arkadaş olurlar. Haramlardan sakın. İmânın tadını duyarsın. Dînin ve âhiretin husûsunda, Allahü teâlâdan korkan kimselerle istişâre et, onlara danış. Hayırlı işlerde acele et. Allahü teâlâ, seninle günah olan ve kötü şeyler arasına perde yapar" buyurmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.